Çarpıcı resim anlayışıyla sanat tarihinde büyük bir öneme sahip olan Caravaggio'nun, 1605 -1606 yılları arasında resmettiği Meryem'in Ölümü adlı bu eseri, Hristiyan inancında büyük önem arz eden bir anın, farklı bir bakış açısıyla resmedilmesinden dolayı oldukça önemlidir.
Resmin detaylarını incelemeye başlamadan önce, anlatılmak istenen konudan biraz bahsedelim. Hristiyan inancına göre, Hz. İsa çarmıha gerildikten sonra annesi Meryem'i ve havarilerinden biri olan Yahya'yı birbirlerine emanet eder. Ancak Meryem, oğlunun kaybından duyduğu derin acıdan kurtulmayı başaramaz ve her gün Tanrı'ya, onu oğlunun yanına alması için dualar eder.
Yine bunun için dua ettiği bir anda, kendisine oğluna kavuşacağı müjdelenir. Bunu öğrenen Meryem ise, Yahya'ya olanları anlatır ve havarilerle beraber cenazesinde yer alması gerektiğini söyler. Meryem'in ölüm anının tasvir edildiği bu eserde, başucunda havarileri de görmemizin sebebi işte budur.
Batı resim sanatında bu anın resmedildiği birçok esere rastlamak mümkündür. Caravaggio'nun bu konuyu resmederken kullandığı anlatım biçimi ise türdeşlerine göre oldukça sıra dışıdır. Aslında onu sıra dışı yapan özelliği; fazlasıyla ruhani ve kutsal olan bir anı son derece yalına ve basite indirgeyerek anlatmasıdır.
Bu konuyu anlatan diğer türdeşlerine baktığımızda, Meryem'in etrafını saran meleklerle beraber ışıklar saçarak yerden yükseldiğini ve bu kutsal ana tanıklık eden havarilerin mutluluğunu görebiliriz. Ancak Caravaggio'nun yorumu olan bu eserde, bu tarz imgelemelere rastlayamıyoruz.
Caravaggio, resmin temelinde yer alan ölüm temasını, ruhani ögelerle perdelememeyi tercih etmiştir. Meryem'in dağınık saçları, özensiz kıyafeti ve neredeyse bilinçli bir tercih olduğunu düşündürecek kadar kötü bir şekilde resmedilmiş ayakları, bu yorumlamayı anlamamızı sağlayan detaylardır. Meryem'in sıra dışı kimliği ve ruhani karakterini bize usulca fısıldayan tek detay; kafasının hemen üstünde, belli belirsiz bulunan haledir. Bunun dışında resimde olağanüstü bir ögeye rastlamak imkansızdır.
Ressamın bu farklı tasvir tercihlerinin üstüne bir de, resimde yer alan Meryem tasviri için, Tiber Nehri'nde boğulan genç bir kadını model olarak kullandığı söylentileri eklenince, eser döneminde fazlasıyla dışlanmış ve kilise tarafından asla kabul görmemiştir.
Şimdilerde ise; Caravaggio'nun dini hikayeleri ve ilahi kişilikleri çok farklı tasvirlerle ele alarak resmetmeyi tercih ettiğini biliyoruz. Bu eser de, onun kutsal ve ilahi meselelere getirdiği açık yorumun en iyi şekilde gözlemlenebileceği eserlerden biridir.
Bu eserde, hem Barok resim tarzının hem de Caravaggio'nun kendi tarzının özelliklerini görmemiz mümkün. Diğer eserlerinde olduğu gibi bu eserde de, ustaca kullanılmış bir ışık tekniği görüyoruz. Bu karanlık-aydınlık dengesi bize resmin içinde yer almamız ve o anı hissetmemiz için büyük bir fırsat veriyor. Yukarıdaki kırmızı perde adeta bakmakta olduğumuz manzarayı çerçeveleyecek biçimde konumlandırılmış.
Resmin geriye kalanında Meryem için yas tutan kalabalığı görüyoruz. Havarilerden bazıları yüzlerini kapatmış vaziyette ağlarken görülüyor. Baş ucunda duran kişinin ise, elini çenesine götürerek düşüncelere daldığını fark ediyoruz.
Aynı zamanda havarilerin üstünden gelen ışığın yönlendirmesiyle, kendimizi Meryem'in cansız bedenine bakarken buluyoruz. Onun canlılıktan eser kalmayan bedeni ve aşağıya doğru sallanan bileğinin hemen yanında, yas tutan ve Magdalalı Meryem olduğu düşünülen genç bir kadın görülüyor.
Onun hemen yanında ise, bakır bir tas göze çarpıyor. Bu bakır tas seyirciye göre o kadar yakın konumlandırılmış ki, elimizi uzatsak tasa ulaşabilecekmiş gibi hissediyoruz. Ayrıca yas tutan kalabalığın sadece bu noktasında bir boşluk bırakıldığını fark etmek hiç de zor değil. Sanatçının bu boşluğu seyirci için bıraktığı düşünülmektedir. Yani yas tutan kalabalığa ve bu ana tanıklık etmesi gereken seyirci için, resmin kendisinde doğal bir boşluk bırakılmıştır.
Rönesans döneminde gördüğümüz kusursuz detaylar ve zarafet algısını tamamen reddeden Caravaggio'nun, bu yorumunda yeniden doğuşa ya da aydınlanmaya dair bir emareye rastlayamıyoruz. Tam tersine yoğun ve vurucu bir şekilde işlenmiş yas anına tanıklık ederken buluyoruz kendimizi.
Hayatın en doğal parçası olan ölüme insanların verdiği gerçek tepkileri görüyoruz. Eserin hakkında çıkan söylentilerin dışında, sanatçının kilise tarafından kabul görmemesinin sebeplerinden bir diğeri de; böylesine ruhani kişilikleri gündelik hallerinde resmetmiş olmasıdır.
Sanatçının resim anlayışını ve tekniklerini anlamak adına değerli olan Meryem'in Ölümü adlı bu eser, tepki çekeceği bilinmesine rağmen cesurca resmedilmiş olmasıyla da büyük bir önem arz eder. 369cm x 245 cm gibi büyük ölçülerde resmedilen eser, günümüzde Paris'te bulunan Louvre Müzesi'nde sergilenmektedir.
Kaynak: " target="_blank" rel="noopener noreferrer">1, 2,
Yorum Bırakın