Sinemada, İtalyan Yeni Gerçekçilik akımından sonra, 1950 Fransa'sında ortaya yeni bir sanat akımı çıkmıştır. Sinema alanında çığır açan bu akımın adı Fransız Yeni Dalga'dır.Fransız Yeni Dalga sinemasında artık eline kamerasını alan herkes neredeyse film çekebilecek hale gelmiştir. Böylelikle sinema, sıkıcı konular işleyen sabit kameralar kullanılarak, aynı stüdyolarda geçen filmlerden kurtulmuş ve ele alınan kamera ile Paris'in sokaklarına inmiştir. Artık yeni dönemde kamera, oyuncuları takip ediyor, dış mekanlarda çekimler yapılıyor; yeni, genç ve yaratıcı yönetmenler ön plana çıkıyor. Hatta eskiden filmin yapımında en önemsenen senarist, yerini yönetmene bırakmak zorunda kalıyor. Fransız Yeni Dalga sayesinde sinema yeni bir çağa başlıyor. Yeni dalga akımını benimseyen film yapımcıları kendilerinden emin bir biçimde klasik film formatını reddetmiş ve birçoğu dönemin toplumsal ve siyasi olaylarına filmlerinde yer vermiştir. Bu akımda film, Hollywood formatından çok farklı yazılır. Yani seyirci hiçbir zaman, bir sonraki sahnede ne olacağını tahmin edemez ve bu da izleyiciyi kendine çekerek onlarda bir merak uyandırır. Peş peşe sıralanan sahneler birbirinin devamı olmak zorunda olmaz. Konular atlayabilir, bağımsız konular işlenebilir bu da bir sonraki sahnede ne olacağının bilinmesinin önüne bir engel koymuş olur. Sahnelerin birbirini izlememesi ise; günlük hayatımızdaki geleceğin bilinmezliğine bir göndermedir.
Fransız Yeni Dalga akımında, yönetmenler artık filmleri sadece çekmiyor aynı zamanda kendileri yazıyor ve filmi bir ekip oluşumundan çok, kişisel bir eser haline getiriyorlar. Yeni dalga akımı filmlerinde göze çarpan bir diğer özellik ise “atlamalı kurgu” tekniğinin kullanılmasıdır.
Yorum Bırakın