Kirli Bilinçaltı

Kirli Bilinçaltı
  • 0
    1
    0
    0
  • Bu yazı AllegroExpress yazarlarından Berhan Taş tarafından 18 Kasım 2024 tarihinde yazıldı. 



      Hava bu gece eksi 3 derece. Yagmur, fırtına, soğuk ve yüksek rakım. Çok uzaklardan gelen ve bu köye bir türlü alışamayan öğretmen, bu gece kendini güçsüz korkmuş ve yalnız hissediyor. Sobadan kırılıp yanan, yandıkça ısı ve güven veren, seslerin dışında bu küçük oda ve yalnızlık bütün hayatının sanki hep böyle geçeceği öngörüsü canını sıkıyordu.. Kafasından hızlıca geçen düşünce karmaşası aslında onun için iyi, çünkü odunlarının bittiği gerçeği bilinçaltına yerleşmezse birazdan uyuyup günü tamamlayabilecekti.. Bir sigara yakıp öğrencilerinin büyüyünce Megapol kentlerde iyi bir kariyere sahip olmalarını hayal etti. Ama hayır beyni artık komut vermeye başlamıştı. "Ahmet Hoca odun bitti ne yapacaksın?" üniversitedeyken sevgilisiyle soğuk evde kıyafetle uyuyup birbirlerine sıkıca sarılmaları hissiyatı çöreklendi libidosuna. Yok yok kafam susmuyor. Tamam anladık sorumlu hassas beyin. "Ne yapayım bugün odun almayı unuttum." dese de hiçbir şey değişmedi. Yarım saat sonra sobanın ısısı ivmesini kaybetti. Soğuğu iliklerine kadar hissetti. Grip, zatürre, donarak ölmek herşeyi hesapladı, korkuyordu.. Küçük bakımsız ve dağınık odasını gözlemlemeye başladı. "Kıyafetleri mi yaksam?" gözü bir an elli kitaplık kütüphanesine takıldı. Hayır dedi. ölürüm de kitaplarımı yakmam. Beş dakika içinde beyni yoğun bir baskı kurdu. Bu kitapların isimlerini bir kağıda yazıp bir gece hepsini yakmak seçeneğini zor da olsa kabul etti. Ateş harlandı. Isı samimiyet kurdu kemiklerle. Hocamız ısındı. Vcdan azabı ve utanç duygularıyla girdi yatağa...

      Köydeki coşkun derenin başına ilk gelen elindeki baltasiyla Raskolnikov oldu. Hemen sonrasında kucağında Kozet ile Jan valjan geldi. Doktor bir satranç taşını yıllarca kazmak için kullanıp cezaevi firarisi olarak oradaydı. Anna Karenina da katıldı bu verimli kalabalığa. Madam Bowary, Shummel, İnce Memed derken sayıları elliye vardı. Raskolnikov, hocanın evini işaret edip ecale etmeleri gerektiğini söyleyerek harekete geçti. Evin etrafında keşif yaptilar. Jan valjan cebinden baş piskopozun gümüş şamdanlığını çıkarıp duvara bir yazı yazmaya çalıştı. Raskolnikov bacaya ulaşmak için tırmandı, bacaya ulaşınca bu soğukta bütün kıyafetlerini çıkarıp bacayı kapattı. Kahramanlarımız el ele tutuşup ait oldukları dünyaya geri döndüler.. Sabah öğretmenlerinin gelmediğini gören ogrenciler hocanın evine uğradılar.

      Öğrenciler kapının hunharca çalışına tepki gelmediği için kapıyı cılız bedenleri ve az güçleriyle kırdılar. Oda dumanlı ve kokuyordu. Hoca yatağında uyuyor gibi görünüyordu. Yüzü bembeyazdı. öğrencilerden biri, "Hocamız ölmüş." deyince; öğrenciler başlarını eğip sessizce üzüldüler. Hoca baca zehirlenmesinden boğularak ölmüştü. Ambulans cenazeyi almaya geldiğinde evin önünde biriken köylüler duvardaki yazıyı okumaya çalışıyordu.. 
    "Bizi yakma biz yaşamız" yazıyordu duvarda.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.