Hayatın İçinden Bir Melodram: Beginners

Hayatın İçinden Bir Melodram: Beginners
  • 1
    0
    0
    0
  • Yönetmen koltuğunda Mike Mills'ın oturduğu farklı havasıyla seyredenleri moddan moda sokan bir film Beginners. Vizyona 2010 yılında giren bu film saf bir romantizm beklentisiyle seyretmenin yanlış olduğu, havasıyla ve konusuyla özellikle bağımsız sinemaseverleri kendine oldukça bağlayabilir. Baba-oğul, erkek-kadın, eşcinsellik, romantik-trajik ikili ilişkilere yoğunlaşıp küçük politik göndermelerin de bulunduğu ve daha çok oyunculuk performanslarının yanında sinematografinin öne çıktığı bu filmimizin başrollerinde, birçoğumuzun kendisini Trainspotting filminden hatırladığımız Ewan McGregor, birçok ödüllü filmde rol alan usta oyuncu Christopher Plummer ve Inglourious Basterds filminde başarılı iş çıkaran Mélanie Laurent yer alıyor. Filme geçmek gerekirse Oliver bizimle konuşmasına 1955 ve 2003 yılları arasında çeşitli karşılaştırmalar yaparak başlar. Yıldızları, doğayı, filmleri karşılaştırır. 1955, Oliver’in annesi ve babasının evlendiği yıldır. Bu anlatımda Oliver annesinden ve babasından bahseder. Annesinin ölümünden sonra babasının eşcinsel olduğunu açıklamasını anlatır. Bir t-shirt tasarım ofisinde çalışan Oliver, babasının ölümünden sonra kendisini insanlara kapatmıştır ve gittikçe yalnızlaşıyordur. Hatta babasından kalan ve 150 kelimeye kadar İngilizce kelime bilen küçük köpeği Arthur haricinde vakit geçirdiği biri yoktur. Bir gün Oliver'ın bu yalnızlığını fark eden iş arkadaşları onu zorla bir kostüm partisine götürürler. Orada tanıştığı 16 yaşından beri oyunculuk yapıp sürekli yer değiştirerek yaşayan Fransız Anna ile tanışır. O dakikadan itibaren aralarında bir sıcaklık hisseden ikili birlikte vakit geçirmeye başlarlar. Oliver'ın, Anna ile tanışmasından sonra ikili diyaloglarla bol bol flashback'lere yer veren filmimiz bizlere Oliver'ın aile geçmişi hakkında bilgiler verir. Oliver'ın babası, eşi öldükten sonra 75 yaşında eşcinsel olduğunu açıklayan Hal'dır. Hal'a kanser teşhisi konmuştur. Bu yüzden de eşinin de ölümünden sonra hayatının son döneminde rahat ve huzurlu yaşamak istemektedir. Hatta kendisinden oldukça genç olan Andy adında bir arkadaş edinmiştir. Gazetelere ilan veren ve kendi çevresini yeniden oluşturup çeşitli partiler ve organizasyonlar düzenleyen Hal, aslında bu durumunu yıllar önce fark etmiştir fakat o dönem ki baskılardan ve eşcinselliğin hastalık sayılmasından dolayı Oliver'ın da annesi olan Georgia ile evlenmiştir. Bahsini ettiğimiz flashback'lerde babası ve annesinin arasındaki mesafeyi daha küçük yaşlarda fark eden ve buna o dönem anlam veremeyen Oliver, babasının cinsel eğilimini öğrendikten sonra bu duruma ancak anlam verebilmiştir. Mutlu bir aile yaşamına sahip olmayan ve bunun getirisi sayabileceğimiz özellikle hayatına aldığı insanlara karşı bağlılık problemi yaşayan Oliver, Anna ile birçok şey paylaşmaya başlar. Anna'nın da babasıyla olan problemlerine bazı sahnelerle dokunduran filmimiz, ikili arasındaki ortak noktalara dikkat çekmek ister. Zaman geçtikçe yakınlaşan ikili, Oliver'ın Anna'ya evine taşınmasını istediğini söylemesinden sonra ilişkileri ciddi bir hal almaya başlamıştır. Anna, Oliver'ın evine taşınmıştır fakat Oliver bir süre sonra bu karardan emin olamaz. Çünkü tıpkı eski ilişkilerinde olduğu gibi bir noktadan sonra ileri gidip gidemeyeceğinden emin değildir. Devam eden süreçte ikili arasında yaşananlara ve yer yer flashback'lere şahit olmaya devam ederiz. Tüm bu olanların yanında Oliver'ın babasından kalan tek arkadaşı olan küçük dostumuz Arthur'un da filme küçük tatlı dokunuşlarını es geçemeyiz. Bir an olsun Oliver'ın yanından ayrılmak istemeyişi, Oliver bir yere giderken yanında götürmezse ağlayıp mırıldanması ve belki de onu en iyi anlayan varlık olması köpeklerle insanların arasındaki dostluğun ne derece kuvvetli olduğunu gözler önüne seriyor filmde. Hayatları boyunca bir şekilde bir şeylerin yolunda gitmediği insanları ortada paydada buluşturabilen, gerek toplum baskısı gerek melankolik kaygıların bizlere hafif ve asla yormayan bir anlatımla anlatıldığı Beginners, hayatın oldukça içinden bir film. Nitekim küçük bir bilgi vermek gerekirse; yönetmen Mike Mills'in annesinin ölümünden sonra, babası tıpkı filmdeki gibi bir itiraf yapmıştır. Bu yönüyle Beginners filmine otobiyografik bir özellik de yüklesek, hiç de hata etmiş sayılmayız gibi duruyor.   Ayrıca merak edenler için filmde çalan John Sebastian Bach'ın harika eserini de paylaşalım:   Kaynak: 1  

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.