Advertisement
Advertisement

'' sen yoktun, şimdi varsın. Bu daha da mükemmel

'' sen yoktun, şimdi varsın. Bu daha da mükemmel
  • 1
    0
    0
    0
  • benim yerim yoktu senin kalbinde

    sen kendinden iğrenirdin

    kendi kendini tüketirdin

    hiçbir şeyin anlamı olmadığını

    ve aslında her şeye bir anlam yüklemek gerektiğini

    havanın her zaman ılık olması

    gecenin daha uzun olması

    zamanın daha yavaş akması

    gerektiğinide söylerdin.

    beni yokuş çıkarttığın yolun başkalarına düz yol oluşu, adalet kavramının varlığını sorgulatırdı bana.

    Ben senden öğrendim

    soğuk bir savaşın

    insanın ruhunu da

    ısıtmadığını.

    Coğrafyaya inanmazdın, kadere de.

    Ama edebiyatı çok severdin, hele ki söz konusu kitaplarsa.

    bir satırlık için saatlerce dil dökebilirdin.

    Çok çay içiyordun, doyumsuz gibi çay içiyordun.

    Sabah, öğle ve akşam, daha çok gece.

    Sana sorduğum her soru bir noktada cevapsız kalmayı her zaman başarıyordu.

    Bir evren yaratıp ikimizi orada canlandırmak delice bir fikir değildi ve ben sana takıntılı bi manyak değildim.

    Kibirin ve ukalalığın bunu her zaman böyle yorumladı. Ve sende buna inandın.

    Gözlerinin içine her baktığımda

    inanılmaz bir korku ve saf sevgi bir arada.

    Ayaküstü söylediğin her yalanın ardındaki gerçeği bilerek zihnimde yankılanan kahkahalarım.

    Sanırım en çok bu konuda beni güldürmeyi başarıyordun.

    Müzik hayatında kısa bir dönem yoktu, yerinde olsam kafayı yerdim.

    Ama sen sanırım

    kafanın içinde bir kaç gitar teline dokunuyor, nefesin yettiğince saksafon çalıyor, parmaklarının ucunda ki beyaz tuşlara basıyor, en şiddetli halinle baget vuruyordun.

    Belki sende çok sıkılıyordun

    hatta bazen

    bir kibrit çakıp odandaki perdeyi ateşe vermek istiyordun.

    Baskı sana göre değildi, boyun eğmeyi sevmiyordun

    Yatakodasında bacaklarımın arasına gömülene kadar.

    Her zaman bir kelebek koleksiyonundan bahsediyordun

    sefil ruhunla ancak bu kadar acımasız eylemlerde bulunabilirdin.

    Politika senin kalbine çok yakın bir yerde yaşıyordu. 

    Belirli bir Tanrın yoktu. 

    Belirli olan hiçbir şeyin yoktu aslında. 

    Keskin çizgileri olan biri olamadın hiçbir zaman. 

    Hayal dünyanda perilerden daha çok askerler vardı ve ellerinde pamuk şekerlerden daha çok silahlar. 

    Her rüyanda kendini öldürüyor, gözlerini açıp yatağında doğrulduğun her gün, değişik ve belli belirsiz bir küfür savurarak başlıyordun güne. 

    Bu halinde güldürüyordu beni. 

    Vücudunu seviyordun ve hatta sırf sevişirken, yatağında ki insanlara sana övgüler ve iltifatlar yağdırmaları için onları beyaz çarşaflar ve ıslak saçların arasında manipüle ediyordun. 

    Öpüşürken çok çekici oluyordun.

    Sevişirken çok acımasız oluyordun.

    Kalp kırarken, göz yaşının ne demek olduğunu unutuyordun.

    Buğday tenin..

    Kıvrımlı belin ve uzun kolların

    Beyaz gömleğin

    Baharatlı parfümün

    Zarif parmakların ve

    Çimen gözlerin.

    Ucu bucağı yok senin olduğun bir evrenin.

    Tarifi yok, senden bu kadar nefret ederken bile sana aşık olarak öleceğimin.

    Kalbimi avuçlarının içine bırakıp, yokuş aşağı koşarak bir kuş gibi göğe havalanmak.

    İşte odandaki yatakta uzanmış, tavanı izleyerek bütün bunları düşünüyor, ve yarattığımız evrende seni düşleyerek, kendimi de var etmeye çalışıyordum. 

    Bu savaşın asıl kaybedeni sendin, ama ben kazanmana o kadar alıştım ki, ellerimin arasında ki altın kupayı da uzatarak sana verdim. 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.