Alman ekspresyonist ve sembolist ressam Franz von Stuck (1863 – 1928) sanat eğitimine başlamak için 1878’de Münih’e taşındı. Münih'e taşındıktan hemen sonra daha 15 yaşındayken sanat kariyerine başlayan Stuck, 1881’de Münih Akademisi’ne katıldı. 1889'da ünlü ''The Guardian of Paradise'' adlı eserinin de içinde bulunduğu ilk eserlerini Münih Glass Palace yıllık sergisinde sergiledi ve bu eser onun sanatının teyidi olarak görülüp birçok eleştirmenin dikkatini çekmesinin yanı sıra ona altın madalya ve büyük miktarda para kazanmıştır. 1895'te Münih Güzel Sanatlar Akademisi'nde profesör oldu. Burada Paul Klee ve Wassily Kandinsky gibi geleceğin avangard sanatçılarını yetiştirdi ve şekillendirdi. Bir yıl sonra tasarım, heykel, iç dekorasyon ve mimari konularındaki becerilerini sergilediği Villa Stuck'ın inşasını yaptırdı.
Franz von Stuck temalarını, Arnold Böcklin ve Max Klinger'in çalışmalarındaki yegane tasvirlerinden esinlenerek mitolojiden almıştır. Stuck'ın 19. yüzyılın son 10 yılına ait eserileri sembolizm akımına aitti ve onun eserleri iç benliğe yolculuk ve ''femme fatale'' temalı eserlerdi. Bu sembolist eserler arasında en ünlü eserleri ''The Sın (1909)'' ve ''Lucifer (1890)'', Büyük Savaş'ın bitiminden sonra Alman sembolizminin en sembolik eserleri olarak görülmektedir. O zamanlar sanat tarihçileri arasındaki görüşler, onun başarısının niteliği hakkında hala farklılık gösteriyordu; sembolik temaları aslında tutkulu bir aşkı veya cinsiyetler arası savaşları temsil eden bir kılıftı ve bugünle alakalı olmaya devam eden temaları işliyordu.
Franz von Stuck, yaşamının sonlarına doğru giderek yanlızlaştır ve sonrasında neredeyse unutuldu 30 Ağustos 1928'deki ölümünün sebebi belirsizdir. Stuck'ın çalışmaları kendi döneminde gerçek değerleriyle değerlendirilmedi ve geride bıraktığı mirası haksız yere reddedildi. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra eserlerinin değeri anlaşılmaya başladı ve 1986'da Villa Stuck'ın müze haline getirilerek yeniden açılmasıyla Franz von Stuck'ın hayatına ve sanatına olan ilgi yeniden canlandı.
Franz von Stuck'ın bağlamından bahsettiğimize göre, pek çok kişinin sanatçının en karanlık ve en dehşet verici eseri olarak nitelendirdiği tabloyu inceleyelim.
''Lucifer'', 1890 yılında Stuck tarafından yapıldı. Karanlık bir alanda bacaklarını birbirine bastırmış bir şekilde taşın üstünde oturan varlık insan vücudunda tasvir ediliyor. Tamamen çıplak ve sol eliyle başını destekleyerek izleyiciyi yoğun bir şekilde izlerken görüyoruz.
Bu bakışı korkutucu yapan olgu, sanatçının merkezi figürü kullanarak 4. duvarı kırmasıdır. Karanlık varlığın tasviri, artık bir resim olmaktan çıkıp kasvetli, kapana kısılmış varlığından kopup, izleyicisine doğrudan ve yoğun bir şekilde bakarak, psikolojik varlığını, tüm hikayesini ve nihai kaderine olan muazzam nefretini hissettiriyor. Görüntünün genel bileşimi ve stili, merkezi figürün güçlü ve esrarengiz bir varlık hissi yaydığı, karanlık ve iç gözlem duygusu uyandırıyor.
Eserin gravüründe daha net görüldüğü gibi sol kolu doğal olmayan bir pozisyonda geriye çevrili ve sahip olduğu kanatlarından birine dokunurken tasvir edilmiş. Gravürde karanlıktaki kanatlarının ana hatlarını açıkça görebiliyoruz. Gravürde görünmeyen, orjinal resimde sol elinin yakınında hilal şeklinde biyolüminesans mavisi bir ışık kaynağı görüyoruz. Bu ışığın ne anlama geldiği belirsiz olsa da, gökten düşen Lucifer'ın eski evinden gelen ışığı temsil ediyor olabilir. Veya cennetten atılmadan önce ışık taşıyıcısı olduğu gerçeğine bir referans olabilir. Ya da direkt olarak Tanrı'yı sembolize ediyor olabilir; sağ koluyla ışığa karşı kanadının küçük bir kısmını geri çektiğini görüyoruz. Bunu Tanrı'ya karşı gücünü göstermek için yapmış olabilir.
Resmin en dikkat çekici özelliği Lucifer'ın izleyiciye bakan gözleri kuşkusuz. Lucifer'ın aklımıza kazınmasının yalnızca kötüğün ihtişamının bir kopyası olmadığı, daha ziyade o çarpıcı, parlak sarı gözlerdeki kayıp duygusunun, düştüğü cennetin kıskançlığının, şimdi içinde yaşaması gereken cehennem ateşlerini körüklediğini ve bunun intikamını almak istediğini hayal edebiliyoruz.
Bulgaristan Prensi I. Ferdinand, eserin eski sahibidir. Prens, Franz von Stuck'a resmi bir defasında hükümetteki tüm kabinesini dehşete düşürdüğünü, tabloyu gördüklerinde korkudan defalarca haç yapmak zorunda kaldıklarını söylemiştir. Hatta Ferdinand evlendiğinde eşi çok dindardı. Yeni evine girerken tabloyu gördüğü an adeta yıkıldığı söylenir. Lucifer'in bakışları onu o kadar dehşete düşürmüştü ki bu yüzden kocasına onu çıkarması için yalvarmıştır. Eşinin isteği üzerine Ferdinand tabloyu başka bir yerde sakladı. Bu arada, meleğin modeli sanatçının bahçıvanıdır. Bahçıvanının yoğun görünümünü sevdiği için onu birkaç resim için kullanmıştır. (Kaynak, Bulgaristan'daki galeri rehberidir).
Sanatçının Bazı Eserleri
Innocentia - 1989
The Guardian of Paradise - 1889
The Sin - 1893
The Kiss of the Sphinx - 1890
Fighting for a Woman - 1905
İnferno - 1908
<iframe style="border-radius:12px" src="https://open.spotify.com/embed/track/3KHsVM8mhyaTmGENYtg8tK?utm_source=generator" width="100%" height="352" frameBorder="0" allowfullscreen="" allow="autoplay; clipboard-write; encrypted-media; fullscreen; picture-in-picture" loading="lazy"></iframe>
Referanslar
- Franz von Stuck (German, 1863–1928)
- STUCK, Franz von - Web Gallery of Art
- Innocentia - Meisterdrucke
- Dark Gloomy Art
Yorum Bırakın