Biz: Ötüken'in Çocukları

Biz: Ötüken'in Çocukları
  • 3
    0
    0
    0
  • “Bizim için bir yer değil Ötüken, bir anlam. Bin sene sonra bile hep Ötüken’i özleyeceğiz.”

    Bu cümle, bir halkın yurdunu sadece coğrafi bir alan değil, ruhsal bir merkez olarak görmesinin ifadesidir. Bazı topraklar vardır, haritada yeri olan ama yürekte derin izler barındıran. Ötüken; sadece bir orman değil, bir göçmen kuşun yönü, bir annenin duası, bir çocuğun rüyasıdır. Atalarımızın bozkırlarda yankılanan nal sesidir.

    Ötüken, Türklerin atayurdu olarak tarih kitaplarında geçse de aslında bir kimlik, bir bellek, bir kökleniş noktasıdır. Onun adı geçtiğinde yalnızca ormanlar, nehirler, dağlar değil, atalarımızın göğe bakan gözleri, bozkırda yankılanan ninniler, otağlarda kurulan düşler akla gelir. Ötüken’in anlamı, yalnızca geçmişe ait değildir; geleceğe de bir söz verir. Çünkü bir halk toprağını yitirse bile onu belleğinde yaşatabilir. Bugün o topraklarda olmayabiliriz. Ama Ötüken bir fikir gibi yüreğimizde taşınır. Her zaman bir parçamızdır, biz nereye gidersek gidelim, içimizde onun izlerini taşırız.

    Zaman değişir, şehirler yükselir, sınırlar kayar. Ama aidiyet duygusu zamanın ötesinde yaşar. Tıpkı çocukluktan kalma bir kokuyu unutamamak gibi yurt da unutulmaz. O yurt sadece taş ve toprak değil ruhu, miti, sesi ve tarihiyle bir anlamdır. Bugün şehirlerde yaşayan bizler, beton duvarlar arasında bile Ötüken’in çağrısını hissederiz. Belki de bu yüzden eski efsaneleri yeniden okur, Orhun Yazıtlarına hayran kalır, o geçmişin içinde bir kimlik buluruz. Çünkü biliriz ki bir yer kaybolabilir ama anlam kaybolmaz. Ötüken bir yer değil, bir anlamdır ve bu anlamı taşıyan her yürek, bin yıl sonra bile o yüce çınarın gölgesine özlem duyar.

    Biz, Ötüken’i hiç görmemiş olabiliriz. Ama bir türküde, bir destanda, Bilge Kağan’ın yazıtlarında, Dede Korkut’un titreyen sesinde hep ona yürürüz. Ayaklarımız şehirlerde olsa da yüreğimiz hala ulu çamların gölgesinde serinler. Çünkü Ötüken, bir başlangıçtır. Dilimizin ilk kelimesi, tarihimizin ilk cümlesi, inancımızın ilk duasıdır ve her başlangıç gibi o da son bulmaz. Zaman geçtikçe daha da içimizde derinleşir. 

    Belki bin yıl geçti. Belki bin yıl daha geçecek. Ama biz, her uyanışta bir rüzgar gibi içimizdeki o eski topraklara yöneliriz. Ne zaman kendinize "biz kimiz" diye soracak olursanız, içinizden bir ses fısıldayacaktır: “Sen, Ötüken’den gelen çocuksun…”

     

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.