Çok Özel İlişkiler

Çok Özel İlişkiler
  • 0
    0
    0
    0
  • İnsanlık tarihi, inanılmaz bir uygarlık deneyimi yaşıyor. Bilinen dünya tarihi ve arkeolojik kalıntılardan yola çıkarak yapılan tahminler, şimdiki uygarlık seviyesinin bir daha yaşanması için insanlığın tüm bilgi ve birikimiyle yok olması gerektiğini ortaya koyuyor. Yani, yeni bir serüven için insanlığın resetlenmesi gerekiyor. Zira insanlık tarihi, bireyselleşmenin zirvesine çok yakın, ve bireysellikten öteye gidilecek bir yol yok.

    İnsanın üç hali olan kimlik, kişilik ve kendilik hallerinden ideal olanı kendilik halidir. Kendilik ise bireysellikle elde edilir. 

    Örneğin, spiritüel yasalar bireyin ruhsal gelişimini ve evrenle uyum içinde bir yaşam sürmesini önceler. Bu, bireyin kendi içinde derinleşmesiyle mümkün olur ve ancak bireysellikle elde edilir.

    Felsefe, bireyin düşüncede derinlik kazanmasını ve bilinçli bir yaşam sürmesini hedefler. Bu da toplumsal değil, bireysel bir deneyimdir. 

    Tasavvuf ise bireyin manevi yolculuğunda aşk ile kâmil insan olmasını hedefler. Bu da tıpkı spiritüel yasalar ve felsefe gibi toplumsal değil, bireysel bir yolculuktur. 

    Kendini gerçekleştirmenin, rengi ne olursa olsun, entelektüel birikime ihtiyaç duyduğunu belirtmeye bile gerek yoktur.

    Uzak Doğu, Batı ve Ortadoğu’da kabul görerek idealize edilen bu üç yaklaşım, toplumsal bir nizam veya düzeni değil, bireysel yolculuğu yüceltir. Bilinen dünya tarihi boyunca, hiçbir dönemde dijital çağdaki gibi bir bireyselleşme gerçekleşmemiştir. Bu sebeple, yeni bir uygarlık inşası için mevcut uygarlığın tamamen silinmesi ve sıfırdan başlanması gerekir. Görev tamamlanınca, oyun biter.

    Sekiz milyarı aşan dünya nüfusu, dijital çağın etkisiyle toplumsallıktan bireyselliğe itilmiştir. Ancak bireyler henüz kendi içlerinde derinleşememiştir. Bireysel insanların, toplumsal yaşayanlar gibi istemleri olmayacağı açıktır. Ancak sorun şu ki dijital çağın bireyselliğe zorladığı insanlar, bu yeni durumu kıyaslayabilecek herhangi bir bilgiye sahip olmadıkları için bir fetret dönemi yaşıyorlar. İnsanlar, içinde yaşadıkları zamanın ruhunu tam olarak kavrayamadıkları için, yeni koşullar içinde nasıl bir yer edineceklerini bilmiyorlar. Bu sebeple arayışları bitmiyor. Kabul görmek istiyorlar ama bunun nasıl olacağını bilmiyorlar. Sevilmek istiyorlar fakat bir kişiye uzun süre nasıl bağlı kalınacağına dair pratik bir örnekten mahrumlar. Bir çocuğun elindeki oyun hamuru gibi, sürekli hayatın içinde yoğrulup hiçbir şeye benzemeyen bir şeye dönüşüyorlar ve tekrar bozulup yoğruluyorlar.

    Oysa bireysellik, klasik ilişkilerle elde edilemez. Bireyin ihtiyaçları, yeni yorumlarla belirlenen yeni sınırlara ihtiyaç duyar. En genel ve temel ilişki olan kadın-erkek ilişkileri, klasik biçimlerdeki evliliklerle sürdürülemez. Evlilikler, geçmişin toplumsal rolleriyle bireysellik çağında varlığını sürdüremez. Günümüz dünyasındaki boşanmaların altında yatan temel neden de budur.

    Dijital çağın bireyselliğinin kendini bulması ve ait olduğu zamana kök salması için biraz daha zamana ihtiyaç var. Dişil ve eril enerji, birlikte yaşarken birbirini sınırlamadan, kendi içinde derinleşirken, diğer taraftan partneri için ideal şartları sağlamaya çalışmalıdır. Dijital çağ, birbirine bağımlı olmadan birlikte uzun süre yaşamayı başaranların çağı olacaktır. Zamanı doğru anlayamayanlar ise sürekli oradan oraya savrulacaktır.

    Bireysellikten beslenen, kendini gerçekleştirmekten daha üstün bir insani edinim yoktur. Bu deneyim, bu uygarlığın sonu olacaktır. Bireysellik çağında partnerler, eşlerinin kendini gerçekleştirmeye ihtiyaç duyduğu yolda yüklerini hafifletirken, bireysel alanlarına neredeyse hiç müdahale etmemelidir. Dijital çağın bireysellik gerçeği budur. Bu gerekliliği yerine getirenlerle getirmeyenler bir arada fazla kalamaz ve sonunda ayrılırlar.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.