6 Temmuz akşamı İstanbulimpro Sahne, anlamlı bir dayanışma konserine ev sahipliği yaptı. Ünlü caz piyanisti Nilüfer Verdi öncülüğünde gerçekleşen bu özel etkinlik, sokak hayvanlarının yaşadığı zorluklara dikkat çekmek ve yardım toplamak amacıyla düzenlendi.
“Barınaklar ölüm kampı haline geldi”
Ünlü caz piyanisti Nilüfer Verdi, 6 Temmuz’da İstanbulimpro Sahne’de gerçekleşen dayanışma konserinin çıkış noktası ve duygusal arka planını şu sözlerle anlattı:
“Sokak hayvanlarıyla ilgili büyük sorunlar var. Yaklaşık 23 yıldır eylemler yapıyor, protestolara katılıyor, nöbetler tutuyoruz ama ne yazık ki sonuç alamadık. Katliamlar büyük bir hızla sürüyor ve barınaklar adeta birer ölüm kampına dönüştü. Salgın hastalıklar yaygın, hijyen koşulları çok kötü.”
Verdi, Tuzla’da gönüllü olarak baktıkları yaklaşık 28-29 köpeğin bir kısmının barınağa alındığını, ardından gençlik hastalığına yakalandıklarını ve bu hastalığın diğer köpeklere de bulaştığını belirterek, yaşanan kayıpların ve artan veteriner masraflarının ardından bir yardım konseri düzenlemeye karar verdiklerini söyledi.
“Veteriner masraflarımız bir anda katlandı. Sağ olsun arkadaşım Jülide ve Koray Tarhan ile birlikte İstanbulimpro'nun kapılarını bize açtılar. Evren Duyal, Jülide Güven, Ebru Hanım ve daha birçok isim büyük özveriyle destek oldular. Hayvansever müzisyen dostlarıma ulaştım, hepsi davetimi kırmadı, geldiler.”
Gebze’de yaşanan hayvan katliamına da değinen Verdi, yapılan resmi şikâyet başvurularına gelen cevabı şöyle aktardı:
“Öldürülmüş hayvanların poşetlere konup oraya hayvanseverler tarafından getirildiği söylenmiş. Resmi cevap bu. Ne yazık ki çocuklar ve hayvanlar gibi korunması gereken canlılar, toplumda hep daha az önemliymiş gibi görülüyor.”
“Türkiye, sokak hayvanlarıyla birlikte yaşam konusunda dünyaya örnek olabilecek bir ülkeydi”
Dayanışma konserinin bir diğer önemli vurgusu da Türkiye'nin, sokak hayvanlarıyla birlikte yaşama kültürüne dair sahip olduğu potansiyeldi. Nilüfer Verdi, bu konudaki düşüncelerini şöyle dile getirdi:
“Aslında Türkiye, sokak hayvanlarıyla birlikte yaşam konusunda dünyaya çok güzel bir örnekti. Birçok turist sadece buradaki kedi ve köpekleri görmek, bu özgün yaşamı deneyimlemek için ülkemizi tercih ediyordu. Bu çok değerli bir şeydi.”
Ancak gelinen noktada yaşanan sorunun temelinde, belediyelerin yıllardır gereken kısırlaştırma çalışmalarını yapmaması olduğunun altını çizen Verdi, bu eksikliğin hayvan nüfusunun kontrolsüz artışına neden olduğunu belirtti. Daha da ötesinde, mevcut siyasi yaklaşımın bu problemi çözmek yerine katliama yöneldiğini vurguladı:
“Kısırlaştırma yapılmış olsaydı zaten bu noktaya gelinmeyecekti. Fakat sayı ne olursa olsun, yetkililer sanki bir katliam yapma arzusu taşıyor. Güzel olan her şeye; doğaya, ağaca, hayvana, insana zarar verme eğilimindeler. Ve güç ellerinde olduğu için bu zararı fiilen uygulamaya koyuyorlar.”
Verdi ayrıca, uzun süredir birlikte sokak hayvanlarının bakımını üstlendiği İlker Berk’e de özel bir teşekkürde bulundu:
“Biz bu bakımı iki kişi üstleniyoruz. İlker Berk, gönüllü olarak yıllardır bu bölgede tüm hayvanlara tek başına bakan bir arkadaşım. Gerçekten hem maddi hem manevi anlamda kendini feda etmiş bir insan. Onunla bu süreci paylaştığım için çok mutluyum. Böyle vicdanlı, yürekli insanların hâlâ var olduğunu bilmek umut verici.”
Koray Tarhan’dan anlamlı bir perspektif
“Hayvanların yaşadığı koşullar, insanların da nasıl yaşadığını gösterir”
İstanbulimpro Sahne’nin kurucularından ve etkinliğin ev sahiplerinden Koray Tarhan, mekân olarak böyle bir dayanışma konserine kapılarını açmaktan onur duyduklarını belirtti. Sanatın toplumsal sorumlulukla buluştuğu alanlarda yer almayı önemsediklerini söyleyen Tarhan, bu konserin felsefi arka planına dair şu sözleri dile getirdi:
“Biz İstanbulimpro olarak bu tür etkinliklere çok yakınız. Zaten mekânımız da kolektif dayanışmanın alanı olarak tasarlandı. Nilüfer Hanım’ın çağrısını hiç düşünmeden kabul ettik. Çünkü bir ülkede hayvanlar nasıl yaşıyorsa, insanlar da öyle yaşıyordur. Bu bir öncelik meselesi değil; doğanın tüm canlıları birbiriyle bağlı.”
Tarhan, doğadaki tüm canlıların bir bütün oluşturduğunu ve bu dengeye zarar vermenin insanlık için de yıkım anlamına geldiğini vurguladı:
“Orman yangınlarında milyonlarca can yok oluyor ama istatistiklere göre ‘can kaybı yok’. Oysa o en küçük böcekten ağaca, kurttan tavşana kadar her şey birbirine bağlı. Arı olmadan insan da olmuyor. Bu kadar basit.”
İnsan merkezli anlayışın dünyayı felakete sürüklediğini belirten Tarhan, bireysel sorumluluğa sıkıştırılan çevre bilincinin de yetersiz kaldığını ifade etti:
“Son 200 yıldır insan kendini merkeze koyarak yaşadığı kabı ölümle dolduruyor. Ve bu ölüm hepimizi bitirecek. Bu sadece kar hırsıyla hareket eden bir zümrenin dayattığı bir yıkım. Genelleme yaparak ‘hepimiz suçluyuz’ denmesi, bireyleri umutsuzluğa sürüklüyor. Oysa biz o çemberin içinde değiliz; burada bulunan insanlar da değil.”
Koray Tarhan konuşmasını şu vurucu cümlelerle noktaladı:
“Canlının en temel motivasyonu hayatta kalmaktır. Biz de insan türü olarak kolektif bir araya gelişlerle bugünlere ulaştık. Ama bu kolektiflik artık doğayla başa çıkmak değil, onu katletmeye dönüştü. Şimdi yeniden kolektif dayanışmayı, yatay örgütlenmeleri ve canlılar arasında adaleti savunmak zorundayız. Yoksa mahvoluruz.”
Geceye destek veren sanatçılar
Nilüfer Verdi’nin önderliğinde düzenlenen bu dayanışma gecesinde sahne alan sanatçılar arasında caz ve vokal dünyasının önemli isimleri yer aldı: 6 Temmuz akşamı gerçekleşen dayanışma konserinde, Nilüfer Verdi piyanosuyla sahnedeydi. Ona güçlü vokalleriyle İpek Göztepe, Ülkü Aybala Sonat, Yeşim Pekiner, Ceyda Özbaşarel, Duygu Soylu, Sibel Köse ve Ece Göksu eşlik etti. Kontrbasta Can Acar, trompette İmer Demirer ve davulda Nedim Ruacan ise bu önemli geceye desteğini esirgemedi. Ayrıca, Şebnem Özer de sahnede piyanoyla geceye ayrı bir renk kattı. Her biri, sadece müzikleriyle değil, aynı zamanda hayvansever kimlikleriyle bu özel gecede dayanışmanın sesi oldular.
Bu özel geceye tanıklık etmek benim için gerçekten çok anlamlıydı. Nilüfer Verdi’nin öncülüğünde gerçekleşen bu dayanışma konseri, sadece müziğin gücünü değil, aynı zamanda insanların içindeki iyilik ve vicdanın ne kadar güçlü olduğunu da gösterdi. Sokak hayvanlarının yaşadığı zorluklara dikkat çekmek için bir araya gelen sanatçılar ve İstanbulimpro Sahne’nin destekleriyle ortaya çıkan bu tablo, umut doluydu.
Orada bulunmak, bu mücadeleye tanıklık etmek ve sizlere aktarmak benim için büyük bir sorumluluktu. Bu etkinlik, sadece bir konser değil; toplumsal farkındalığın, dayanışmanın ve sevgimizin en güzel örneklerinden biriydi. Umarım bu tür geceler çoğalarak devam eder ve herkes elini taşın altına koyar. Çünkü aslında onlara verdiğimiz destek, insanlığımıza verdiğimiz bir destek. Hep birlikte daha güzel bir dünya yaratmak mümkün.
Katılan tüm sanatçılara, İstanbulimpro Sahne’ye ve bu geceye emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum. Sizler sayesinde umut var, sevgi var, güç var. Bu güzel enerjiyi taşımaya devam edelim.
Yorum Bırakın