Yeniden Başlamak

Yeniden Başlamak
  • 0
    0
    0
    0
  • Tarih bize her zaman mirasını devretmeye devam etmekteydi ama artık durum değişti. Toplumlar her sene yeni bir devlet düzeni oluşturmazlar veya insanlara dair tutumlarını sürekli güncellemezler. Çoğu kültürde bu tarz aksiyomlar tarih tarafından yeni yıllara miras kalır. Bu eşi benzeri olmayan felaketten sonra insanlar nasıl yaşayacaklarına kendileri karar vermeliydiler. Hayat düzenlerini yeniden başlatmak zorundalar.

    Yine de insanlık içinde bulunan o gelenekselliği korumaya kararlıydı. Geçmişte hatırladıkları düzeni tekrar sağlamaya çalıştı. Bunun ilk adımları doğrudan Mansur Bey’in konağından gelmekteydi.

    Mansur Bey, eski İstanbul’un sayılı ressamlarından biriydi. Mansur Bey’in nüfuzu neredeyse tüm İstanbul’u sarardı. Mansur Bey servetini felaket sonrası hayat için tutumlu harcamaya niyetliydi. Güvenliği sağlamak için askeriyeye yardım eder, üretimin bir nebze ayakta kalabilmesi için insanlara gerekli imkânları sağlamaya çalışırdı. Mansur Bey’in kuzenleri olan Gaffar, Azat ve Mustafa Beyler de Mansur Bey’in arkasında dururdu. Beyaz Büyücülerden olan Gaffar, Azat ve Mustafa Beyler kıyametin getirdiklerine karşı savaşmak için kendi seçtikleri kişilere büyücülük öğretirdi. Bu öğrenim neferliğin başlaması için uygun ortamı sağlıyordu.

    Mansur Bey tüm bu istikrarı kendi konağından yönetmeye çalışıyordu. Kendisini bir yönetici olarak görmüyordu zira hâlihazırda kıyamet öncesinde mebus olan Osman Hamdi Bey, Büyük Postane ’de geçici bir valilik kurmuştu. Çeşitli çevreler Büyük Postane meclisini tanıyordu. Mansur Bey de bu meclisin bir üyesi idi aynı zamanda. Mansur Bey’in yardımseverliği halk üzerinde nüfuzunun artmasını sağlıyordu. Halk bu yardımseverliği kendi vefaları ile ödemekteydiler. Mansur Bey ise bu vefayı azim ile çalışarak kazanmaktaydı. Kısa zaman içerisinde Mansur Bey ve kuzenleri halk arasında iyice tanınır hale geldiler.

    Konak, beyaz sütunları ve batı tarzı mimarisi ile yarımadanın en güzel yapılarından biriydi. Yeni İstanbul için küçük bir merkez halini almıştı burası. Etrafında işportacılar, jandarma alımları için subaylar ve hatta eğlence için gösteri düzenleyen insanlar bile bulunuyordu.

    Son zamanlarda gizemli bir kişi oldukça sık şekilde gösteri düzenlemeye başlamıştı. Halktan duyulduğu üzere adam muhtemelen bir gezgindi. Gezdiği şehirlerde kukla ve çeşitli büyü gösterileriyle gününü çıkarmaya çalışıyordu. Gizemli kişinin mizacı maskesinden ötürü pek belli olmuyordu ama maskenin sol gözünün altındaki kırık onun pek sert biri olduğu izlenimini veriyordu. Bu gezgin ne şanslıymış ki tam da felaket yaşanıyorken felaketten kurtulan yegâne bölgede bulunuyormuş. Halk kendi arasında bu gizemli kişiliğe Kuklacı adını takmıştı.

    Mansur Bey, bu kötü dönemde bu tarz gösterilerin önemli olduğunu düşündüğünden konağının etrafında bu adamın gösterilerini sürdürmesine izin vermiş. Halk günden güne Kuklacının gösterilerine daha da ilgi göstermeye başlamış bu yüzden Mansur Bey Kuklacıyı misafir etmek istemiş.

    Gaffar Bey’e göre Kuklacı basit büyü numaralarıyla insanları etkileyen bir hokkabazdan farklıydı ama Mansur Bey öyle düşünmüyordu zira aynı numaralar ile her gün daha büyük bir kalabalığı başına çekmeyi başaran birisi belli ki daha önemli stratejiler biliyordu.

    Zaman içerisinde insanların yaraları sarılmaya devam etmiş, jandarma kuvvetleri güçlenmiş ve Komutan tarafından kurulan istihbarat servisi felaketten kalan bölgeleri araştırmaya başlamıştı. Bu süreç içerisinde Kuklacı çokça konağa gelip Mansur Bey’e misafir olmuş. Bir süre sonra ikili gerçekten çok iyi arkadaş olmuşlar. 

    Konaktakiler Kuklacıyı tanıdıkça onun aslında çok güçlü bir büyücü olduğunu anlamışlar. Yalnızca büyücülük değil aynı zamanda kimyagerlik konusunda da bir o kadar ustaymış. Büyücüler ve şifacılar için bir takım karışım reçeteleri yazmış, büyücülere bazı teknikler öğretmiş.

    ***

    Her ne kadar felaketin yaraları sarılmaya çalışılsa da felaket tam anlamıyla sona ermemişti. Kıyametin yarıkları birtakım bölgelerde aktif haldeydi. Kıyametin yaratıkları Eminönü bölgesini kuşatmaya kararlıydılar. Antrepo bölgesindeki yarıktan halk isimlendirmesiyle Cinler çıkmaktaydı. Cinler kısa boylu, küçük kafalı ve kemik benzeri sopalar taşıyan yaratıklardı. Her ne kadar korkunç görünmeseler de yeşil ciltleri ve insanüstü hızları onları tehlikeli yapmaktaydı. Beyoğlu yakınlarındaki mezarlığı ise uzun kılıçlı, yeşil auralı iskelet hayaletler basmıştı. Bu devirde bu hayaletlerle kimse savaşmak istemiyordu zira böyle bir yaratığın size saldırması bir yana size bakması bile yeterince ürkünçtü. Eğer çok yayılırlarsa veya tehlike arz ederlerse büyücüler tarafından organize edilen birlikler ile müdahale edilmeye çalışılırdı. 

    Kıyamet biricik dünyamıza yalnızca korkunç yaratıklar getirmekle kalmamış aynı zamanda hâlihazırda var olan birtakım hayvanları ve haşeratı da daha güçlü yapmıştı. Gelişen kasları ile boyları bir köpeğinkine yakın kertenkeleler, içine bir tencere sığacak büyüklükte vücutlara sahip kemirgenler ve bir sazlık otu kadar uzun bacakları ile farklı renkte bir sürü örümcek.

    İşte jandarma birlikleri bunlarla savaşmaktaydı. Her gün belirli operasyonlar yürütülür ve yaratıklar insanlardan uzak tutulmaya çalışılırdı. Yalnız bir sorun vardı. Para her şeyi çözemezdi ve insan kaynağı da sınırsız değildi. Yaratıklar ile sonsuza kadar savaşılamazdı. İnsanlar kıyamet sonrası yaratıklara karşı olan savaş için yeni yöntemler keşfetmek zorundaydı.

    Gaffar Bey kıyamet öncesinde dahi büyücülüğünü hep bilim için kullanmıştı. Büyücülüğün basit tekniklerinin bilimde kullanılmasını savunur, öğrencilerine çeşitli enerji kaynakları sunabilmek için büyü kullanırdı. Gaffar Bey bir topluluk kurdu. Genç Bilginler adındaki bu grubun yegâne amacı hayatı daha yaşanabilir kılmak için icatlar yapmaktı. Gaffar Bey servetin kendi payına düşen kısmının büyük bir parçasını Genç Bilginler için kullandı. Basit yardım gereçlerinden daha fazlasını yapmakta kararlıydılar fakat çevredeki insanlar onun boşa uğraştığını, kısıtlı kaynakları harcadığını düşünmekteydiler. Gaffar Bey insanlara aldırmadı, çalışmalarını tam gaz sürdürdü. Bugüne kadar yapılmamış bir cihaz tasarımı ile Mansur Bey’e geldi ve planını sundu. Mansur Bey dahi kuzeninin bu çılgın planına inanmadı ve planı reddetti. Gaffar Bey her ne kadar sinirlenmiş olsa da bu reddin sebebini biliyordu. Mansur Bey’in yeni arkadaşı. Kuklacı…


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.