Özgün tipi, yerine göre delici, gülünç veya sakin olabilen bakışları ve meşhur ses tonuyla Steve Buscemi, Hollywood'un tipik jön algısının uzağında duran gerçek bir karakter oyuncusu. 1957 yılında Brooklyn'de dünyaya gelen oyuncu, dönemin bağımsız filmler furyasında arka arkaya canlandırdığı "suça bulaşan karakterleri" ile meşhur oldu. Amerikan bağımsız sinemasının genel geçer trendlerini belirleyen Coen Kardeşler ve Tarantino gibi isimlerle çalıştı, Reservoir Dogs, Barton Fink, Fargo ve Pulp Fiction'daki rolleriyle geniş kitlelerce tanındı.
Steven Vincent Buscemi (Busimi okunur), 1957 senesinin bir 13. cuma günü Kore gazisi bir babayla garson bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukken talihsiz olaylar peşini bırakmadı. Kısa süre içinde önce bir otobüs, sonrasında da bir araba kazasına karıştı. Kendisine çarpan otobüsün mensup olduğu şirketten aldığı tazminatı Lee Strasberg Tiyatro ve Film Okulu'na girmek için kullandı. Bu dönemde para kazanmak için birçok işte çalıştı. Dondurma kamyonu sürdü, gazete dağıttı, 18 yaşına geldiğinde babasının yönlendirmesiyle itfaiyeci olmak için başvuru yaptı. Gündüzleri itfaiyenin acil durum hattında telefonları cevaplarken, geceleri komedi kulüplerinde ve tiyatrolarda sahne alıyordu. Burada öğrendiklerini ünlü bir aktörken 11 Eylül 2001'de New York'ta meydana gelen terör saldırısında enkazda kalanları kurtarmak için kullanacak, gönüllü itfaiyeci olarak günde 12 saat mesai yapacaktı.
Buscemi'nin sinema macerası AIDS'li bir müzisyeni canlandırdığı 'Parting Glances' (1986) filmiyle başladı. Çekimler sürerken filmi bırakmaya karar veren genç oyuncu, sebebi bilinmeyen anlaşmazlıklar yüzünden sete dönmedi ancak filmin tanıtımlarında yer aldı. Bu rolü çeşitli televizyon dizilerinde ve bağımsız filmlerde aldığı irili ufaklı roller izledi. Martin Abel Ferrara'nın kült gangster filmi 'King of New York'taki (1990) rolüyle doksanlı yıllara güçlü bir giriş yaptı, ardından Coen Kardeşler ile tanıştı ve ikilinin merakla beklenen ikinci filmi 'Miller's Crossing'de rol aldı. Yine Coen'lerin Altın Palmiye ödüllü başyapıtı 'Barton Fink' (1991) ile iyiden iyiye tanınan bir yüz haline geldi, ve Quentin Tarantino'nun ilk filmi 'Reservoir Dogs'ta canlandırdığı Mr. Pink karakteriyle aranan bir oyuncuya dönüştü. Tarantino ve Coen'lerin o dönem yaptığı en ünlü filmlerde gözüken Buscemi, o yılların kıymeti bilinmemiş yönetmenlerinden Tom DiCillo'nun bir dizi filminde başrolde yer aldı (en meşhuru 1995 tarihli 'Living in Oblivion'dır).
Oyuncunun büyük bütçeli anaakım filmlere geçişi Nicolas Cage'in yağlı saçlarıyla arzı endam ettiği Jerry Bruckheimer prodüksiyonu 'Con Air' ile oldu (1997). O yıldan itibaren bağımsız filmlerle büyük bütçeli işler arasında gidip geldiği bir kariyer inşa etti, Coen'lerin 'The Big Lebowski'sinde Donny'i canlandırdı, 'Armageddon'da, 'Ghost World'de yer aldı, Pixar'ın 'Monsters Inc.'inde Randall karakterini seslendirdi. Bu dönemden günümüze kadar iyi kötü birçok filmde kendine has oyunculuğunu konuşturdu, Michael Bay'den Tim Burton'a sayısız yönetmenle çalıştı. Adam Sandler'ın kumpanyasında, oyuncunun ucuza mal ettiği komedi filmlerinde yer aldı. Televizyonda da, efsanevi 'The Sopranos' ve Scorsese'nin yapımcılığını üstlendiği gangster dizisi 'Boardwalk Empire' ile daha da tanınır hale geldi. Buscemi şu an istediği gibi yönettiği kariyerinin tadını çıkarıyor, kötü bir filmi bile orijinal mimikleri ve konuşma tarzıyla izlenir hale getiriyor. Christopher Walken ve Gary Oldman gibi kendisiyle aynı damardaki oyuncuların gittiği yoldan gidiyor ve kariyerine son sürat devam ediyor. 2010'lara damgasını vuracağı bir performansa imza atması da, neredeyse tümünde yer aldığı Adam Sandler filmlerine rağmen an meselesi gibi gözüküyor. 'Animal Factory' ve 'Interview' gibi bağımsız filmleri de yazıp yöneten Buscemi hala "genç" ve sürprizlere gebe.
Yorum Bırakın