Kuklacı bir süre sessizliğini korudu fakat Beyaz Köşk’ün işleri biriktikçe tekrardan işe koyulmaya başladı. Azat Bey en az Kuklacı kadar yönetim ile ilgileniyordu, yaptığı hızlı planlar çoğu zaman reddedilse de yönetim konusuna eğitimden daha az ilgileniyordu. Artık Kuklacı ve Beyaz Büyücülerden çok kalfalar birbirlerine büyü öğretmeye başlamıştı. Beyaz Büyücüler bir anda halkın gözünde korkunç kişiler olarak addediliyordu. Gaffar Bey ilgisini iyiden iyiye köşkten uzaklaştırıp Genç Bilginlere yöneltmişti.
Halk, fareadamlar ile iyiden iyiye kaynaşmıştı. Jandarma birliği son zamanlarda neredeyse hiç harekâta kalkışmıyordu, tüm karşı saldırılar fareadamlar tarafından gerçekleştiriliyordu. Fareadamlar artık üretilmiyordu, ürüyorlardı. Süreç içerisinde tekrardan büyü ile Fareadam yapmaya gerek duyulmadı hatta söylentiye göre Kuklacının formülü iyiden iyiye gizlenip saklanmıştı.
3 senelik Kuklacı yönetiminde hiçbir önemli olay yaşanmadı. Mesleklerini sürdürebilen insanlar hayatlarını düzene sokmaya çalışırken meslek seçimi yapacak çoğu genç adam ise genelde kendini ya büyü öğrenirken buluyordu ya da ayak işleri ile meşgul oluyordu. Kuklacı uzun süredir kapısı bile açılmayan Mansur Efendi’nin odasına çıktı. Kuklacı atölyenin perdelerini açtırdı ve saatlerce atölyede oturdu, resimleri inceledi, düşündü. Sonrasında Azat Bey'i çağırttı ve fare adamların tecrübelilerinden 100 kişilik bir kuvvet toplamasını söyledi. Bu kuvvet Kuklacının bizzat ürettiği en güçlü fareadamları kapsıyordu. Ardından Azat Bey'e kendisinin ayrılma vakti geldiğini, köşkle ilgili artık hiç bir planının kalmadığını söyledi. Toplanan kuvvetle beraber Meteor bölgesinden geçerek batıya doğru hareket etti.
Kuklacının ayrılması insanlardan çok fareadamlarda bir hüzün oluşturdu. Eğlenceler düzenleyen kuklacı halk tarafından çoktan yok olmuştu zaten. Beyaz Köşk düzeni başladığından beri halk için bir yöneticiden başkası değildi ama fareadamlar Kuklacıyı yegâne babaları olarak biliyordu. Dönüşü fare adamlarca çok beklendi. Belki de hala vardır bekleyen.
***
1967 senesinde Kuklacının sessiz gidişi ile Azat Bey iyiden iyiye yönetimin başına geçmişti. Kendisine Azat Efendi denmeye çoktan başlanmıştı zaten. Azat Efendi kuzenleriyle birlikte Saklı Türler’den elde edilen kitabı iyiden iyiye çözmeye ve öğretmeye başladı. Kuklacının formülü bulunup yeniden uygulanır hale getirildi. Azat Efendi döneminde Beyaz Büyücüler iyiden iyiye güçlü hale geldiler.
Fareadamlar Kuklacının ayrılışından bu yana daha az itaatkâr hale geldiler. Kendi mahallelerini kurup insanlardan uzak yaşamaya başladılar. Bazı zamanlar küçük isyanlar planlayıp uygulamaya koymaya çalıştılar fakat Beyaz Büyücüler olay büyümeden bu isyanları bastırdı. Anlaşılan fareadamlar kendi aralarında örgütlenmeye başlıyorlardı.
Gaffar Bey birçok proje üzerinde uğraşıyordu fakat daha önce de Mansur Bey’e sunduğu çok daha ön planda bir projesi vardı. Ona “Makine” adını verdi. Yaratıkları temizlemek amacıyla, çeşitli iş makinelerinin profillerini kullanılarak yapılan ve büyünün gücü ile çalışan, yok etme yetkisine sahip bir çeşit araç. Bu araçtan 2 adet numune ürettiler ve meteor bölgesinde denemeye açtılar. Prototiplerden biri başarısız olmuştu ancak diğeri 6 ay gibi çok uzun bir süre saklı türlerle mücadele ettiği halde bozulmadı. "Makine" başarılı olmuştu. Gaffar Bey’in uzun süredir uğraştığı proje bir yalan değildi. Üretimi çok zor ve zahmetli olsa da buna değeceğini, Fareadamlarla artık bir yere ulaşılamayacağını anlayan Gaffar Bey, Beyaz Köşk'ün mevcudiyetini korumak için bu projeyi var gücü ile desteklemeye devam etti.
Azat Efendi bir gün gizli bir istihbarat aldı. Meğer Büyük Postane olayı ile kapanan meclis o zamandan beri gizli olarak toplanmaya devam ediyormuş. Bu yüzden Azat Efendi, Kuklacı döneminde kapatmaya çalıştığı bazı kurumları kapatamamış. Bu kurumlar gizliden gizliye meclise hizmet ediyormuş. Felaketten kalan son topraklarda nihai yönetici olmadığını anlayan Azat Efendinin gözlerini kan bürüdü. Kuklacıdan bulduğu formülleri uygulama planını Beyaz Köşk’te sundu. Gaffar Bey önceden beri karşı olduğu bu plan için tutumunu korudu, hali hazırda yaptığı şey zaten fareadamları gerektirmiyordu amacı da bunu devam ettirmekteydi. Azat Efendi’nin Beyaz Büyücülere olan nüfuzu oldukça yüksekti. Gaffar Bey Genç Bilginleri eğitirken Azat Efendi kendini tamamen yeni Beyaz Büyücülere adamıştı. Bu karar onaylandı ve Azat Efendi kendisine bağlı olan bir Fareadam birliği oluşturmak için kolları sıvadı.
Fareadam sayısını düşürmeye çalışırken alınan bu karar Gaffar Bey’i Beyaz Köşkten iyice uzaklaştırdı.
Bu süre içerisinde Gaffar Bey kendi projelerine devam etti. Ancak Beyaz Köşk'teki ilk fare adam örgütünen yani Gezginler'den biri olan Topuz isimli fare adam (Fare adamlara insanlarla karışmaması açısından isim verilmezdi, sadece lakap takılırdı) aslında dışarıdaki belirsiz bir güç için çalışan bir muhbirdi. Topuz'un verdiği bilgilerle harekete geçen bir grup bilinçli saklı tür, Gaffar Bey'in dışarıda olduğu bir gece, atölyeye baskın düzenlediler. Atölyenin savunmasını etkisiz hale getiren savaşçı grup, Genç Bilginler'in bir kısmını katletti. Katliamın ortasında olay mahalline gelen Gaffar Bey'in, o zamana kadar bilinçsiz hiç bir şey yapmamış bu İstanbul beyefendisinin belki de ilk kez olarak ağzından ölüm sözcükleri döküldü ve saldırgan yaratıkların büyük bir kısmı cesetleri dahi ortada kalmamacasına katledildi. Etraf bir anda bu öfke karşısında korku içerisinde aklını kaybeden insan ve yaratıklarla doldu. O gece Gaffar Bey’in gazabından çıkan yıldırımlar geceyi gündüz etti, korkusundan terlemeye başlayan fareadamların terlerini buz dikenlerine çevirerek hepsini delik deşik etti. Havadaki rüzgârın sürtünmesini kocaman bir kibrit yakarcasına kullanarak atölyede bulunan tüm fareadamları cayır cayır yaktı. Korkunç bir yanık kokusu etrafı kapladı. Saldırıdan son anda kurtulabilen Topuz'un bir bacağı koptu. Atölyenin büyük bir kısmı yıkıldı. Yeni geliştirilen Makine prototipi de bu öfkeden payını aldı. Bu olayın ardından Gaffar Bey'in çok sevdiği ekibi bile, kendisine karşı uzun bir süre mesafeli davrandılar.
Bu olayın sonucunda, Gaffar Bey eskiye ait tüm geçmişini bir çırpıda sildi. Artık kıyamet halkı veya yeni ortaya çıkmış Fareadam topluluğu onu zerre ilgilendirmiyordu. Gaffar Bey, Azat efendi ile vedalaştı ve ekibinden kalanları ve projelerini toplayarak kaybedilmiş topraklara, Çemberlitaş yönünde uzaklaştı. Meteor bölgesinin ardına geçmek, delice bir hareket olmasına rağmen, Azat Efendi, Gaffar Bey'e duyduğu saygıdan dolayı onu durdurmadı. Hala bir kısmı ayakta olan Çemberlitaş istihbarat tarafından bile ziyaret edilmemişti zira orası Erg’in topraklarıydı. Bütün bunlara rağmen oraya gidip çalışmalarını sürdürmek ve hatta orada yeni bir medeniyet kurmaya çalışmak Gaffar Bey’in ne kadar cesur ve güçlü olduğunun kanıtıydı.
Erg kıyamet sonrası fizikçilerinin yeni odak noktası oldu. Her ne kadar akademiler büyük oranda zarar görmüş olsa da hayatta kalanlar arasında büyük doğa bilimleri profesörleri bulunmaktaydı. Fizikçiler tarafından Erg; evrenin para birimi olan enerjinin bir türeviydi. Element veya ruh büyülerini yapan büyücü ve şifacılar aynı zamanda Erg’in nasıl kullanıldığını bilmek zorundaydılar. Tabii ki büyü yapabilmek Erg’i anlayabilmek demek değildi zira Erg’in bütününü kontrol etmek bir yana anlayabilmek bile çok güçtü. Tahminlere göre dünyada oluşan bu büyük yıkım, yıkımın getirdiği enerjiyi belirli noktalara sıkıştırmıştı. Normal bölgelerde dahi bulunan Erg enerjisi kıyametin yarıklarında büyük oranda bulunmaktaydı. Gaffar Bey, ruh taşlarının keşfinden beri kendisini Erg’i anlamaya adamıştı. Beyoğlu mezarlığındaki hayaletlerin koruduğu Ruh taşını, kim olduğunu söylemediği bir adam ile birlikte keşfetmişti. Saklı Türler kitabındaki Erg ve Ruh taşları bölümünü bizzat kendisi eklemeye başladı. Gaffar Bey’in Çemberlitaş’ta hayatta kalması bir yana olur da oradaki Erg’i kontrol etmenin bir yolunu bulursa işte o zaman neler olacağını sadece zaman bilir.
Azat Efendi son olaylardan sonra otoritesini korumak için Fareadam milislerini kullanmaya devam etti. Her ne kadar kontrolden çıkmış bir takım organizasyonlar meydana geliyor olsa da sistemin yürüyebilmesini buna bağlıyordu. Halk için Beyaz Köşk artık yalnızca tarihi bir bina idi. Beyaz Büyücülerden bazıları kendi öğrencilerini yetiştirebilmek için Köşkten ayrıldı. Bu süreçte Azat Efendi yönetimde görülse dahi zaten pek çok iş halk tarafından yürütülebilmeye başlamıştı.
Azat Efendi’nin 1974’e kadar olan süreçteki yönetiminde tek odak noktası Köşk değildi. Şehirde başka başroller de sahnedeydi.
Yorum Bırakın