Scott Pilgrim vs. the World; Edgar Wright imzalı, 2010 yapımı bir aksiyon filmi. Bryan Lee O'Malley'nin Scott Pilgrim çizgi romanlarından uyarlanan filmin başrolünde Micheal Cera'yı Scott olarak izliyoruz.
Dikkat yazının geri kalan kısmı filmi izlemeyenler için spoiler içerebilir.
Scott Pilgrim vs. the World, alışılmış aksiyon filmleri ve çizgi roman uyarlamaları gibi değil. Türünün benzerleri aksine, sizi film medyumuna hapsetmek yerine köklerinin çizgi romanlardan ve konsol oyunlarından geldiğini her fırsatta hatırlatıyor.
Peki Scott Pilgrim'i jenerasyonumuzun sesi yapan özelliği ne? Filmin senaryosundan önce, ilk olarak Scott Pilgrim'in köklerinin çizgi romanlarda ve konsol oyunlarında olduğunu bir kez daha vurgulamak gerekiyor.
Bulduğu her fırsatta çizgi roman okuyan ve boş zamanlarını oyunlarla değerlendiren bir jenerasyonun sesi kendisi. Scott, seçilmiş kişi değil. O da, çoğumuz gibi, hayatını hala kontrol altına alamamış 20'li yaşlarında ''biri'' sadece.
Hepimiz gibi Scott da bu dünyada rolünü bulmaya çalışırken bir çeşit pozitif nihilizmin pençesine düşmüş biri.
Hayatta daha bilmediği ve öğrenmesi gereken birçok şey var.
Geçmişte kalbi çok kötü kırılmış. Hayatının aşkı onu kendisinden her konuda daha iyi bir adamla, bir veganla aldatmış.
Bu da tabi Scott'ın standart modunu daha çok sıkılgan ve ucundan depresif olarak değiştirmiş.
Buna rağmen Scott, hak ettiği mutluluğu ve aşkı aramak için rüyasında gördüğü Ramona'nın peşinden gitmeye kararlı.
Biraz özgüven eksikliğinden biraz da geçmiş hayal kırıklıklarından olsa gerek, Ramona'nın güçlü duruşundan çok çekiniyor. Ama Scott, mutluluğu adına pes etmez ve Ramona'ya bir randevu teklifinde bulunmak için bütün cesaretini toplar.
Ramona, Scott'a bir şans verir ama aralarında Scott'ın hala geçmeyen çocuksuluğu ve saflığının dışında daha büyük 7 engel vardır. Ramona'nın peşini bırakmayan eski sevgilileri.
Aşk hayatı hepimizinki gibi çalkantılı olan Scott, bazen hayatın zorluklarını kaldıramaz ve genelde kendi oluşturduğu problemlerden kaçmak için elinden gelen her şeyi yapar.
Hala hayatın sorumluluklarını üstlenememiş, dünyada süzülüp giden bir genç yetişkin olarak Scott, çocukluğun heyecanı ve yetişkinliğin sert dünyası arasında bir yerde var olmaya çalışır.
Hayatı sayısız hatalardan ibaret olan Scott, en sonunda kusurlarını fark eder ve onları düzeltir. Kendisine verdiği bu çeki düzen onu sonunda galip getiren şeydir.
Anlaşılacağı üzere Scott hepimiz gibidir. Yolu fantastik insanlarla ve olaylarla kesişse de, o da hepimiz gibi dünyada yerini edinmeye çalışan, aşk ve mutluluğu arayan 20'li yaşlarında birisi. Bazen depresif, bazen bir çocuk kadar mutlu. Bütün bu çelişkileri içinde bulundurabileceği bir dönüm noktasında hayatında. Bütün üzüntüleri, kalp kırıkları, var olma sancılarıyla Scott jenerasyonumuzun izlerini taşır.
Eğer siz de çizgi romanlara ve konsol oyunlarına düşkünseniz, müziğe ilginiz varsa, en önemlisi de sizinle belki de aynı sorunları yaşayan bir gencin hikayesini izlemek, bir süreliğine de olsa gerçek dünyanın bütün kötülüklerinden kaçıp şu anda yüzleştiğiniz sıkıntıların üstesinden gelmek istiyorsanız Scott Pilgrim vs. the World'ü izleyebilirsiniz.
Yorum Bırakın