Aytmatov’un Gözünden Mankurtlaşma: Kimliksizlik

Aytmatov’un Gözünden Mankurtlaşma: Kimliksizlik
  • 5
    0
    1
    0
  • Edebiyat, yalnızca bireysel ya da toplumsal yaşantıların yansıtıldığı bir alan değil, aynı zamanda bir milletin hafızasını diri tutan en güçlü araçlardan biridir. Bu bağlamda, Kırgız edebiyatının evrensel ismi Cengiz Aytmatov, sadece bir hikâye anlatıcısı değil, aynı zamanda toplumsal uyanışa hizmet eden güçlü bir düşünür olarak da değerlendirilmelidir. Onun eserlerinde karşılaştığımız temalardan biri de mankurtlaşmadır. İnsanın kendi köklerinden, dilinden, kültüründen ve kimliğinden koparak başkalaşmasıdır. Bu kavram, Aytmatov’un anlatılarında sadece bir bireyin değil, bir milletin hafızasını kaybetme sürecini simgeler.

                                                     

    Gün Olur Asra Bedel adlı romanında anlattığı efsaneye göre düşmanlar tarafından yakalanan gençler, kafalarına deve derisi geçirilip güneşte bekletilerek dayanılmaz acılarla hafızalarını kaybetmeye zorlanır. Bu işkence sonunda birey; ailesini, geçmişini ve kim olduğunu unutur. Efendisine mutlak itaat eden bir köleye dönüşür. Annesini bile tanıyamayan bu genç geçmişinden kopmuş, iradesi elinden alınmış bir mankurt haline gelir. Bu durum, sadece fiziksel değil, zihinsel bir sömürgeleştirmenin de kanıtıdır. Yazar burada, özellikle Sovyetler Birliği döneminde uygulanan asimilasyon politikalarının insan ruhunda ve hafızasında nasıl tahribat yarattığını güçlü bir şekilde anlatır.

                                             

    Aytmatov’un Elveda Gülsarı adlı romanında da mankurtlaşma dolaylı olarak karşımıza çıkar. Burada, Sovyet politikaları sonucunda geleneksel yaşam tarzını, atlarına ve doğayla olan bağlarını kaybeden köylülerin durumu anlatılır. Bu kayıplar, karakterlerin yavaş yavaş kendi benliklerinden uzaklaşmasına, modernleşmenin bir bedeli olarak kimlik erozyonuna uğramasına neden olur. Benzer şekilde, Toprak Ana adlı eserinde de bireyin savaş ve ideolojik baskılar sonucunda kimliğini, aidiyetini nasıl yitirdiği anlatılır. Savaşın ve ideolojik müdahalelerin bir kadının iç dünyasında nasıl bir yıkıma neden olduğunu görürüz. Ortak nokta şudur: "İnsan, kimliğini yitirdikçe başkasının şekillendirdiği bir gölgeye dönüşür."

    Cengiz Aytmatov’un eserlerinde yer alan mankurtluk teması, bireyin ve toplumun kültürel hafızasını yitirme tehlikesine karşı güçlü bir edebî ve felsefi başkaldırıdır. Yazar, eserlerinde bu kavramı kullanarak sadece geçmişin izlerini sürmekle kalmaz, aynı zamanda geleceğe dair bir uyarı niteliği taşır. Aytmatov’un eserleri, kimliksizleşmeye karşı bir direniş metnidir ve bu yönüyle her dönemde güncelliğini korumaktadır.

                                         

    Bugün de farklı yollarla mankurtlaşma süreci devam etmektedir. Medya, tüketim kültürü, dijital bağımlılıklar; bireyin düşünmesini değil, sadece uyum sağlamasını ister. Aytmatov’un uyarısı ise: “Geçmişini unutursan, geleceğini başkaları yazar.” Bu cümle, sadece edebiyat üzerinden değil; siyaset, sosyoloji ve kültürel çalışmalar üzerinden de değerlendirilebilecek derinlikte bir uyarıdır.

    "İnsan geçmişiyle insandır. Hafızasını yitiren millet, köle olmaya mahkumdur."

     

     

    Kaynakça

    Akalın, M. (2014), Cengiz Aytmatov'un Romanlarında Kimlik Arayışı, Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi.

    Kafesoğlu, İ. (2007), Türk Milli Kültürü, Ötüken Neşriyat.

    Kocakaplan, Y. (2019), Aytmatov’un Romanlarında Modernleşme ve Kültürel Yozlaşma, Sakarya Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi.

     


    Yorumlar (1)
    • Son dönemde okuduğum en iyi yazılardan birisi. Emeğinize düşüncenize sağlık.

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.