Başarılı Yönetmen Ali Bağdu İle Kariyeri Üzerine

Başarılı Yönetmen Ali Bağdu İle Kariyeri Üzerine
  • 0
    0
    0
    0
  • Bu röportaj AllegroExpress Genel Koordinatörü ve yazarlarından Onur Gezici tarafından yapılmış olup, 13.04.2025 tarihinde yayına alınmıştır. 

     Bugün çok özel bir konuğum var, karşımda sinema ve görsel sanatlar dünyasının vizyoner isimlerinden, görsel sanatlar alanında oldukça değerli işlere imza atmış bir isim: Ali Bagdu. Kendisini tanıyanlar bilir, Ali Bağdu'nun sanata olan tutkusu öylesine derin ki, sadece ekranlarda değil, her adımında sanatın izlerini görmek mümkün. Sinemaya olan sevgisi ve vizyonu, onu sadece bir yönetmen değil, aynı zamanda kültürel bir hikaye anlatıcısı yapıyor. Ali, sadece bugünü değil, geçmişin derinliklerini de ekranlara yansıtarak izleyicilerine dokunan projelere imza atıyor.

    Özellikle "Dengbêjên Me" gibi projeleriyle Kürt kültürünü ve geleneklerini evrensel bir dille anlatan Ali Bagdu, kültürün ve sanatın sınır tanımadığını, insanın ruhuna işlediğini bir kez daha gösterdi. Kendisini tanıdıkça, onun hayata bakış açısının sadece sanatı değil, aynı zamanda insanı da derinlemesine anlamaya dayalı olduğunu görmek daha da etkileyici. Ali'nin kariyeri, tutkusuyla büyüyen bir yolculuğun örneği; ne kadar zor olursa olsun, sanata duyduğu aşk, her engeli aşmasını sağladı.

    İşin içinde sadece bir yönetmenlik değil, bir sanatçılık var. İster bir belgesel, ister bir müzik videosu olsun, her projede izleyiciyi etkileme ve anlatmak istediklerini en derin şekilde yansıtma çabası, ona farklı bir bakış açısı kazandırıyor. İleriye dönük projeleri hakkında meraklıyız, çünkü Ali'nin vizyonu, her zaman yeni bir yol açıyor. Şimdi gelin, hep birlikte onun sanat yolculuğunu daha yakından keşfedelim ve Ali Bagdu'nun bakış açısını daha derinlemesine anlayalım.

     

    1. Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ederek keyifli geçeceğinden emin olduğum bu sohbete katıldığın için çok teşekkür ederim, bizim için çok kıymetliydi Ali Bağdu'yu ağırlamak, hızlı bir giriş yapmak gerekirse, seni tanıyanlar genellikle senin sinemaya ve görsel sanatlara olan tutkunu bilirler. Ama seni bu alanda bu kadar tutkulu hale getiren şeyin ne olduğunu sormak istiyorum. Hangi an, hangi yaşta seni bu yolda ilerlemeye itti? Ve sonrasında süreç nasıl gelişti?

     Küçük yaşlardan itibaren yaşadığım coğrafyanın ağırlığıyla erken tanıştım. Cizre’de suskunluk bile bir anlatı gibiydi; yüzlerde saklı hikâyeler, sokakların hafızası, evlerde yankılanan ağıtlar içimde bir ses oluşturdu. İnşaatta çalışırken sabahın erken saatlerinde yollara düşerdim. O vakitler yol kenarındaki yalnız ağaçlar hep dikkatimi çekerdi. Kimsenin bakmadığı şeylere uzun uzun bakardım. Bir gün onları fotoğrafladım. O an, içimdeki duyguları bir görüntüyle dışa vurabildiğimi fark ettim. Bu yüzden sinema ve görsel sanatlar benim için sadece bir yol değil; çektiklerimle kendimi ifade edebildiğim bir alan. Bazen söyleyemediklerimi, bir görüntü anlatıyor.

     

    2. Görsel sanatlar ve sinema, çok geniş bir alan. Bu alana girmene en çok kim ya da ne ilham verdi? Kendi kariyerinde seni en çok etkileyen kişiler kimler oldu?

     Sanat, benim için bir keşif yolculuğuydu. Büyüdüğüm yer, insanın duygularına dokunan, derin bağların kurulduğu bir yerdi. Aile, birlikte yaşama kültürü ve insanın içsel dünyası, beni hep etkiledi. Sinemaya yönelmem de aslında hayatın içinde gördüğüm her şeyin bir yansımasıydı. İnsanların birbirine olan bağlılıkları, duyguları, yaşadıkları zorluklar ve sevinçler… Tüm bunlar, sanatın bir ifade biçimi değil, yaşamla kurduğumuz bağın bir yolu olduğunu öğretti bana.


    3. Dengbêj geleneği üzerine yaptığın belgesellerle de tanınıyorsun. Bu kültürel mirası ve gelenekleri ölümsüzleştirme çabanın arkasında hangi duygular var? Hangi anlarda bu işi yapmanın ne kadar önemli olduğunu hissediyorsun?

     Dengbêj geleneği, benim için kaybolmaya yüz tutmuş bir halkın sesini duyurmak, o duyguyu yaşatmak anlamına geliyor. Bu gelenek, köklerime ve kültürüme olan derin bağımı yansıtıyor. Her şarkı, her hikâye, bir halkın hafızası. Bu işi yapmanın önemini, her Dengbêj’in söylediği sözde ve aktardığı duyguda hissediyorum. Onların seslerinde geçmişin yankısını duymak, bu mirası yaşatmanın ne kadar hayati olduğunu bana her an hatırlatıyor.


    4. Kürt sinemasına dair çalışmalar yaparken, geleneksel ve modern unsurları nasıl birleştiriyorsun? Bu iki dünyayı bir araya getirirken yaşadığın zorluklar ve öne çıkan başarılar nelerdi?

     Zorluklar genellikle geleneksel değerlerle modern sinema dilinin uyumlu hale getirilmesinde yaşandı. Ancak her zorluk, yeni bir bakış açısı geliştirmemi sağladı. Başarı ise bu iki dünyanın birleştiği anlarda, izleyicinin hissettiklerini, yaşadıklarını anlamasıydı.


    5. "Dengbêjên Me" gibi projelerde çalışırken, o coğrafyaların ve insanların hikayelerini anlatmak seni nasıl etkiliyor? Özellikle belgesel tarzında anlatım yaparken, kendini en çok hangi anlarda buluyorsun?

     “Dengbêjên Me” gibi projelerde çalışmak, o coğrafyanın ve insanların derin hikâyelerini anlamak ve aktarmak benim için bir sorumluluk. Her bir anlatı, o insanların yaşadığı zorlukları, sevinçleri ve kayıpları taşıyor. Bu süreç, hem kişisel hem de sanatsal olarak beni derinden etkiliyor.

     Belgesel tarzında anlatım yaparken, en çok kendimi o anları kaydederken buluyorum. İnsanların gerçek duygularını, derin acılarını ve umutlarını yakalayabildiğimde, bu işin ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlıyorum. O anlar, sadece bir görüntü değil, bir yaşamın özüdür.


    6. Müzik videoları ve tanıtım filmleri gibi projeler de yapıyorsun. Bu tür projelerde senin için en önemli faktör ne? Müzik ve görsel sanatların birleştiği bu alanda nasıl bir deneyim kazanıyorsun?

     Müzik videoları ve tanıtım filmleri gibi projelerde en önemli faktör, müzikle görselin duygusal bir uyum içinde olması. Müzik, görselleri şekillendirirken, görseller de müziğin duygusunu derinleştiriyor. Bu tür projelerde, bir hikâyeyi anlatırken müzikle birlikte anlatmanın gücünü keşfetmek bana çok şey katıyor. Müzik ve görsel sanatların birleştiği bu alanda, duygu ve anlatımın ne kadar güçlü bir etkileşimde olduğunu görmek, her projede yeni bir deneyim kazandırıyor.


    9. Tav Filmi gibi kısa projelerde de dikkat çeken bir isim oldun. Bu tür projelere başlarken ne gibi bir yaklaşım benimsiyorsun? Kısa metrajlı filmlerinin senin için taşıdığı anlam nedir?

     Tav Filmi’ni iki kez çektim, ancak içime sinmediği için yayınlama gereği duymadım. İlk işim gerçekten güçlü ve anlamlı olsun istedim. Bu yüzden, Dengbêj belgeselini yapmayı tercih ettim. O projede daha fazla derinlik bulduğumu ve dönüşümün de daha güçlü olduğunu düşünüyorum. 


    10. Kariyerinde önemli adımlar atarken karşına çıkan engelleri nasıl aştın? Zorluklar seni nasıl şekillendirdi?

     İlk olarak, usta sanatçıların müzik videolarını gönüllü olarak çekmeye başladım. Bu, bana önemli bir reklam ve PR fırsatı sağladı. Gönüllü bir şekilde çalışmak, hem bana daha fazla ilham verdi hem de projelere daha sinematik bir tarz katmamı sağladı. Klipleri müzik videosu gibi değil, sinema tadında çekmeyi hedefledim.

     Ancak, müzik işini ticari olarak yapmaya başladığımda, maalesef bazen sıradan bir hale geliyorum. Gönüllü projeler ise bana daha fazla özgürlük tanıyor, ama bazen bu durum, yaşamımı idame etmek konusunda zorluklar yaratabiliyor. Yine de, bu tür projeler bana en büyük ilhamı veriyor ve sanatsal anlamda beni daha fazla besliyor.


    11. İleride yapmak istediğin projelerden bahseder misin? Hangi konularda daha
    fazla derinleşmek ve yeni projeler üretmek istersin?

    İleride yapmak istediğim proje, Cizre’de gerçek yaşanmış bir hikayeyi sinemaya uyarlamak. Bu hikayeyi film haline getirmek istiyorum, ancak eğer destek bulursam projeyi daha kapsamlı bir şekilde geliştirmek istiyorum. Ancak, destek bulmakta ve iletişim kurmakta zorluk çekiyorum, bu yüzden umudum çok yüksek değil. Yine de, bu tür bir projeyi hayata geçirmek, hem kişisel hem de toplumsal anlamda büyük bir önem benim için.



    12. Son olarak destek görmediğinde ne hissediyorsun?

    En yakınımdakilerin sessizliği en çok canımı yakıyor. Uzağın susması alışılır da, yakının görmezden gelmesi insana “galiba hiç var olmamışım” duygusu veriyor. Bazen sadece bir “duyuyorum seni” cümlesine ihtiyacım oluyor… o bile gelmeyince, insan içinden eksiliyor.

    Sevgili Ali Bağdu'ya bu keyifli sohbette bana eşlik ettiği için çok teşekkür ederim. Benim adıma çok keyifli bir deneyim oldu. Önümüzdeki hafta yeni bir sohbette görüşmek dileğiyle, hoşçakalın. 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.