TENGRİCİLİK : TÜRKÜN GERÇEK VE ASİL İNANCI

TENGRİCİLİK : TÜRKÜN GERÇEK VE ASİL İNANCI
  • 1
    0
    0
    0
  • Tengricilik Nedir?
    Tengricilik, Gök Tanrı'ya (Tengri) tapınma esasına dayalı, eski Türkler arasında yaygın olan bir inanç sistemidir. "Tengri" kelimesi, Türkçede gökyüzünü ve Tanrı’yı ifade eder. Bu inanç sistemine göre Tengri, evrenin yaratıcısı ve düzenleyicisidir. Gökyüzünde hüküm süren Tengri, insanların kaderini belirleyen yüce bir varlık olarak kabul edilir. Tengri, doğa olaylarının arkasındaki gücü temsil eder; gökyüzü, rüzgar, güneş ve yağmur gibi doğa unsurları onun iradesinin bir yansıması olarak görülür.


    Tengricilik, tek bir Tanrı'ya inanma esasına dayanırken, aynı zamanda doğadaki ruhlar ve kutsal varlıklarla iletişim kurmaya dayalı animist bir inanç yapısına da sahiptir. Türkler için dağlar, nehirler, ağaçlar ve göller kutsal kabul edilirdi. Bu doğa unsurlarının birer ruhu olduğuna inanılır ve bu ruhlarla uyum içinde yaşamak, Tengri'ye olan saygının bir ifadesi olarak görülürdü.


    Tengri: Gök Tanrı İnancı;
    Tengri, Türk mitolojisinde en yüce varlık olarak kabul edilir. Gök Tanrı inancı, Türklerin gökyüzüne ve doğa olaylarına duyduğu derin saygının bir ifadesidir. Tengri, sadece evrenin düzenini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda insanların kaderine de hükmeder. Eski Türk topluluklarında, hükümdarların Tanrı tarafından seçildiğine ve onların hükmetme yetkisini Tengri’den aldıklarına inanılırdı. Bu nedenle, Türk hakanları hem siyasi hem de dini liderler olarak kabul edilirdi.


    Tengri’nin iradesiyle gerçekleşen doğa olayları, halk tarafından kutsal kabul edilir ve bunlar saygı ve korku ile karşılanırdı. Özellikle gök gürültüsü, şimşek ve yıldırımlar, Tengri’nin gücünü ve öfkesini gösteren işaretler olarak algılanırdı. Göçebe Türkler için Gök Tanrı, yaşamın her alanında kendini hissettiren bir güçtü. Güneşin doğuşu, ayın evreleri ve yıldızların hareketi, Tengri’nin evrendeki düzenini simgelerdi.


    Tengricilikte Doğa ve Ruhların Önemi;
    Tengricilik, doğa ile insan arasındaki bağı vurgulayan bir inanç sistemidir. Türk mitolojisinde doğa unsurları, yer-su ruhları olarak bilinen kutsal varlıklar tarafından yönetilir. Bu inanca göre, dağlar, nehirler, göller ve ormanlar gibi doğal unsurların her biri birer ruha sahiptir. Bu ruhlarla uyum içinde yaşamak, Türkler için büyük bir önem taşırdı. Özellikle Şamanlar, bu ruhlarla iletişim kuran ve doğa ile insan arasındaki dengeyi sağlayan kutsal liderler olarak kabul edilirdi.


    Doğa olayları ve mevsimsel değişiklikler, Tengricilik inancında Tanrı’nın insanlarla olan iletişiminin bir yolu olarak görülürdü. Özellikle baharın gelişi, doğanın canlanması ve yağmurların yağması, Tengri’nin insanlara sunduğu bir lütuf olarak kabul edilirdi. Bu nedenle, mevsimsel bayramlar ve doğa olaylarına yönelik yapılan ritüeller, Tengri’ye olan bağlılığın ve doğa ruhlarına duyulan saygının bir ifadesi olarak gerçekleştirildi.


    Şamanizm ve Tengricilik İlişkisi;
    Şamanizm, Tengricilik inancında önemli bir yere sahiptir. Şamanlar, doğa ruhlarıyla iletişim kurabilen, insanların sağlık sorunlarını tedavi eden, toplumu kötü ruhlardan koruyan ve doğa olaylarını yorumlayan ruhani liderlerdi. Tengricilikte Şamanlar, Tengri ile insanlar arasında bir köprü görevi görürlerdi. Onlar, ritüeller ve ayinler aracılığıyla Tengri’ye dualar eder, toplumun refahını sağlamak için doğa ruhlarını yatıştırırlardı.


    Şamanların gerçekleştirdiği ritüeller, doğa ile insan arasındaki dengeyi korumak ve toplumu koruyucu ruhların desteğini almak amacı taşırdı. Özellikle hastalık dönemlerinde, şamanlar ruhlarla iletişim kurarak hastalığın nedenini öğrenir ve tedavi etmek için ritüeller düzenlerlerdi. Şamanlar, göçebe yaşam tarzında doğa olaylarının düzenlenmesinde ve insanların Tengri’ye olan bağlılıklarının sürdürülmesinde merkezi bir rol oynarlardı.


    Tengricilikte Ahiret İnancı ve Ruhun Yolculuğu;
    Tengricilik, insan ruhunun ölümsüzlüğüne inanılan bir inanç sistemidir. Eski Türkler, ölümün bir son olmadığını, aksine ruhun Tengri’nin huzuruna çıktığı ve yeni bir yolculuğa başladığına inanırlardı. Türk mitolojisinde ruh, ölümden sonra uçmağ adı verilen cennete ya da tamu adı verilen cehenneme giderdi. Ruhun bu yolculuğu, insanın yaşamı boyunca yaptığı iyi ya da kötü eylemlerle şekillenirdi. İyi bir yaşam sürdürenlerin ruhu, Tengri tarafından ödüllendirilir ve uçmağa kabul edilirdi.


    Ruhun bu yolculuğu sırasında, şamanlar önemli bir rol oynardı. Ölen kişinin ruhunu korumak ve doğru yolda gitmesini sağlamak için şamanlar tarafından özel ritüeller yapılırdı. Bu ritüeller, ruhun karanlık güçlerden ve kötü ruhlardan korunması amacıyla gerçekleştirilirdi. Tengricilikte ahiret inancı, insanları doğru bir yaşam sürmeye teşvik eden önemli bir öğreti olarak kabul edilirdi.


    Tengricilik ve Türk Toplumunda Hükümdarlık;
    Tengricilik, sadece dini bir inanç sistemi değil, aynı zamanda Türklerin siyasi ve toplumsal yapısını da şekillendiren bir sistemdir. Tengri’ye olan inanç, hükümdarların yönetim yetkisini kutsal bir kaynaktan aldığı inancını pekiştirirdi. Türk hakanları, Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcileri olarak kabul edilirdi. Bu nedenle, hükümdarların gücü, sadece askeri ve siyasi yeteneklerinden değil, aynı zamanda Tengri’ye olan yakınlıklarından ve onun iradesini gerçekleştirme yeteneklerinden gelirdi.


    Bu inanç, Türk toplumunda hükümdarın halk üzerindeki otoritesini güçlendirir ve yönetimi meşrulaştırırdı. Hükümdarın başarısız olduğu dönemlerde, Tanrı’nın ona sırtını döndüğüne inanılır ve halk arasında dini ritüellerle Tanrı’ya olan bağlılıklarını yeniden teyit etmeye çalışırlardı. Tengricilik, bu yönüyle, Türk toplumunda hem dini hem de siyasi bir denge unsuru olarak varlığını sürdürmüştür.


    Tengricilik ve Modern Türk Dünyasında Etkileri;
    Tengricilik, günümüzde Türk dünyasında hala etkisini sürdüren bir inanç sistemi olarak varlığını korumaktadır. Modern Türkiye’de ve diğer Türk devletlerinde Tengri inancı, halk arasında kültürel bir miras olarak anılmakta ve mitolojik anlatılarla yaşatılmaktadır. Nevruz gibi mevsimsel bayramlar, Tengricilikten kalan ritüel ve inançların modern yansımalarıdır. Ayrıca, Türk halkı arasında doğaya duyulan saygı ve mevsimsel döngülere olan inanç, Tengriciliğin günümüzdeki yansımalarından biridir.


    Tengricilik, Türk halklarının kimliğini ve kültürel yapısını şekillendiren önemli bir miras olarak kabul edilir. Günümüzde de, Türk mitolojisi ve Tengricilik öğretileri, Türk dünyasında toplumsal dayanışmanın, doğayla uyum içinde yaşama arzusunun ve tarihsel kimliğin önemli bir parçası olarak görülmeye devam etmektedir.



    Tengrici bir insanın doğaya karşı büyük saygısı vardır, çünkü doğa ruhlarla doludur. Büyük bir dağın, görkemli yaşlı bir ağacın, bir gölün ya da bir vahşî hayvanın bir ruhu ve böylece bir kişiliği vardır. İnsan doğadan sadece kendine ve ailesine lazım olduğu kadarını alır, savurganlık Tengri'yi ve Yer suları öfkelendirir. Eğer insan doğadan bir şey alabildiyse bu salt doğa ruhlarının rızası ile olmuştur. Bu yüzden onlara minnettar olması gerekir.[2]


    Çin'in Tang döneminden kaldığı düşünülen Göç destanında Türkler, 40 kuşaktan beri kutsal saydıkları ve ondan güç aldıkları bir kayayı Çinlilere bırakırlar. Gök, âniden garip sarımsı bir renge bürünür, kuş ötüşleri ve doğadaki diğer sesler kesilir, bozkırlar sararmaya, solmaya başlar, Türklerin ve sürülerinin arasında salgın hastalıklar çıkar ve doğadan Yer suların sesleri duyulur "gööç gööç" diye. Yer su ruhları bu şekilde kendilerine ihanet eden Türkleri memleketlerinden kovar ve cezalandırırlar.


    Dağ ruhlarının çok güçlü olduklarına inanılır ve bereket için onlara dua edilir. Her Tengrici halk, yaşadığı bölgenin en yüksek dağına hitap eder. Böylece günümüze kadar tüm Avrasya'da kimi dağ adları, bu eski inancın kalıntıları olarak muhafaza edilmiştir. Bir dağ ruhuna edilen dua, bir "Oba"ya yöneltilir. Bu oba, dağın yakınında bulunan ve o dağı temsil eden, 2-3 metre yüksekliğinde dallardan oluşan bir yığıntıdır, yanından geçen kimse üç kez etrafında dolanır ve sonunda obanın tepesine bir taş koyar. Böylece yolculuğunun devamı için uğur ve kendisi için güç aldığına inanır.[2]


    Kimi kavimlerde dağa verilecek kurban, dağda bulunan bir gölün içine atılır.


    Tengri'ye İbadet;
    Hiçbir Kam, ritüele Gök Baba'ya, Toprak Ana'ya ve atalara atfetmeden başlamaz. Tengri'nin varlığı, günlük faaliyetlerde evrenin dengesiyle kişisel yaşamın ilintili oluşu açışında hep anılır. Yeni bir şişe içki açıldığında, üsten bir kısım alınıp bir kaba konulur, sonra da dışarıya çıkarılarak Gök Baba'ya, Toprak Ana'ya ve atalara sunulur. Tsatsah olarak bilinen bu ritüel, Moğolistan ve Sibirya dininde hâlâ önemli bir yer işgal eder. Ev hanımları ayrıca aynı şekilde süt ve çay sunarlar, ger 'in etrafında yürürler ve sıvıyı üç kez dört yöne serperler.


    Tengri'nin kaderi tayin etmekteki rolü günlük konuşmalarda (Mogol.) Tengeriin boşig (Gök'ün takdiri) gibi sözlerle sürekli anılır. Kadınların, mutfağı ve mutfak eşyalarını temiz tutmaları tembih edilir, çünkü onların kirlenmesine meydan vermek Tengri'ye hakaret addedilir. Bayramlarda ve dağ ruhlarına kurban verildiğinde Tengri'ye adaklar verilir ve dua edilir. Ayrıca kişiye özel bir ritüel olarak acil durumlarda Tengri'ye yapılan özel bir kurban vardır. Yağmur yapma ritüelleri doğrudan Tengri'ye hitap etmektedir ve Tengri ile dağ ruhlarına adanmış Obalarda gerçekleşir. Herkesin Tengri'ye yardım için başvurma hakkı vardır, ancak bir felaket veya güçlü bir ruhun müdahalesiyle denge bozulmuşsa, hastasının Tengri ile bağlantısını veya evrendeki dengeyi tekrar tesis etmek üzere şaman, ruhların gücünü kullanır.


    Günümüzde devam eden Tengricilik âdetleri;


    +Gidenin ardından su dökmek
    +Tahtaya üç kere vurma
    +Kurşun dökme (Seğirleme)
    +Nazar boncuğu
    +Mezar ve Türbe hazırlamak
    +Türbede mum yakma
    +Mezarların ayak ucuna suluk koyma
    +Loğusa kadının başına kırmızı kurdele bağlama
    +Düğünlerde gelinin başı üzerinden kuruyemiş, pirinç türü gıdalar atmak
    +Elleri yukarı doğru açarak dua etmek
    +Ölen, evlenen, doğan çocuk için 40 gün beklenmesi
    +Semah
    +Gelinlerin başına ayna koymak
    +Ağaca çaput bağlamak


    Tengriciliğin esasları;


    Çok tanrılı gibi gözükmesine rağmen aslında tek tanrılı bir dindir. Bu inanca göre Tengri tektir, en üstündür ve her şeyin yaratıcısıdır. Yine de bu konuda bir söz birliğine varılmış değildir.
    Tengriciler, kendi dinlerinin kitaplı dinlerden önce var olduğuna inanırlar.
    Umay, Ülgen, Erlik Han gibi tanrı ve tanrıçalar, Gök-Tengri'nin özel melekleri olarak da kabul edilebilir.
    Tengriciler doğaya çok önem verirler. Doğada bir dengenin olduğuna, bu dengenin değiştirilmesi durumunda insanların ve diğer canlıların zarar göreceklerine inanılır.
    Tengriciler, hayvanların ve bitkilerin de ruhları olduğuna inanırlar.
    Tengriciler, doğadaki diğer maddelerin de ruhları olduğuna inanırlar. (bkz. Yer-Su İnancı)
    Bâzı dağlara, ormanlara ve ırmaklara kutsal değerler yüklerler.
    Tengriciler bâzı gezegenleri, uyduları, yıldızları, yıldız kümelerini ve diğer astronomik cisimleri kutsal sayarlar.
    Tengricilik'de erkeğin toplumdaki statüsü, kadınınkinden üstün değildir.


    Tengricilik’te ibadethaneler var mı?


    Tengricilik "Tanrı'nın Evi" diye adlandırılan ibadethanelere, bazı mekanların Tanrı'ya ibadet için ayrılmasına karşı çıkmaktadır. Tüm evren ibadethanedir. Evrenin tamamı Tanrı'nın evidir.


    Tengricilik’te iyi bir insan nasıl tanımlanır?


    İyi insan tanımlanmaz. İyi davranış tanımlanabilir. Bir kişi, salt iyi veya salt kötü olmaz; bu kişinin doğasına aykırı bir durumdur. Ancak davranışlarıyla topluma örnek olan, erdemli, yiğit kişiler saygı görürler. İyi bir kişi olarak değil; genellikle yiğit, bahadur, bilgin, saygın gibi sıfatlar daha ön plandadır.


    Tengri inancına göre ölüler nasıl toprağa verilir?


    Ölen kişi, toprağa verilmeden evvelki süreçte sessiz ve loş bir odada bekletilmelidir. Odanın kapısı hafif açık-kındırık olmalıdır. Ve de ölü toprağa verileceği zaman gürültü çıkarılmamalı, ışığın az olmasına dikkat etmeli, bağırıp çağırmamalı, slogan atmamalıdır. Sakin ve sessizce defin işlemi yapılmalıdır. Ardından ölen kişi için bir ağaç dikilmesi uygun olacaktır.


    Ölen kişinin hayrına yapılabilecek şeyler var mıdır?



    Ölen kişinin ahirette ceza çekeceği gibi bir inanç olmadığı için, o kişi adına yapılan iyilikler ödül-ceza sistemi içinde düşünülmemelidir. Elbette ki ölen kişi için bazı sorumluluklarımız vardır. Özellikle ölüm anından sonraki 40 gün içerisinde, ruhun sorunsuzca diğer boyuta geçmesi ve stresinin azalması için aile ve akrabalar toplanıp ölen kişiyi iyi bir şekilde anmalı, yemek dağıtmalıdır. Bu yüzden Türkiye'de halen ölü evinin kendisi yemek hazırlayıp misafirlere ikram eder. Bu geleneğin kökenini unutan Türkler; 'bu ne mantıksız şey, ölü evinden yemek beklenir mi, biz yemek götürelim' gibi düşünmektedir. Bu fikir iyi niyetli olsa da, geleneklere uygun değildir. Ölen kişinin akrabaları ölenin ruhu adına yemek yapmalı ve dağıtmalıdır. Bu, psikolojik olarak ölenin yakınlarının da rahatlamasına sebep olacaktır. Ayrıca ölen kişinin gereksiz yere anılması hoş değildir. Gerek olduğunda iyi bir şekilde anılmalıdır.


    Kişiler doğuştan mı kam olur yoksa sonradan da olabilir mi?


    İki şekilde de Kam olmak mümkündür; fakat Kamlık genetik yani Tengri vergisi bir karakterdir. Kam duygusaldır, sezgileri kuvvetlidir. Tiyatrocudur, müzisyendir ve çok iyi bir dansçıdır. Genelde kamlar genetik psikolojik rahatsızlık taşırlar. Beyinleri gereğinden fazla çalıştığı için ve bunu kontrol edemedikleri için psikiyatrik hastalıklarla boğuşurlar. Bu yüzden kam olmak, imam olmaya benzemez. Günümüzün şamanları kuvvetle muhtemel Ruh ve Sinir hastalıkları hastanelerinde lityum tedavisi görüyorlardır.


    Tengrici Bayramlar ;
    + 21 Aralık - 25 Aralık : Gün Yanırgan ( Güneşi Selamlama - Yılbaşı ) Bayramı = En uzun gecenin yaşandığı günden sonra.
    + 21 Mart : Nevruz ( Diriliş ) Bayramı = Bu günden sonra toprak uyanur ve doğanın dirilişi, yeşermesi başlar.
    + 23 Nisan : Çağa ( Bebek ) Bayramı = Türkiye Tengricileri için tarihi anlam ifade eden gündür. ATATÜRK'ü anmak ve çocukları mutlu etmek için kutlanır.
    + 5-6 Mayıs : Yeşil Yaprak Bayramı = Uyanan dünya , ilk gök gürlemesi bu bayramın geldiğine işaret eder.
    + 22 Haziran : El Oyun Bayramı = Yer ile Göğün birleştiği gündür.
    + 21 Eylül : Altay Takır Bayramı = Yerin uykuya yatırıldığı gündür.


    Türk nedir sorusuna ATATÜRK'ün cevabı;


    “Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümid etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin senelik, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarları ile sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurları ile yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu; Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.”
     
    HALASKARGAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK


    TENGRİ TÜRK'Ü KORUSUN.


    Mert ŞAHİN


    28 Ocak 2025


    Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kütüphanesi


     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.