Advertisement
Advertisement

Bir Aşkın Arkeolojisi

Bir Aşkın Arkeolojisi
  • 2
    0
    0
    0
  • Basit bir insanım ama merak ediyorum. Yüzyıllardır süregelen uğruna savaşlar, yıkımlar yaşanan, şarkıların şiirlerin ana teması haline gelmiş bazen bize üzüntüden yemek  bile yedirmemiş bazen mutluluktan renkleri en can alıcı haliyle görmemizi sağlamış şey aşk.

    Ne ararsın, ne beklersin?  Sonsuz bir sevme-sevilme hali mi? Anne şefkatinden başka bir şefkat belki, belki de güvende yuvada hissetme hali?

    Derinlere inmek istiyorum.

    Kazmaya başladığımda, ilk katmanda sadece çizgiler buluyorum. İlkel insanlara ait basit figürler. İki beden, birbirine uzanıyor. O zamanlar aşkın ne adı var, ne de anlamı. Bir duygu değil, bir varoluş hali. Bir varlık, su gibi, hava gibi. Aşk, sadece yaşamak için bir ihtiyaç, içgüdüsel bir bağımlılık. İki bedenin birbirine yönelmesi kadar doğal.

    Biraz daha derine iniyorum. Taşlar daha keskin, semboller daha anlamlı. Yunan mitolojisinin aşkı çıkıyor karşıma. Tanrılar, ölümsüzlük vaadiyle âşık. Aşk bir armağan, ama aynı zamanda bir lanet. Truva’nın düşüşüne sebep olan o efsanevi aşkın öyküsü… “Bazı aşklar dünyaları yakar.” Bunu derken, aşk sadece bir duygu değil, bir değişim gücü, bir yıkım. Aşkın, tarih boyunca yalnızca sevgi değil, aynı zamanda ölüm, savaş ve kayıp getirdiği bir gerçek.

    Derine iniyorum, her kazı bir sırrı ortaya çıkarıyor. Elime papirüsler, eski mektuplar, yıpranmış sayfalar geliyor. Aşk artık bir dil, bir iletişim aracı. Duygular, kelimelere dökülerek şekil alıyor. Mektuplar, sevdanın somut hâli oluyor. “Sensiz yaşayamam” diyor bir şair. Ama ben görüyorum, bu cümle de zamanla silinecek, kaybolacak bir iz. Aşk, bir kadim ritüel gibi, sözcüklerle her geçen yüzyılda yeni bir form kazanıyor.

    Biraz daha kazıyorum. Orta Çağ’ın karanlık taşlarına ulaşıyorum. Şövalyeler, aşkları uğruna dövüşüyor. Ama her seferinde başka bir hayata kavuşuyorlar, bir kalenin duvarları arasında birbirlerine kavuşamadıkları aşklar var. O dönemde, aşk bir yasak. Sevgiliye ulaşamamak, sevmenin en gerçek hali. Aşk, her zaman bir yetersizlikle var. Bir gün gelirse, her şeyin anlamı olacak. Ama gelmeyecek. Her şey, bir ayrılıkla bitiyor. Aşk, bir umut, bir bekleyiş. Fakat, o bekleyişin içinde kaybolan hayatlar var.

    Zaman geçiyor, kazı derinleşiyor. Rönesans’a geliyorum. Aşk, şimdi akıl ve tutku arasında dengeleniyor. İnsanlar artık sevmenin ne demek olduğunu sorguluyor. Aşk, yalnızca bir duygu değil, bir seçim haline geliyor. Sevmek artık bir özgürlük, bir düşünme eylemi. Birbirini seven iki insan arasında aşk, artık her an yapılacak bir karar. Sadece bir içgüdü değil, bilinçli bir seçim. Aşk, idealize edilmiş bir şey olmaktan çıkıyor, doğruluk ve yanlışlıkla tanımlanıyor.

    Bir başka katmana iniyorum, şimdi yüzeye daha yakınım. Zaman değişiyor, şehirler büyüyor, fabrikalar dönüyor, hayat hızlanıyor. Aşk, artık bir lüks. Zamanın daralmasıyla, bir dakika bile değerli. İnsanlar birbiriyle âşık olmuyor, birleşiyorlar. Aşk, artık sadece “olması gereken” bir şey. Evlilik, yalnızca iki insanın yapması gereken bir anlaşma. Eskisi gibi yavaş yavaş büyüyen bir duygu değil. Artık sadece bir gereklilik, bir anlaşma. Sevmenin yerini, geleceğe dair hesaplamalar alıyor.

    Ve nihayet, bugüne geliyorum. Parmak uçlarında yaşanan aşklar var. Ekranlar üzerinden atılan birkaç mesaj, kaybolan anlık mutluluklar. Aşk, hızla tüketilen bir şey. Bir “beğeni” kadar hızlı. Bir bildirim sesi kadar kısa. Artık aşık olmak için uzun bekleyişler, sabırlar gerekmiyor. Aşk, anlık bir ihtiyaç, bir tatmin. İlişkiler, başka şeylere dönüşüyor. Sevgililer, tanışmalar, bir klik kadar kolay. Ama derinlik yok. Aşk bir çabuk tüketim ürünü.

    Son katmanı kazıyorum. Bütün çağlar, aşkı farklı şekillerde tanımlamış. Her biri başka bir biçime büründürmüş. Ama bir şey hiç değişmemiş:

    Bir çift el, birbirine uzanıyor.

    Tüm katmanları, yüzyılları ve kültürleri aştım. Aşkın tarihi boyunca her şey değişmiş olabilir, ama insanın aradığı şey aslında hep aynı. Her çağda, her kültürde ve her insanda, sonunda hep aynı soru:

    Birbirimize nasıl ulaşacağız?


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.