Kendi karakterimi keskin kenarları olan, uzaktan siyah yakından hafif pırıltılı, dayanıklılığı görmek için sağa sola çarpılmış ama kendi istediği kalıbı yaratarak kendi kendini yontmuş, gölgesi kendisinden bile keskin, sevdiği elementlerin yanında onların ısısıyla hafif yumuşayıp eriyebilen, gerekirse onların renklerinden almış bazen renklerimden vermiş, hareket ettiğinde pırıltılarından yol yapmış ve geriye dönüp baktığında o pırıltıların ilham olduğu başka elementleri görmüş bir element olarak tanımlarım.
Kendi karakter elementimin bir sürü katmanı var. Sevgi katmanım her geçen gün daha kırılganlaşıyor, sanki cam gibi, biraz kirli biraz toz var üzerinde. Öfke katmanım biraz ince ama dayanıklı ve kırılmaya müsait değil onu sağlam inşa ettim. Güven katmanım en başta incedir, onun geleceğini genelde başkalarına bırakırım, kendim inşa etmek sonrasında biraz yaralayıcı olabiliyor bırakıyorum ki başkaları düşünsün. Hüzün katmanı pek görünmez ama hep ordadır bir ben bilirim. Güç katmanım biraz engebeli dağlardan oluşuyor, inandığımda vadiler aştığım inanmadığımda tümsek görsem geri döndüğüm. Karar verme katmanı yeşil renkten ve görünür bir katmandan oluşuyor, hiç kararsızlığa yer yok, seçim yapmamakta bir seçimdir nihayetinde. Yaratıcılık katmanım oldukça renkli ve her şeyin pırıltılı olduğu bir nisan ayı, koşmak istiyorum sürekli hiç bitmeyen bir yol gibi, sınırları yok, her yerde bir şey var. Huzur katmanım tam anlamıyla mavi renkten oluşuyor, sarsılmaz çevresinde yüksek duvarlar olan bir kale gibi saklıyorum onu, mavinin laciverte bile dönmesine tahammülüm olmuyor, hep mavi boya kutuları kenarda duruyor tamir ediyorum vazgeçmiyorum bunu yapmaktan. Aile katmanı sanki benim özenle sakladığım elmasların bulunduğu bir oda gibi, çok değerli. Aşk katmanında soru işaretlerinin tepeler oluşturduğu bir yer geliyor gözümün önüne, tepeler yükseliyor bende öylece izliyorum, yerlerde minik kırık kalpler var, cam fanusta da tanımlayamadığım bir şey var arada bakıp çıkıyorum. Ego sanki bir sis katmanı gibi, yakından çok net uzaktan oldukça yoğun. Umutsuzluk katmanımın genelde üzerinde beyaz bir örtü var, pek sevmem haz etmem. Şüphe katmanı gri renklerin hakim olduğu bir alan gibi, kimse boyamak istemiyor kimse minik soru işaretlerini temizlemiyor, alan git gide büyüyor bende öylece izliyorum. Sabır katmanında sadece beyaz renk görüyorum bazen gelip çizik atmaya çalışanlar oluyor temizliyorum ama elinde koca bir siyah boyayla gelenler de oluyor onlara kapıyı açmıyorum. Duygusallık katmanımın biraz zemini bozuk, yürürken ben bile dengemi kaybediyorum ama halledicem. Geçmiş katmanı tatlı güzel anıların biriktirdiğim ahşap bir kutu gibi, bir sürü fotoğraf var, bir sürü diploma, renkli minik kıyafet dolabı, sevgi dolu bir minik dünya. Gelecek katmanında bir sürü merdiven var, hala en yüksek merdiven hangisi ya da hangisiyle daha yükseğe rahat çıkabiliyorum ona bakıyorum ve hala deniyorum, sadece bir merdivende karar kılmak zorunda değilim bu beni sevindiriyor. Bilinçaltı katmanı koca bir evren gibi, sanki gitgide genişleyen içinde bir çok dünya ve yaşam barındıran, gözlerimi kocaman açarak ve her şeye şaşırarak ilerlediğim bir yol gibi. Yalnızlık katmanı tanımlanacak bir şeyden oluşmuyor.
Yorum Bırakın