Yönetmenliğini, 2002 yapımı Cidade De Deus (Tanrı Kent) filmiyle birçok önemli ödül alan Fernando Meirelles'in üstlendiği, insanı üzerinde düşünmeye iten yapısı olan bir uyarlama: Blindness (Körlük). 2008 yılında vizyona giren filmden beklenti oldukça yüksekti çünkü Portekizli yazar Jose Saramago'nun kitabı olan bu eser oldukça beğenilmişti. Nitekim uyarlama olan birçok film gibi bu film de beklendiği sükseyi yapamamış olsa bile sadece filmi ele alacak olursak hiç de fena olmayan bir yapım olduğunu söylememiz yanlış olmaz. Özellikle kendilerini birçok farklı başarılı filmden hatırladığımız Mark Ruffalo ve Julianne Moore ikilisi, performanslarıyla filmi farklı bir seviyeye taşıyorlar.
Filmin konusuna geçecek olursak: Mark Ruffalo'nun canlandırdığı bir göz doktoru, aniden kör olduğu şikâyetiyle gelen bir hastayı muayene eder fakat fark eder ki bu körlük, bildiğimiz şikayetlerle oluşan bir körlük değildir. Görme duyusunu kaybeden insanların şikayet ettiği karanlık yerine aniden oluşan bembeyaz bir körlüktür bu. Her şey bir anda bembeyaz olmuştur. Ayrıca doktorun muayene ettiği hastanın gözlerinde hiçbir şekilde bir körlük belirtisi yoktur. Yani tüm raporlar temiz çıkmıştır.Doktor işten çıkıp evine gelir ve eşi rolünde göreceğimiz Julianne Moore ile bir akşam yemeği yerler fakat doktorun aklında gündüz muayene ettiği o hasta vardır. Ertesi gün uyandığında kendisinin de kör olduğunu fark eder. Bu noktadan sonra yavaş yavaş yayılan bu salgın, global seviyeye çıkacaktır. Nitekim devlet bazı önlemler alır. Hastalık sahibi insanları devletin kendisinin oluşturduğu karantina bölgelerine yollar. Doktor ve eşinin yanı sıra kliniğe ilk gelen hastayla aynı ortamda bulunan ve çeşitli sebeplerle birbiriyle bağı olan birçok insan bu karantina bölgesinde aynı koğuşta yer alır. Yani filmimizdeki tüm karakterler aynı ortak alanı paylaşıyordur artık.
Bu noktadan sonra birçok klostorofobik sahne gözler önüne serilir. Karantina binasında bir grup, filmdeki terimle ''krallığını'' ilan eder. Zaten yeterli sayıda gelmeyen yemek yardımına el koyarak birçok yasa dışı ve rahatsız edici yöntemle binadaki insanlara yemek vereceklerini söylerler fakat bilmedikleri bir şey vardır. Herkesin beyaz körlük dediğimiz bu salgın hastalığa tutulduğu dünyada, doktorun eşi rolüyle gördüğümüz Julianne Moore salgından etkilenmemiştir. Yani hastaneye girdiği andan itibaren gözler önüne serilen o çarpıcı ve rahatsız edici birçok olayı ve görüntüyü tüm gerçekliğiyle görmüştür. Nitekim zaman zaman bu durumdan isyan ettiğini bile görürüz filmde.
Blindness filmi, post-apokaliptik bir film özelliklerini taşımasının yanında, yönetmen Fernando Meirelles'in etkileyici ve filmin dokusuna etki edici bir şekilde kullandığı renk olan beyaz, yer yer seyredenlere sinematografik açıdan bir şölen sunuyor. Ayrıca tüm o çarpıcı görüntülerle de insanların yüreklerine temas ediyor.
Filmin görsel özelliklerinin yanı sıra özellikle Saramago'nun ele aldığı konu olan körlük, daha çok sembolik bir anlam taşıyor. Yönetmen Meirelles bunu filmde yer yer hissettiriyor. İnsanların hangi durumda ve konumda olurlarsa olsun, yaratmaya çalıştıkları iktidar kavgaları, birbirlerine karşı olan acımasızlıkları ve bireyselden toplumsala doğru akan bir çöküş gözler önüne seriliyor. Ayrıca yine film, yaşadığımız dünyada zaten yeteri kadar görmediğimiz ya da görmezden geldiğimiz birçok değer, kaygı veya düşünce olduğunu adeta bir tokat gibi olan tarzıyla düşündürmeye sevk ediyor. Fernando Meirelles'in, kitaba göre biraz özensiz davranmış olduğunu düşünebileceğiniz Blindness filmi, özellikle kitabı okumayanları ve dramayı sevenleri içine çekebilecek etkileyici filmlerden biri. Elbette kitabı okuyanlar da beğenebilir fakat genelde uyarlama filmlerde karşı karşıya kaldığımız bazı detayların üstünkörü verilip atlanmasına bu filmde de şahit oluyoruz. Yine de ele aldığı sembolik konuyu etkileyici alt metinlerle destekleyerek görsel açıdan doyurucu ve özellikle insanı tekrardan umut dolu hale getiren ters köşe finaliyle şans verilmeyi hak eden bir yapıt. Yazar Jose Saramago'nun kitapta geçen bir sözüyle sizlere veda edelim: "Dünya anlamını tümüyle yitirmişse gözyaşlarının bir anlamı kalır mıydı?" Kaynak: 1
Yorum Bırakın