Tuz ile ilgili bu düşüncelerimizin başlangıç sebebi edebiyatımızda sürekli karşımıza çıkıyor oluşundandı. Araştırmaya başladığımızda Türk kültüründe tuzun yerine dair yapılmış bir çok çalışma gördük. Hocaların Hocası Şükrü Elçin tuz üzerine bir makalesinde "tuz ekmek hakkı" kavramından şöyle bahsediyordu: “Türklerin tarihine edebiyatına ve folkloruna giren tuz ekmek hakkı dostluk, vefa, arkadaşlık, sadakat, insanlık, samimiyet, mertlik, dürüstlük gibi kavramları içine alan zengin bir klişedir." Halk hikayelerimizde, şiirlerimizde en çok kullanılan tuz ifadelerinden birisidir bu. Dilimizde tuz ile ilgili 100'den fazla deyim vardır. Örneğin; "tuz biber ekmek, tuzla buz etmek, tuzlayayım da kokma, tuzluya mâl olmak, tuzluya oturmak, tuzsuz helva gibi sallanmak, çorbada tuzu bulunmak, tadı tuzu kalmamak, açık yaraya tuz ekmek" vb. Gördüğünüz üzere tuz onlarca deyim ve atasözünde kendine yer edinmiştir. Kavram bu kadar yerleşik, madde bu kadar önemli olunca, bizim ince ruhlu şair ve yazarlarımız da divitlerine tuz serpmişler.
Gelelim yazımızın asıl sebebine yani edebiyatımızdan "tuzlu" örneklere. Gelenekten moderne bir çok yazar ve şairin tuzun büyüsüne kapıldığından bahsetmiştik. Karacaoğlan, Aşık Şenlik, Gevherî, Dadaloğlu, Aşık Çerkezoğlu, Pir Sultan Abdal, Levnî, Şeref Taşlıova gibi isimler de tuza ilgi duyan isimler olmuşlardır.
Karacaoğlan bir şiirinde;
"Yeni geldi Arap atın sökünü,
Seyir eyle sağa sola bükeni
Helal edin tuz ekmeğin hakkını
Varamıyom beni burda eyler var" demiştir.
Önemli halk hikayelerimizden Kerem ile Aslı'da da tuz ile ilgili manzum ve mensur söyleyişler vardır.
Dadaloğlu demiştir ki: "Yaremi doldurdun ince tuzunan, üstüne de biber ektin öl deyi."
Aşık Veysel ise tuza şu dizelerinde yer verir:
"Aşkın beni elden ele gezdirdi
Çok dolandım bulamadım
Beni candan usandırdı bezdirdi
Tuzlu imiş yeyemedim aşını"
Gevherî ise "tadı tuzu kalmamak" deyimini benimseyenlerden olmuştur, bir şiirinde şöyle der;
"Dal oldu kâmetim büküldü belim,
Ben bilirim tadım tuzum kalmadı"
Halk edebiyatımızdan yakın tarihli bir örnek daha verecek olursak ünlü halk ozanımız Şeref Taşlıova'nın şu dizelerini gösteririz:
"Şeref der ki gerçek aşık olmayan
Dert ortağı telli sazı çalmayan
Yediğinin kıymetini bilmeyen
Ekmek fayda etmez tuz fayda etmez"
Halk edebiyatı örnekleri için
Günümüz edebiyatına yavaş yavaş yaklaşırken gelmiş geçmiş en güzel tuzlu şiirlerden bahsetmemiz gerekir. Bunların başında ise Nazım Hikmet'in "Seviyorum Seni" adlı şiiri vardır.
"Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi Geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi Ağır posta paketini neyin nesi belirsiz telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi Seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık içimde kımıldayan birşeyler gibi Seviyorum seni Yaşıyoruz çok şükür der gibi."
Bedri Rahmi Eyüboğlu ise özellikle "Tuz Şiiri" yazar ve der ki:
"Bir yanım tuz, Bir yanım şeker Tuzdan yanayım
Bir yanım deniz Bir yanım toprak Denizden yanayım
Bir yanım sen Bir yanım ben Senden yanayım"
Ahmed Arif "Kalbim Dinamit Kuyusu" şiirinde tuz ekmek payından dem vurur.
"...Beni, gözlerin götürür
Gözlerin
Aşkla, acıyla...
Kuşatmışlar
Sesimi, soluğumu
Kesilmiş
Tuz-ekmek payım
Vurgunum
Ve darda,
Gözaltındayım..."
İsmet Özel "Mataramda Tuzlu Su" şiirinde; "Mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok. Uzun yola çıkmaya hüküm giydim." demiştir. Dönemimiz güzel adamlarından, daha çok şiirini görmek istediğimiz yazar Menderes Samancılar ise "Yanmış Orman Kokusu" adlı kitabında "Tuz Kokulu Mumlar" şiirine imza atar."Sana
Ulaşılması mümkün olmayan okyanuslardan
Tuz kokulu mumlar getirdim..."
Dönemimiz şairlerinin en güzellerinden, istisnasız en naifi Orhan Alkaya "Tuz Günleri" adlı müstakil şiir kitabında bulunan şiirinde şu dizeleri okur ile buluşturur. Belki de yazılmış tuzların en hırçınıdır ve aynı zamanda en çok acıtanı. "bize yapılanları gördüm , hepsini gül yanlış kokarsa tuz yakaya takılır" Bu kadar tuzlu şiirden sonra sizin için tek temennimiz şu olur sevgili okur, "Tadınız tuzunuz hiç eksik olmasın."
Yorum Bırakın