Ayazda Bir Yürek Filmine Eleştirel Bir Bakış Açısı

Ayazda Bir Yürek Filmine Eleştirel Bir Bakış Açısı
  • 0
    0
    0
    0
  • Ayazda Bir Yürek, Claude Sautet'in yazıp yönettiği 1992 yapımı bir Fransız filmi. Daniel Auteuil ve Emmanuelle Beart'ın başrolü paylaştığı filmin bir Bafta adaylığı bulunuyor. Stephane (Daniel Auteil) ve Maxime(André Dussollier) iki arkadaş ve iş ortağıdır. Keman tamiri yapan bu iki arkadaş birbirinin tam zıttı iki karaktere sahiptir. Stephane içine kapanık, çekingen, Maxime sosyal, aktif ve dışa dönüktür. Maxime bir gün Camille (Emmanuelle Béart) adlı genç bir kemaniste aşık olur. Maxime, Camille'ye aşık olduğunda evlidir ve karısını terk ederek Camille'yle bir ilişkiye başlar. Stephane ve Camille'de bu sırada tanışırlar. Zamanla Camille Stephane'a karşı bir şeyler hissetmeye başlar. Camille ve Stephane arasında adı konmayan bir durum oluşur. Bu süreçten sonra seyirci olarak Stephane'nın taşıdığı duygulara anlam vermekte zorlanırız. Stephane, Maxime'den Camille'yi alıp alamayacağını denemek istediği için ona yaklaştığını ve aslında ona aşık olmadığını söyler. Ancak eylemleri aksi yönde olduğu gibi Stephane izleyiciye aşktan ya da ilişkiden korktuğu izlenimi de verir. Maxime karakterine geldiğimizde Stephane ve Camille arasındaki duygusal bağı anladığı an geri çekilmeye hazır olduğunu belli eder. Bu sebepten filmde çatışma yaratacak herhangi bir durum oluşmaz. Film aynı çizgide devam eder ve son bulur.  Filmdeki karakterleri incelediğimizde, Stephane'nın ilişkilere karşı güven sorunu vardır. Mutlu bir birliktelik yaşanacağına dair inancı yoktur. Hayallerini gerçekleştirememiş bir karakter olan Stephane birçok gel git yaşar film boyunca. Bazı sahnelerde Stephane'ın içten içe kendini ikna etme isteği olduğu da anlatılır. Seyirci olarak siz de bu karakterin gerçekte ne istediğini bulmaya çalışırsınız. Film size bir aşk hikayesinden çok bir adamın yaşadığı ruhsal boşlukları anlatır. Camille ise Maxime'le olan ilişkisi esnasında Stephane kadar soğuk bir karakter çizerken Stephane'a aşık olduğunda bu durumun aşk eksikliğinden kaynaklandığını gözler önüne serer. Aslında film bir nevi aşık olanlarla olmayanlar arasında bir üçgen kurar. Yani büsbütün birbirine aşık iki kişiyi izlettirmez size. Maxime'e baktığınız zaman ise çok etkileyici olmadığı gibi çok aktif bir karakter de sunmuyor film boyunca. Filmi büyük bir aşk hikayesi beklentisi içinde izlerseniz yanılırsınız. Film daha çok psikolojik boyutta duyguları göz önüne seriyor. Ancak büyük bir derinliğe inmediği gibi seyircide büyük bir etki bıraktığını söyleyemeyeceğim. Ağır bir çizgide ilerleyen filmin doruk noktası diyeceğimizi bir sahnesi olmadığı gibi belirli yerlerde çalınan keman parçaları dışında da bir müzik dinletisi sunmuyor. Filmi izlerken biraz daha ivmesini arttırmasının film için daha uygun olacağı fikrine kapılabiliyorsunuz. Kısacası anlattığı hikayenin derinliğine inemediği gibi çok fazla yüzeysel kalıyor. Filmin sonu ise sıradan bir hayatın akışı gibi son buluyor. Sanırım film seyir boyunca izleyiciye beklediğini bir türlü veremediği için bu etkiyi yaratıyor. Filmi benim gibi yüzeysel görenler olduğu gibi muhteşem olarak adlandıranlar da var. IMDB puanı 7,7. Ben izlemeye başlamadan evvel puanına kandım ve yüksek bir beklenti sonrası hayal kırıklığı yaşadım. Bu sebepten beklentinizi düşük tutarsanız belki daha çok sevebilirsiniz diye düşünüyorum.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.