Ünlü Tabloların Hikayeleri - Iv

Ünlü Tabloların Hikayeleri - Iv
  • 3
    0
    0
    2
  • BELLEĞİN AZMİ (THE PERSISTENCE OF MEMORY)

    “Sürrealizm benim.”

    11 Mayıs 1904’de İspanya’nın Figueras kentinde dünyaya gelen Salvador Dali, gözlerini trajedinin ortasında açmıştır. 3 yaşındayken menenjitten hayatını kaybeden erkek kardeşinden sonra dünyaya gelmesinden olacak ki; ailesi ona kardeşinin ismini vermiştir: Salvador. Kardeşine ikizi kadar benzemesinin yanında, anne babasının sürekli bu ani ölümden bahsetmesi Dali’yi küçük yaşta kimlik bunalımına sokmuştur. Bu sebepten, ailesinin dikkatini çekmek için histeri krizlerine girmek gibi sınırsız çabası olmuştur. 1973’te adaşı olan erkek kardeşi için şöyle der: “Doğar doğmaz tapınılan bir ölünün ayak izlerinden yürümeye başladım. Beni severken hala onu seviyorlardı aslında. Belki de benden çok onu. Babamın sevgisinin bu sınırları yaşamımın ilk günlerinde itibaren çok büyük bir yara oldu benim için.” Küçük kız kardeşi Ana Maria’ya olan sevgisi ve bağlılığı bile bu durumu değiştirmeye yetmemiştir. Onu resme yönlendiren kişiyi, annesini, meme kanserinden kaybedince: “Hayatımda aldığım en büyük darbeydi. Ona tapardım. Ruhumun kaçınılmaz kusurlarını görünmez kılabilmesine hep güvendiğim bir varlığın kaybını kabullenemiyordum.” diye yazarmıştır. 1926 yılında Paris’te tanıştığı Picasso, Dali’nin sanatı için en önemli dönüm noktalarından biri olmuştur. 1938’deyse büyük hayranı olduğu, yazı ve araştırmalarını takip ettiği Freud ile tanışmıştır. Diğer sürrealistler gibi bilinçaltının dışavurumuyla ilgilenen Dali’yi Freud; “İçten ve fanatik” diye tanımlamış, ondan “Gözleri büyüleciyi bir dünyayı keşfediyordu.” Diye bahsetmiştir. Dali’nin sanatçı kişiliğinin arka planındaki en önemli kişi hayatının aşkı ve ilham perisi Gala’dır. Paul Éluard’ın karısı Gala (asıl ismi Helena İvanovna Diakonova), tanıştıkları an Dali’nin dikkatini çekmiş ve kadınlara bakışını değiştirmiştir. Yıllarca konuşulacak olan bu “sıra dışı” aşk hikayesi, Dali’nin ruhu ve dolayısıyla sanatı için bir pusula haline gelmiştir. Sürrealizm yani gerçeküstücülük akımının en önemli temsilcilerinden olan Salvador Dali’nin şüphesiz en hafızalara kazınmış eseri Belleğin Azmi, nam-ı diğer Eriyen Saatler’dir. Resimde ilk göze çarpan figür eriyen saatler olsa da; en dikkat çekici öğelerden biri olan ortadaki biçimsiz şekil, gerçekdışı bir dünyaya atıfta bulunur. Bunun yanında, arka plandaki sahil manzarası ise resmin gerçek dünyayla bağlantısıdır. Dali manzarayı resmederken kendi ülkesi olan İspanya’nın Katalonya bölgesindeki Port Lligat’tan esinlenmiştir. Manzaranın gerçekliği ve diğer gerçek dışı figürler, Dali’nin eserlerinde alışık olduğumuz “rüya ve gerçek” geçişini temsil eder. Bu durumda arka planın gerçekliğiyle eriyen saatler karşıt bir görünüm sergilemektedir. Eseri Klasik Sanat’tan ayıran en temel fark tam da bu noktada başlamaktadır. Klasik Sanat’ta içerikler net ve anlaşılırdır, buna karşın Modern Sanat daha yoruma açık bir temel üzerine oturtulmuştur. Eriyen Saatler için öne sürülen yorum ve açıklamalardan biri; Einstein’ın Görecelilik Kuramı (Theory Of Relativity)’ndan yola çıkılarak yapılmıştır. Buna göre, tablodaki zaman ve mekan bir bütünlük içinde değildir. Nesneler yeniden şekillenecek, formlarını değiştirecek biçimde resmedilmiştir. Dali’nin seçtiği “saat” objesinin de zamanın göreceliliğine atıfta bulunduğu şeklinde yorumlar yapılmıştır. Yapılan yorumların yanında, Salvador Dali aslında hiçbir zaman eserini tam olarak açıklamamıştır. Sorular karşısında yalnızca eriyen bir Camembert peynirinden esinlenerek resmettiğini belirtmiştir. Aslında tablonun esas çıkış noktası, Dali’nin üzerinde çalıştığı kısım Port Lligat manzarasıdır. Resmi tamamlamakta zorlanan sanatçı bir gün dışarda otururken Camambert peynirinin eridiğini fark etmiş ve bu görüntüye yoğunlaşmaya başlamıştır. Yaz sıcağında eriyen peynirin görüntüsü, Dali’nin sıkıntılı ruh halleriyle birleşerek ona eşsiz tablosunu yaratma ortamı sağlamıştır. Resmin sol alt köşesindeki cep saatinin üzerindeki karıncalar ve eriyen saatin üzerindeki sinekler “yok oluş” kavramını, kurumuş ağaç ise “ölüm”ü simgelemektedir. Resmin geneline hakim olan bu çürüme, yok oluş, ölüm teması; eriyen saatlerin simgelediği zaman kavramıyla bütünlük halinde olduğundan Dali’nin üzerinde durduğu uyku-rüya-bilinçaltı gibi kavramları desteklemektedir. Sıra dışı yaşamı ve sanatıyla, Modern kültürün en önemli isimlerinden olan Salvador Dali; benimsediği sürrealizmin akımının tarihteki en iz bırakan sanatçılarından biridir. Yıllarca, tam da kendisine yakışacak şekilde en ihtişamlı “farklı olan” tahtında oturmayı başarmış olan sanatçı, hem özel hayatı hem de eserleriyle unutulmaz olmayı başarmıştır.

    Serinin diğer yazısına buradan ulaşabilirsiniz.

    KAYNAK  : 1, 2, 3


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.