Türk edebiyatının öncü isimlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar'ın edebi dünyasına kültleşmiş olan bu eser ile; Saatleri Ayarlama Enstitüsü ile adım atmış bulundum. En baştan söylemeliyim ki, edebi anlamda oldukça yüksek bir eser okudum. Benim edebi seviyem kitaba göre daha alçak kalsa da, bu kitap edebi seviyemin yükselmesine ve hatta gelişmesine büyük katkı sağladı. Ben daha öncesinde Sahnenin Dışındakiler ile adım atar gibi olmuştum Tanpınar evrenine ama, ben de her kitabın bir zamanı olduğuna inanlardan biri olduğumdan, zamanlama hatasıyla, doğru bir zamanda tekrar buluşmak üzere Sahnenin Dışındakiler'i yarım bıraktığım için, Saatleri Ayarlama Enstitüsünü ilk adımım kabul ettim. Zamanlama demişken de kitabın konusundan bahsetmek için çok yerinde bir fırsat yakaladım; çünkü zaman bu kitabın temel taşlarından. Zaman üzerine, zamandan farklı bir kavram olan saat üzerine kurulu bu enstitünün nasıl kurulduğu konu oluyor kitaba. Hikâyeyi de bizzat enstitünün kurucularından biri olan Hayri İrdal'dan dinliyoruz. Bu her yönüyle yeni, her yönüyle ses getiren yapının hikâyesi, Hayri İrdal'ın hikayesinden geçtiğinden, önce Hayri İrdal'ın, ailesinin hikâyesiyle başlıyoruz yolculuğa. Sonrasında ise psikanalizler, rüyalar, masallar, her biri ikonik karakterler giriyor işin içine.

Kitabı okurken kitabın anlam dünyasını çözümleyememekten endişe ettiğimden bazı dış kaynaklardan yararlandım kitabı ve yazarı anlamak için. Bu kaynakları içeriğimin son kısmında bulabilirsiniz. Yararlandığım bu kaynaklar her ne kadar bu konuda bana destek olsa da, bizzat kitabın kendisi sonlara doğru meseleyi daha iyi anlamamı sağladı aslında. Buradan hareketle çıkarımım odur ki; bu kitap 'yeni' meselesini ortaya koyuyor. Yeni bir hayata cesaret edemeyen Hayri İrdal'ın hayatına bu yeniliği getiren enstitüden, yani yeni olandan nasıl etkilendiği, enstitünün kurulmasıyla değişen yeni hayatı üzerindeki sorgulamaları, yaşadığı değişiklikleri, ruhsal değişimini ve içsel hesaplaşmalarını okuyoruz temelde. Her yönüyle yeni bir yapı olan Saatleri Ayarlama Enstitüsünün bu yeniliğinin halktaki yansımaları, halkın yeni olana bakışı da bu 'yeni' meselesinin merkezinde.
Bir başka çıkarımım da odur ki; Ahmet Hamdi bu her yönüyle yeni enstitünün hikâyesiyle iş ahlakı üzerinde duruyor. Yararlandığım dış kaynaklardan biri olan Kelimeler ve Şeylerde, editör Erkan Şimşek'in kısaca bu nokta üzerinde durmasıyla ben de bu anlamı daha iyi görebildim zihnimde. Aklıma enstitünün kurulmasına, iş ahlakıyla, saatlere ve zamana ve hatta hayata dair felsefesiyle ilham olan Nuri Efendi geldi hemen. Onun, üzerine uzun uzun düşüneceğimiz bu etkileyici felsefeleri, bir işte gelişimin, maddi kazancıyla değil de, manevi yönüyle, o işe bakışımızla, o işe yüklediğimiz anlamlarla olabileceğini düşündürdü bana.
Karakterleri ile, karakterlerin hikayeleriyle, yazarın kullandığı dil ile oldukça zengin olan bu kitabın bir diğer zenginliği de psikanalize dayanan bölümlerinin olması. Ahmet Hamdi'nin psikoloji bilimini ustalıkla kullandığı, Doktor Ramiz ve Hayri İrdal'a ayrılan bu bölümlerin onun psikanaliz okumalarından nasibini aldığı çok aşikâr. Psikoloji ve edebiyatı bir arada barındırması kitaba dair en sevdiğim şey oldu. Sadece terimsel olarak kullanılan bir psikolojiden söz etmiyorum, kitabın kendisi, tümüyle psikoloji ve edebiyat ilişkisini resmediyor. Öyle ki, Doktor Ramiz ve Hayri İrdal'a ayrılan bu bölümler olmasaydı da yazarın psikoloji bilimini nasıl ustalıkla kullandığını görebilirdik hiç kuşkusuz. Nitekim, çok sevgili yazar Nihan Kaya'da, "psikolojinin edebiyattan doğduğunu" söyler ve bu cümlelerine şunları da ekler: "Edebiyat yaptığımız her yerde psikolojide yapıyoruz. O yüzden bütün sevdiğim iyi edebiyatçıların iyi birer psikolog olduğunu da söylüyorum. Yani Marcel Proust çok iyi bir psikolog, Tanpınar çok iyi bir psikolog, Peyami Safa çok iyi bir psikolog ve buradan Zweig'ı başkalarını da örneklendirebiliriz."
Benim içim kitabı edebi anlamda yüksek kılan unsurlara gelecek olursak; yazarın kullandığı dil, üslup ve betimlemeler, karakterler, olay akışı, psikolojiden yararlanması gibi Ahmet Hamdi'nin usta kaleminden geçen öğeler diyebilirim kısaca.
Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, bu tür tekniksel öğelere değindiğimde kendimi açıklama gereği duyuyorum. Çünkü kendimi henüz bu öğeleri tam olarak kavrayabilmiş bir okur olarak görmüyorum. Bir yandan da yazara ve esere not vermek gibi üstten bir bakışla bakıyor muyum? 'un endişesini yaşıyorum. Çünkü kitaplara dair yazdığım hiçbir yazının böyle anlaşılmasını istemem. Kitabı değerlendirebilecek yetkinlikte olmasam da tek amacım, -burada kitaplara dair yazdığım her yazıda olduğu gibi- kitaplar üzerine düşünmek, okuma deneyimimde hissettiklerimi ve düşündüklerimi, dolayısıyla kendimi anlamak. Sadece bir okur olarak kitaplar üzerine düşünmek, okuma deneyimimde neler hissettiğimi, neler düşündüğümü somutlaştırmak adına da başvurduğum bir yöntem kitaplar üzerine yazmak. O yüzden yazdıklarımın benimle ve benim okuma deneyimimle ilgili olduğunun altını çizmek isterim. Çünkü bir yazarı değerlendirmek, hem yazara hem eserine üstten bir bakış gibi geliyor bana; "bu olmuş, bu olmamış" gibi bir bakışla yazara ve esere not vermek gibi. Bir yazar ve ortaya koyduğu sanatının değeri bizim kişisel görüşlerimizden, o eseri deneyimlediğimiz hisler ve düşüncelerden bağımsızdır oysa. Bunun önemini tekrar vurgulayarak kitaba dair hiç kimsede ön yargı oluşmasına sebebiyet vermemeyi ümit ediyorum. Çok sevgili yazar Nihan Kaya'nın da o çok sevdiğim kitaplarından birinde dediği gibi; "Herkes kendi yüzmesini yüzer. Herkes kendi yürüyüşünü yürür. Herkes kendi yaşamasını yaşar." ben de yukarıda yazdıklarımın özeti maiyetinde bu güzel cümlelere şunu ekliyorum; herkes kendi okumasını okur.
Kendimi ifade edebilmenin rahatlığıyla ve anlaşılacağımı ümit ederek, kendi okuma deneyimimde beklediğim bir etkiyle ayrılmadığımı da belirtmeliyim kitaptan. Yine de her yönüyle zengin bu edebi eseri sevdim. Tanpınar ile özdeşleşen bu kitabı okuyabildiğim için de içten içe sevindim, kültleşmiş bu eseri okuyabilmenin haklı gururunu yaşadım bir yandan. Çünkü kitap bana biraz ağır geldiğinden anlamsal bağlamda biraz zorlandım. Her ne kadar biraz zorlanmış olsam da başta söylediğim gibi, bu kitap edebi anlamda gelişimime büyük katkı sağladı kesinlikle.
Kitapla ve yazarla ilgili yararlandığım bazı kaynaklar:
İlk video; Ben Okurum, Saatleri Ayarlama Enstitüsü Diğer üç video; Kelimeler ve Şeyler, 92,96 ve 165. bölümler