VENÜS VE MARS (VENUS AND MARS)
Asıl adı Alessandro di Mariano di Vanni Filipepi olan Sandro Botticelli, 1 Mart 1445’de İtalya’nın Floransa kentinde doğmuştur. Çıraklığa başlamadan önce babası Mariano Filipepi oğlunu bilinçli bir şekilde yetiştirmiştir. İyi bir çıraklık eğitimi alan Sandro babasının yakın arkadaşı olan kuyumcu ve zanaatkâr Botticelli‘nin yanına çırak olarak verilmiştir; ismini de ustası olan kuyumcu Botticelli’den almaktadır. O dönemde kuyumcuların ve ressamların temas halinde olması nedeniyle Sandro bütün ilgisini desen sanatına verip sonra resim sanatına yönelmiştir. Bu karardan sonra ünlü İtalyan ressam Filippo Lippi‘nin öğrencisi olmuştur. İlk yıllarında Filippo Lippi’den etkilense de daha sonraki eserlerinde Leonardo Da Vinci’nin de ustası olan Verrocchio‘nun etkileri görülmektedir. Rönesans sanatının en önemli sanatçılarından biri olan Botticelli ilk yapıtlarından itibaren dikkat çekmeyi başarmış; eserlerinin konularını dinden ve mitolojiden seçerek sadece yaşadığı dönemde değil, yüzyıllar sonra da ikonik bir sanatçı olarak kalmayı başarmıştır. Resmettiği sahnelerde bolca figür kullanan sanatçının kendine özgü bir üslübu vardır; devinimli, salınım içinde çizgiler kullanan sanatçı için hareketli kumaşlar ve saçlar olmazsa olmazdır. İtalyan sanatçı ve sanat tarihçisi olan Giorgio Vasari, Botticelli’den; “Botticelli, sancakları ve başka kumaşları, renklerin akmadan iki tarafta da görüneceği şekilde malzemeyi örerek nasıl yapılacağını bulan ilk insanlardandı.” diye bahsetmiştir. Rönesans dönemi sanatçıları on beşinci yüzyılın ikinci yarısında, tablolarının konuları için klasik antik çağın geleneklerine dönmeye başlamışlardır. Homeros, Vergilius ve Ovidius gibi şairlerin eserlerinde anlatıldığı üzere Yunan ve Roma mitolojileri; hayatları, aşkları ve yaptıklarıyla ressamların tablolarında hümanizm ve natüralizmin yeni ruhunu ifade edebilecekleri ve sanatsal varlıklarının popülerliğini günümüze kadar yitirmeden ulaştırabilecekleri kurgusal birer model olan tanrılar, yaratıklar ve kahramanlarla dolu, göz alıcı bir dünya sağlamıştır. Ressamların konu olarak antik çağ tanrı ve tanrıçalarını seçme sebebi; figürler ve fon olarak kullanabilecekleri dekorların çok fazla olmasıdır. Botticelli’nin bu eserinde Venüs arkasına yaslanmış, Mars ise bitkin şekilde uyurken resmedilmiştir. Venüs, güçlü savaş tanrısını eğlendirebildiği sürece yeryüzünde barış olacaktır. Mars’ın etrafındaki Satirler onun mızrağı, miğferi ve zırhı ile oynarken bile onu uyandıramazlar; bu sırada Mars, kulağına üflenen deniz kabuğundan ve başının etrafında vızıldayan yaban arılarından habersizdir. İtalyanca “vespe” diye adlandırılan yabanarıları, Botticelli’nin 1483’te Vespucci ailesi için yaptığı bu eserde Vespucci ailesini simgelemektedir. Tablonun şekli dolayısıyla; şömine üstü ya da yatak odası gibi özel bir yer için tasarlandığı düşünülmektedir. Temel öğelerden bahsetmek gerekirse; 2 mitolojik karakterimizden biri olan Venüs, güzellik ve aşk tanrıçasıdır. Ayrıca, Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu (Birth Of Venüs) adlı eseri, onun bir kabuğun üzerinde kıyıya savruluşunu resmetmektedir. Eşi Vulcanus tarafından dövülmüş bir kemerle erkekleri esir eden Venüs, çağdaş güzelliğin temsilcisi olarak resmedilmiştir. Nü kadın figürleri üzerinde çalışan ressamlar geleneksel olarak onu tahrik edici şekilde arkaya yaslanırken göstermişlerdir. Onun özel sembolü aşk tanrısıydı; diğer sembolleri ise gül, mersin, kuğu, kumru ve altın elmaydı. Bunların yanında resmin diğer öğesi, Jüpiter ve Juno’nun oğlu olan Mars, zırhı ve kalkanı ile militan bir figür olarak gösterilir, Mars alegorilerde sevginin ve zekanın savaştan üstün geldiğini göstermek için belirir. Olumsuz rolünde, savaşın uygar arayışları ayaklar altına aldığı zamanlarda, barışın üstün hedefini de vurgulayabilir. Mars’ın en önemli ilişkisi Venüs ile olmuştur; her ne zaman Venüs’ün eşliğinde olsa, zırhını çıkarmış ve dünyada barış olmuştur. “Silahlarıyla güçlü olan Mars savaşın vahşi çalışmalarını yönetir, buna rağmen, her zaman canlı kalan aşk yarası yüzünden yenilmiş bir halde kendini kucağınıza atar.” Bu tema Mars’ın kenara bıraktığı zırhı ile teklifsiz şekilde etrafta oynayan “putto”larla mizah yollu ele alınabilir. Günümüzde Rönesans döneminin en bilinen sanatçılarından biri olan Botticelli’nin keşfedilip popüler olması 19. yüzyılda gerçekleşmiştir. Sınırları belirlemek için çizdiği koyu renkli kontur çizgileri, gerçekçi görünümü dekoratif yansıtabilmek için verdiği bir tavizdir; ancak bu taviz aynı zamanda sanat dünyasında etki yaratmasına da sebep olmuştur. Botticelli’nin 1483 yılına ait “Venüs ve Mars” eseri, Londra’daki Ulusal Galeri (National Gallery)’de bulunmaktadır.
KAYNAK-1: Sanatın Gizli Dili
Yorum Bırakın