6:45

6:45
  • 0
    0
    0
    0
  • Yola çıkılan bir yaz sabahının
    6:45’ idim bir zamanlar
    Sökmeye hazır şafağıydım karanlığın!
    Çıkılan bu yolda
    eşlik edilen şarkılardım
    Yol bitmeyecek gibi geldiğinde akla,
    gidilen tatilin en güzel anlarının
    o yolculuk olabileceği gelirdi...
    Ancak;
    dönüş istikametinde bilinirdi kıymetim hep!
    Hep böyleydi bu, değişmedi hiç
    ve hiçbir zaman, hiçbir şarkıda söz edilmezdi bundan…
    Ama en son unutulan,
    en özel ve güzel anlarda ki anımsanmayan,
    öyle sıradan biriymişim gibi zor hatırlanırdım hep…
    Hiç başrol olmadım hikayelerde!
    Böyleydi bu; değişmez, değiştirilemezdi...
    Sanki; bir yönetim biçiminden
    ya da
    uzak bir ülkenin daha uzak
    başka bir dış ülkeye göçünden
    ya da
    haritada yeri hiç bilinmeyen
    bir İskandinav ülkesinin
    buzlu coğrafyasından bahsediyorduk!
    Bahsedilen her kelimenin
    boşa olduğunu biliyordum
    Biliyordum değişen
    yalnız biz olacaktık...
    Daimi yalnızlık bizimdi,
    daimalar peşi sıra...
    Hem bunlardan da söz etmek gerek!
    Her zaman değil ama
    arada hatırlamak
    Anmak geride kalanları...
    Ölüm diyorum, iki gözüm ölüm!
    Hatırlamak, anmak birinin adını
    ve hatta hiç unutmamak...
    Seni üzmek istemem
    ama anla artık; ölüm diyorum!
    En fenası bu değil mi zaten?
    Ölmek...
    Değilse eğer geriye tek şey kalır;
    sevdiğin birini ellerinle toprağa gömmek!
    İki gözüm, ölüm diyorum ölüm...
    Bilmek gerek, sevmek gerek...
    Hissetmek! Hissederek yaşamak
    yaşanması gerekenleri
    ve daima ölüme yürür gibi yürümek… 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.