Duyguları Mekansallaştıran Müze: Yahudi Müzesi

Duyguları Mekansallaştıran Müze: Yahudi Müzesi
  • 1
    0
    0
    0
  • Yahudi Müzesi (Jewish Museum), bir ırkın katledilişini ve izlerini bize aktaran, duyguları en derinden hissettiren bir tasarıma sahip. [caption id="attachment_187754" align="alignnone" width="640"] Eski müze ( sağda), Yeni yapılan müzesi( solda)[/caption] Tasarım, 1987’de Berlin’de varolan Yahudi Müzesi’nin genişletilmesi kararının alınmasıyla ortaya çıkmış. İlk kez 1933’te açılmış olan Yahudi Müzesi, 1938 yılında Nazi yönetiminin baskısı nedeniyle kapatılmıştı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Berlin’deki Yahudi nüfusunu Berlin’e tekrar kazandırmak için düzenlenen yarışmada Daniel Libeskind adlı mimarın tasarımı birinci seçilmiş. Libeskind’in projesinin seçilmesinin sebebi, soykırımdan önceyi ve sonrayı mekanı kullanarak yansıtmasıydı. Libeskind bunu müzede yokluk, boşluk ve görünmezlik hissini vurgulayarak yansıtmak istemiş. Bu hissiyatlar, Yahudi ırkının yok oluşunu temsil ediyor. Müzenin mimari dili soykırımın duygularını, müzeyi ziyaret edenlere fazlasıyla yaşatıyor. [caption id="attachment_187755" align="alignnone" width="900"] Daniel Libeskind[/caption] Müzenin taşıyıcı kısımları, farklı tarihi olayları anlatan alanlar olarak düşünülmüş ve bu olaylar çizgilerle birbirine bağlanarak zikzak bir form ortaya çıkmış. Formu itibariyle eski müze yapısından ayrılıyor. Yine de Berlin Yahudi Müzesi’ne eski müze binasından geçilmeden girilemiyor. Ziyaretçiler bu eklenti kısma girmek için eski müzeye girip buradan yeraltı koridoruyla zikzak yapıya ulaşıyor. Bunun sebebi, birbiriyle farklı olan iki yapıyı birbiriyle ilişkili hale getirmek. Yer altındaki koridordan geçtikten sonra ziyaretçiler bir yol ayrımına geliyor. Buradan üç rotaya ayrılıyor. Bu üç farklı rota, Alman tarihinde Yahudi olmanın zorluğunu, ziyaretçilere yansıtıyor. Her bir rota bizi kendine özgü sembolik anlamları olan farklı mekânlara ulaştırıyor. Süreklilik ekseni birinci ve en uzun aks olup Yahudi soyunun sürekliliğini ve o süreklilik için verilen mücadeleyi simgeliyor. İkinci eksen sürgün olup, göç bahçesi ile sonlanmakta. Son aksı ise soykırım olup kaçınılmaz bir ölüm ve çıkmaz boşluğudur. Süreklilik Ekseni beş katlı çinko yapıdan oluşan binanın ana bölümüdür. Burada, tıpkı öldürülen Yahudilerin ayağının altından kayıp giden zemin gibi düzlemselliğin kaybolduğu ve gözle algılanmayan ancak hissedilen eğimler tasarlanmıştır. ‘Süreklilik Merdivenleri’ ziyaretçileri üst katta bulunan sergi mekanlarına yönlendirir. Koridor ve merdivenler boyunca aydınlatma biçimi, duvardan duvar saplanan beton kirişler Yahudilerin tarih boyunca önlerine çıkan engelleri simgelemektedir. Bu beton kirişler, mekanda bir sürekliliği sağlamaktadır tıpkı Yahudilerin 2000 yıllık tarihi gibi. Libeskind, mekanı parçalara bölerek, ayırarak, doğrusal olmayan çizgiler kullanarak, malzeme ve ışık seçimi ile Yahudilerin yaşadıklarını tekrar canlandırmaya çalışmıştır. Birdenbire kararan ve aniden aydınlanan merdivenlerde düşme tehlikesi yaşatılması da bilinçli bir seçimdir. Merdivenlerin rıht yükseklikleri eşit inşa edilmediği için erişilebilirlik bağlamında zorluklar bulunmaktadır. Bireyin dengesini kaybetmesi olasıdır. Merdiveni çıkmak için harcadığınız efor gün boyunca hayatta kalmak için Yahudilerin yaşadıklarını temsil etmektedir. Sürgün Ekseni: İkinci koridorun sonunda bulunan mekân ise sürgünde olmanın çaresizliğini, yabancılığını ve koparılışı ifade eder. Sürgün ekseni Berlin’den göçe zorlanan ve sınır dışı edilen Yahudilerin anısına yapılmış olan sürgün bahçesine ulaşmaktadır. Plan düzleminde kare formlu eğimli bir zemin üzerine yerleştirilmiş, üzerinde yaklaşık 12 metre yüksekliğinde kırk dokuz adet içi boş beton sütun simetrik bir satranç düzeni oluşturmaktadır. Sütunların içleri Yahudilerin sürgün vatanlarından getirilmiş topraklarla beslenen canlı bitkilerle doludur. [caption id="attachment_187758" align="alignnone" width="800"] Sürgün Bahçesi[/caption]   Bu bahçe aynı zamanda tıpkı hapishane gibidir çünkü girilen yol dışında başka herhangi bir çıkış bulunmaz. Sürgün bahçesi ve soykırım kulesi ana bina tarafından saklanmıştır. Kendilerine ait her şeyi bırakmak zorunda kalan Yahudiler kültürel izleri ile de sürgün edilerek yok edilmeye çalışılmıştır. Soykırım Ekseni: Soykırım ekseni altı adet soykırım kulesinden oluşmaktadır. Bu kuleler kaçınılmaz olan ölümün ve yokluğun mekânlarıdır. Binanın içinde binanın zikzak formunu düz bir hat halinde kesen farklı şekillerde ve farklı büyüklüklerdeki soykırım kuleleri belleğin izlerini taşımaktadır, çünkü kurgulanan boşluklar birtakım isimlere, tarihlere veya yerlere işaret etmektedir. Soykırım Kulesi, piramit formundadır. Tek ışık kaynağı tepesindeki keskin yarıktır. Mimar, insan ölçeğinin çok üzerinde -yirmi metre yüksekliğinde- ve yüksekliğe oranla daracık korkutucu, gerilim yaratan mekanlar yaratmıştır. Nereye girdiğini bilmeden koridordan ağır siyah bir demir kapıyla girilen içi tamamen boş ve karanlık beton bir odada kendini birdenbire hapsolmuş bulan ziyaretçi belirsizlik ve tedirginlik yaşamaktadır. Ziyaretçiyi gerilim ve sessizlikle baş başa bırakarak dünyanın geri kalanında ayırarak yalnızlık hissi vermek mimarın hedeflediği durumdur Soykırım boşluğundaki ziyaretçiye dışarıdaki sesleri duyar ama dışarıya oldukça uzaktır. Ayrıca ısınma ve aydınlatma kaynakları da yoktur. Oldukça soğuk ve kasvetli bu mekân içinde hiçbir nesne olmamasına rağmen soykırımla yüzleşmeyi sağlamaktadır. Dış yüzeyinin keskin çizgilerinden dolayı kendilerini fiziksel olarak da tehdit altında hisseden ziyaretçiler 20 m. yüksekliğindeki odanın tek ışık kaynağı tepesindeki 1 m. uzunluğundaki çok keskin bir yarıkta bazen gözyaşlarına boğulacak kadar duygusallaşmaktadırlar. İsrailli sanatçı Menashe Kadishman'in ‘Shalekhets’ olarak adlandırdığı çalışma savaşın ve şiddetin masum kurbanlarını temsil eden 10.000'in üzerinde insan başı şeklindeki metal levhadan oluşmaktadır. Bu levhalar soykırım boşluğundan sonra müzenin ikinci büyük dikey boş alanı, tabanı boyunca kaplanmıştır ve ziyaretçiler o yüzlerin üzerinde gezinmekte serbesttir. Bu düzenleme, kendisini birden insan başı levhaların üzerinde metalik bir gürültü çıkararak gezinirken bulan ziyaretçilere dünya üzerinde olup bitene karşı insanlığın ortak sorumluluğunu keskin bir biçimde insanların yüzüne vurmaktadır. Her adımda çıkan metalik ve keskin seslerse soykırıma uğrayanların çığlıkları gibidir… [gallery ids="187770,187771,187769,187767,187768,187766,187765,187764,187763,187761,187760,187759"]

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.