Bir direniş düşünün ki boğulmak üzerine. Her bir hücrem boğulmamak adına çırpınırken kalbimin buna izin vermesi ve derinliklere savrulmam üzerine. Çok renkliyken şimdi tek rengimin kalmasının acizliği ve çaresizliği üzerine. İçim, durduğum yere, evime, sokağıma, dünyaya sığmaz iken sığdırılmak üzerine. Kalbim, hayallerim ve tonlarca anım parçalara ayrıldıktan sonra herkesin keyfi yerinde olması üzerine. Hayatta kalma isteği olmayıp mecburen bu zulmü çekenler üzerine. Sevgi adı altında yaşadığım onca saygısızlık üzerine. Arkadaşlarının zamanla arkadaşın olmayıp senin yarattığın bir kukladan ibaret olmaları üzerine. İnsanların maskeleri düşünce yaşadığım o sessiz haykırışlardaki gecelerimin üzerine. Haykırdığım naraları yanımdakilerin asla duymamaları üzerine. Duyulmayan her çığlığımın içimde yarattığı yumrular üzerine. Rengarenk olan kalbimin kapkara olmasına izin veren herkes üzerine. Yeşile ,maviye aşık olan gözlerimin artık yeşili maviyi tanımamak üzere yaşlanmaları üzerine. Kalbi kırık geçirdiğim her akşamım üzerine. Vapurların arkasından bakakaldığım mavi suların yüceliği üzerine. Hiç ait olamayacağım dopdolu gülüşen o kalabalık masalar üzerine. Yalnızlığımın canımı çok sıktığı, beni içinden çıkılamayacak girdaplara sokması üzerine. Kalbimin artık atmak istememesi, nefesimin boğuklaşması üzerine. Kimsenin beni anlamaya çalışmayacağını bilerek kendimi duyurmaya çalışmak yardım istemek üzerine. Her günümün hayal kırıklıklarımın ardından el sallayarak geçirdiğimi bildirmek üzerine. Gerçekten ve gerçekten sessizliğin sesinde boğulmak üzerine.
Yorum Bırakın