Bu röportak AllegroExpress Genel Koordinatörü ve yazarlarından Onur Gezici tarafından yapılmış olup, 04.05.2025 tarihinde yayına alınmıştır.
Bazı insanlar vardır, tanımasanız bile varlıkları iyi gelir...
Benim için Nedim Ruacan tam da böyle biri. Sahnede oturduğu yerde bile tüm enerjiyi üzerine çekebilen, güler yüzüyle içimizi aydınlatan, o kendine has ritim anlayışıyla kalbimize dokunan biri o. Onu sadece bir müzisyen olarak tanımlamak eksik olur. Çünkü Nedim Ruacan, gerçekten hissederek yaşayan ve müziğiyle de bunu etrafına cömertçe yayan özel bir ruh.
Kariyeri boyunca birçok değerli isimle çalışan, Türkiye’de caz davulculuğu denince akla gelen ilk isimlerden biri olan Nedim Ruacan; sadece teknik bilgisiyle değil, mütevazılığı ve içtenliğiyle de gönüllere yer etmiş bir müzisyen. Onun sahnede nasıl bir dünya kurduğunu bir kez gören, bu büyünün parçası olmaktan kendini alamaz zaten. Çünkü orada sadece ritim değil, bir yaşam felsefesi var.
Benim için bu röportaj biraz da teşekkür etme şekli. Onun gibi gerçek bir müzisyenle aynı dönemde yaşamak bile bir şansken, kendisiyle sohbet edebilmek benim için tarifsiz bir heyecan. Bazen bir notanın ardına saklanan duyguları, bazen de bir kahkahanın içine gizlenmiş hayat tecrübelerini konuşacağımız bu söyleşide sadece bir sanatçıyı değil; bir yaşam yolcusunu daha yakından tanıyacağız.
1. Öncelikle davetimi kırmadığınız için çok teşekkür ederim. Bu benim adıma genç yaşımda müthiş bir deneyim olacak doğrusu. Keyifli olacağına emin olduğum sohbetimize hızlı bir giriş yapmak gerekirse, sizin müziğe yaklaşımınızdaki zarafet hepimize ilham oluyor doğrusu. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Müziğe ilk adım attığınızda o heyecanı hatırlıyor musunuz? O an neler hissediyordunuz?
— Selamlar Onur, nazik sözlerin için çok teşekkür ederim. Ben müzisyen bir aileden geldiğim için çocukluğum konservatuvar ve ailemin sahne aldığı mekanlarda geçti. Hayata başlamam ve müziğe başlamam aynı oldu diyebilirim. İlk sahnelerim üniversiteye başladığımda oldu ve beni kabul eden gruplara karşı çok heyecanlıydım. Genellikle Beyoğlu’nda bilinen gruplardı ve kitleleri vardı. Sorumluluk almak ve insanları yüzüstü bırakmamak ilk günden özellikle davulcular için çok önemli. Davulcunun hata payı pek yok. Üstelik o zamanlar çaldığımız yerlere davulun yarısını taşıyorduk. Yani yorgunluk, heyecan ve gençlik ateşi diyebilirim.
2. İçtenliğiniz ve sahnedeki enerjinizle insan kendini yanınızda çok rahat hissediyor. Kendi çizgisini bu kadar net ve özgün çizebilmek gerçekten herkesin harcı değil. Siz bunu sanki nefes almak kadar doğal yapıyorsunuz. Yaratıcılığınızı beslemek için günlük hayatınızda yaptığınız küçük ama etkili bir ritüeliniz var mı? Mesela kahve sonrası ilham dolu yürüyüşler gibi?
— Yürümek benim için ilaç gibi. Ben yürümeye başlayınca kafamdaki sorular cevap bulmaya başlıyor. Özellikle sabah kalkıp davulda ya da pad’de basit bir egzersiz yapmaya başlarsam, sanki beynimdeki bütün nöronlar vücudumla iletişime geçiyor. Benim için en güzel ilaç bomboş, amaçsız, duraksız, uzun yürüyüşler ve egzersiz pedi. Davul çalarken de nefes çok önemli. Her cümleye doğru nefesle başlamam gerek, aynen konuşur gibi.
3. Sahnedeki doğal halinizle izlerken sanki eski bir dostu görmüş gibi oluyor insan. İlk sahneye çıktığınız anı hatırlıyor musunuz? İçinizde nasıl bir heyecan vardı?
— Çok teşekkür ederim. İlk sahnelerim ailemden müzisyenlerle, sonra da profesyonel gruplarla oldu. Aşırı heyecanlanmak davulcu için kabus olabilir; tempolar şaşabilir ve groove aksayabilir. Ben aşırı heyecanlı bir insan değilim, doğam böyle. Ama bu işi ciddiye almadığım anlamına gelmiyor elbette.
4. Müzikal duruşunuz öyle doğal ki, sizin yanınızda insan kendiliğinden bir şeyler üretmek istiyor. Müziğinizin samimiyetiyle, sahneye çıktığınız anda ortamın havası değişiyor. O ışık gerçekten bulaşıcı! Bugüne kadar sahnede ya da stüdyoda yaşadığınız “Bu gerçekten oldu mu?” diye düşündüğünüz en komik ya da unutulmaz anı bizimle paylaşır mısınız?
— Çok şey oldu. Bir kere çaldığımız Vadi gibi bir açık alanda daha ilk şarkının girişinde tüm şehrin elektriği gitti. Bir keresinde konserin ortasında kafama komple sahne dekoru indi. Defalarca deriler patladı, davul aksamları bozuldu. Çok kez bagetle tam güç kendi elime vurup yara bere içinde çaldım. Eskiden mekanları bol bol polis basardı sahnenin ortasında; silahlı çatışmalar çıktı, ekip üyelerini elektrik kaçağı çarptı. Yani epey ciddi tehlikeler atlattık.
5. İnsan sizin hayatınızı dinleyince "Keşke bu filmin soundtrack’i olsam." diyor :) Yıllardır çizginizi bozmadan ilerlemeniz gerçekten ilham verici. Bugüne kadar müziğin dışında içine dahil olmayı çok istediğiniz ama bir türlü vakit ayıramadığınız bir hobi ya da yetenek var mı?
— Ben evde müzik prodüksiyonu yapıyorum. Biraz synthesizer merakım var. Yeni yeni bahçede bir şeyler dikmeye başladık, bu tarz şeyler... Ama her müzisyen komedyen olmak ister bence.
6. Sizin o sade ama sıcak duruşunuz olmasa sahneleriniz bu kadar renkli olur muydu, bilmiyorum. Günlük hayatınızda nasıl birisiniz? Sahnede olduğunuz kadar her anından keyif alan ve rahat mısınız yoksa evde başka bir Nedim mi var?
— Benim tarzım biraz huysuzlukla karışık ofansif mizah :) Herkese gelmiyor tabii, gücenenler oluyor ama genelde yakın çevremle çok eğleniyoruz. Birbirimizi üzmeden gömmek üzerine şakalar yani. Onun dışında gevşek olmayan bir yapım var, hafif gergine yakın... E, Yay burcuyum. Eğlenmeyi severim ama işini iyi yapan insanlarla. Gevşekliği ve laubaliliği sevmem.
7. Hem sahnede hem sohbetlerinizde insanı güvende hissettiren bir enerjiniz var. Kariyerinize dönüp baktığınızda “İyi ki bunu yapmışım.” dediğiniz bir anı bizimle paylaşır mısınız?
— İnsanın kariyerini kabul etmediği ya da zamanı gelince bıraktığı işler belirliyor. Belli bir noktada kapanan kapılar, başka kapıların açılmasına sebep oluyor. Bunu unutmadan ve insanları da üzmeden kendinize en doğru işleri seçerseniz ilerlersiniz bence. Ha, bir de TEDx konuşması yapmıştım. Hayatımda hiç çıkıp uzun konuşma yapmadım. O çok heyecanlıydı.
8. Kendiniz gibi olmaktan hiç vazgeçmemeniz bence en büyük farkınız. Müzisyen olmasaydınız hangi mesleği yapıyor olurdunuz, hiç düşündünüz mü?
— Ben plaza insanı değilim. Yine kendi başıma bir iş seçerdim. Tasarımın herhangi bir dalı olabilir. Hepimiz tasarımcıyız zaten.
9. Sizin kadar dolu dolu yaşayan biri nasıl bu kadar mütevazı kalır? Gerçekten büyük bir merak konusu. Size göre "başarı" ne demek? Bir sabah uyanıp "Evet ya, oldu bu iş." dedirten şey nedir sizin için?
— Hiçbir zaman öyle demedim. Benim kriterlerime göre çok uzun yolum var. Ama başardığım tek şey, birbirimizi çok sevip saydığımız ince elenmiş bir çevre... Tüm dostlarımla gurur duyuyorum, hiçbirini dünyalara değişmem.
10. İçtenliğiniz ve zarif tavrınız gençlere çok güzel örnek oluyor. Bugün genç müzisyenlere birkaç cümlelik bir tavsiye verseniz, ne söylersiniz?
— Sosyal yetenekler bizim gibi sıcakkanlı ülkelerde çok önemlidir. Kişisel temizlik, gizlilik ve sır tutmak, dakiklik, sorumlulukları yerine getirmek, inisiyatif alabilmek, takım oyunu bilmek, yanındaki oyunculara alan bırakarak saygılı davranmak ve daha birçok konu sizin müzisyenlik yeteneğinizden daha önemli olabilir. Mühim olan insanların sizinle 2 saat sahnede kalması değil, 24 saat yol yapabilmesi ve bundan zevk almasıdır. Bunu unutmamak gerek.
11. Sonlara yaklaşırken... "İyi ki varsın." demeden edemeyeceğimiz bir yerdeyiz şu an. Bize biraz da iç dünyanızı açar mısınız? Mutluluğun, ilhamın ve huzurun üç küçük sırrını bizimle paylaşır mısınız?
— Doğayı ve hayvanları seviyorsanız, onlar mutluluk, huzur ve ilham verir. Yürüyerek hayatı incelemek, toplu taşıma kullanmak ve kendini sokaktan soyutlamamak önemli. Toplumsal olaylara karşı duyarlı olmak ama kendini negatif şeylerle boğmamak da önemli. Bol seyahat, az yemek ve yürüyüş... Bir de sevdiğiniz bir yol arkadaşı olursa, tamamdır.
12. Ve her röportajımızın vazgeçilmezi olan son sorumuza geldik. Benim adıma müthiş bir deneyim ve çok keyifli bir sohbetti. 11 soruluk samimiyetimize dayanarak, her şey için çok teşekkür ederim Nedim abi :) Okurlarımıza hem sosyal hem de müzikal hayatlarıyla ilgili ayrı ayrı üçer tavsiye vermeni istesek, bunlar neler olurdu?
— Müziğe dair: Çalmayı çok basit buldukları bir şeyi uzun süre tekrar ederek çalışmak, doğru nefes almak, farklı sanatsal disiplinlere karşı meraklı olmak.
Sosyal olarak ise: Hiçbir şeyi abartmamak, her şeyi zamanında bırakmayı bilmek, dengede olmak.
Çok teşekkür ederim Onur, benimle konuştuğun için. Başarılar diliyorum. :)
Sevgili Nedim Ruacana keyifli sohbeti ve samimi cevapları için çok teşekkür ediyorum. Bir sonraki röportajımızda görüşmek dileğiyle.
Yorum Bırakın