İspanya'nın güneyindeki Málaga, Akdeniz kıyısındaki canlı atmosferi, plajları ve sanat dolu sokaklarıyla tanınıyor. Ancak ben, bu şehirde sadece güneşli sahillerin ya da turist kalabalıklarının ötesine geçmek istedim. Bu ilk seyahatimde, yerel halkın gerçekten yaşadığı, soluklandığı, vakit geçirdiği gizli köşeleri keşfetmeye karar verdim. Ve inanın bana, bu şehri tanımanın en güzel yolu da bu oldu.
Morlaco Parkı: Şehrin İçindeki Sessiz Cennet
Málaga’nın doğusunda yer alan Parque del Morlaco, turist haritalarında sık rastlayamayacağınız bir doğa harikası. Yüksek çam ağaçları arasında uzanan yürüyüş yolları, kuş cıvıltıları ve şehirden uzaklaşmış gibi hissettiren huzuruyla, tam anlamıyla bir kaçış noktası. Sabah saatlerinde yürüyüş yapan yaşlı çiftler, köpek gezdiren gençler, kitap okuyanlar… Herkes burayı kendi sessizliğini bulmak için ziyaret ediyor. Yerel halkın doğayla iç içe yaşama biçimini burada gözlemlemek mümkün.
Cementerio Inglés: Tarih ve Melankoli Arasında
İngiliz Mezarlığı anlamına gelen Cementerio Inglés, şehir merkezinin kalabalığından sadece birkaç adım ötede, çam ağaçlarının arasında saklanıyor. 19. yüzyılda Protestan topluluğu için kurulan bu yer, aslında bir mezarlıktan çok, tarih kokan bir açık hava müzesi gibi. Burada yürürken, geçmişin dokusunu hissediyor, bir zamanlar bu şehirde yaşamış olan Romantik dönem yazarları ve seyyahları hayal ediyorsunuz.
Mercado de Salamanca: Gerçek Bir Yerel Pazarı Deneyimi
Çoğu turist Atarazanas Pazarı'na yönelirken, ben rotamı biraz daha içeriye, Mercado de Salamanca'ya çevirdim. Bu pazar, gösterişten uzak ama bir o kadar otantik. Taze sebze meyve tezgâhları, şarküteriler, balıkçılar ve hepsinden önemlisi, alışveriş yapan yerel halk… Pazarda alışveriş yaparken aldığım domatesin kokusu hâlâ burnumda. Ayrıca küçük tapas barları ve yerel kahveleriyle, saatlerce oyalanmak isteyeceğiniz bir yer.
Soho: Málaga’nın Ruhu Sokaklara Taşmış
Málaga’nın yaratıcı ruhunu keşfetmek istiyorsanız, rotanızı mutlaka Soho Mahallesi'ne çevirin. Burada duvarlar birer sanat eseri gibi. Obey ya da D*Face gibi dünyaca ünlü sokak sanatçılarının imzalarını bulmak mümkün. Her köşe başı başka bir sürpriz sunuyor. Kimi yerde bir manifesto, kimi yerde bir aşk hikayesi anlatılıyor duvarlardan. Buradaki atmosferin özgürleştirici etkisi tartışılmaz.
El Pimpi'nin Alternatifi: Casa Lola
El Pimpi, Málaga’nın en popüler tapas barı olabilir. Ancak ben size, yerel halkın daha çok tercih ettiği Casa Lola'yı öneririm. Hem fiyatlar daha uygun, hem de samimiyet bambaşka. Burada bir bardak yerel şarap eşliğinde boquerones en vinagre (sirkeye yatırılmış küçük balıklar) yedikten sonra, neden herkesin bu mekanı sevdiğini daha iyi anlıyorsunuz. Garsonların sizi isimle tanıdığı bir yere dönüşmesi de cabası.
Pedregalejo: Şehirden Uzak, Hayatın İçinde
Pedregalejo, Málaga şehir merkezine oldukça yakın olmasına rağmen, sanki başka bir dünyadaymış gibi hissettiriyor. Eski bir balıkçı kasabası olan bu mahallede, denizin kıyısında sıralanmış küçük evler ve ayaküstü balık restoranları var. Akşamüstü burada oturup, espetos (şişte sardalya) sipariş etmek, gün batımını izlemek bir seremoniye dönüşüyor. Kalabalıklardan uzak, gerçek Málaga burada yaşanıyor.
Castillo de Gibralfaro: Arka Yoldan Zirveye
Çoğu kişi Castillo de Gibralfaro’ya otobüsle ya da taksiyle çıkar ama ben arka taraftaki yürüyüş yolunu tercih ettim. Bu rota boyunca şehir yavaş yavaş ayaklarınızın altına seriliyor. Zamanlamayı iyi yaparsanız, gün batımında tepeye ulaşıp, altın tonlarına bürünen Málaga Limanı'nı izlemek ömürlük bir anıya dönüşebilir.
Konaklama İçin Yerel Dokunuş Arayanlara Tavsiye
Eğer bu gizli köşelere yakın, sakin ve yerel atmosferi deneyimleyebileceğiniz bir otelde kalmak isterseniz, ben konaklamamı HotelHunter üzerinden ayarladım. Şehrin turistik karmaşasından uzak ama kültürel merkezlere kolay ulaşılabilen çok sayıda seçeneği vardı. Özellikle Pedregalejo ya da Soho gibi bölgelerde butik oteller arayanlar için harika bir kaynak olduğunu söyleyebilirim.
Yorum Bırakın