Aşağıdaki yazı Ergun Candan'ın "Türklerin Kültür Kökenleri" kitabından alıntılanmıştır.
...
Bilgelik Frekansı eşliğinde okuyabilirsiniz.
...
"İnsan düşünme ve hayal etme (imajinasyon) faaliyetleriyle astral - seyyal maddeleri farkında olmadan biçimlendirir. Biçimlenen bu enerji formlarının etrafa yaydıkları titreşimler kendilerini çeşitli renk ve biçimlerde göstermelerine neden olur. Çeşitli şekiller alabilen bu enerji yumakları, o kişiden yayılan düşünce enerjisinin türüne göre farklılıklar gösterirler. Meydana gelen bu enerji formları farklı insanlardan yayılan enerjilerle daha da güçlenebilirler. Hatta bağımsız bir varlıkmış gibi hareket etmeye bile başlayabilirler.
Kişi düşünce formlarına manyetik bir bağla bağlıdır ve aralarında karşılıklı bir etkileşim vardır. Kişinin aynı düşünce formunu tekrarlaması yani sık sık aynı şeyleri düşünmesi ve hayal etmesi o düşünce formunun beslenip güçlenmesine neden olur.
Tekrarlanarak güçlendirilen düşünce formları hem kişide belli bir şekilde düşünme alışkanlığının ortaya çıkmasına hem de kişinin zihinsel ve psişik gelişimine olumlu ya da olumsuz etkilerde bulunmasına neden olur. Bu etkiler aynı zamanda o kişinin irtibatta olduğu kişilere de yansır.
Düşünce formlarının 'büyü' alanında kullanılması yoğun konsantrasyon, tekrar ve imajinasyon (gözönünde belli bir imajın canlandırılması) gerektirir. Hedeflenen belli bir kişiye yönlendirilen düşünce formları o kişinin öncelikle aurasında daha sonra astral bedeninde ve son olarak da fizik bedeninde yoğun psişik bir etki meydana getirebilir. 'Getirebilir.' diyorum çünkü getirememe ihtimali de vardır.
Hedeflenen kişiye yönlendirilen düşünce formlarının bir etki meydana getirebilmesi için mutlaka o kişinin aurasında sempatizasyon sağlayabileceği benzer nitelikli titreşimler bulması gerekir. Gönderilen enerji ile o kişinin aurasındaki enerjiler sempatizasyon sağlayarak ortaklaşa tireşime geçemiyorlarsa gönderilen enerjinin o kişinin aurasına girebilme olasılığı kesin olarak yoktur. Gönderilen düşünce formunun sahip olduğu titreşim gönderilen kişinin aurasının titreşme sınırının dışında kalıyorsa aurasına giremez ve böylelikle de o kişiyi hiç bir şekilde etkileyemez. Çünkü ancak benzer enerjiler birbirleriyle ortaklaşa titreşime girerek birbirlerini çekebilirler.
Böyle durumlarda gönderilen düşünce formları bir bumerang gibi sahibine geri döner ve etkisini sahibi üzerinde gösterir.
Bir kimseyi kara büyünün etkisinden korumak için uygulanabilecek en iyi yöntem pozitif enerji formlarıyla o kişinin aurasını koruyucu bir kalkan gibi sarmaktır. Bunu kişi kendi kendisine de yapabilir. Bunun için pozitif enerji yüklü ışıl ışıl bır hâleyi imajine etmek ve bunun auramızın çevresinde bir kalkan oluşturduğunu düşünmek yeterlidir. Tabii bunu sürekli beslemek kaydıyla...
Tüm dinlerde önemli bir ibadet ritüeli olarak karşımıza çıkan zikir ve duaların da temeli bu konuyla [düşünceyi tekrarla besleme ile] bağlantılıdır."
...
Kaynakça
Ergun Candan, Türklerin Kültür Kökenleri, Sınır Ötesi Yayınları.
...
Fotoğraflar
https://tr.pinterest.com/pin/303359724906970545/
https://tr.pinterest.com/pin/4081455904626773/
https://tr.pinterest.com/pin/27866091440407853/
https://tr.pinterest.com/pin/4081455905483346/
https://tr.pinterest.com/pin/30188259995424704/
https://tr.pinterest.com/pin/422281208803729/
https://tr.pinterest.com/pin/2603712279086472/
https://tr.pinterest.com/pin/1548181163676298/
https://tr.pinterest.com/pin/2392606046958181/
Yorum Bırakın