DNA'sı Yeşil Ülke: Slovenya

DNA'sı Yeşil Ülke: Slovenya
  • 0
    0
    0
    0
  • Maalesef biz ülkemizde doğayı, ormanları yok etmek için elimizden geleni yapmaya devam ederken "Bizim DNA’mız yeşil, bir Slovenyalı için düşünülebilecek en kötü şey doğanın yok olmasıdır." der bir başka Slovenyalı… Aslında tam da söyledikleri gibi, Avrupa’nın en küçük ülkelerinden biri olan Slovenya için bir doğal cennet diyebiliriz.

    Avrupa’nın yüz ölçümüne oranla en fazla orman alanına sahip ülkelerinden olan Slovenya’nın "En modern, en tarihi ya da en popüler" ülke olma gibi bir iddiası bulunmuyor. Onlar için bunların hepsinden daha da önemli bir şey var; ormanları ve doğa

    Elbette herkesin seyahat anlayışı farklıdır ve eğer siz de doğa için gezmeyi seviyorsanız, Slovenya tam da aradığınız adres olabilir.

    Avrupa’nın doğası en güzel korunan ülkelerinden olan Slovenya belki de son yıllarda biraz daha popüler oldu. Özellikle sosyal medyada sık sık karşımıza çıkan Bled Gölü, Slovenya’nın ikonlarından biri haline dönüşse de, bu aslında buz dağının görünen çok ama çok küçük bir bölümü…

    BİR ÜLKE DÜŞÜNÜN, YARISINDAN FAZLASI ORMAN

    Evet, tam da başlıkta olduğu gibi. Yugoslavya’nın dağılmasından sonra bağımsızlığını ilan eden bu yeni ve küçük ülkenin yarısından fazlası ormanlarla kaplı. Korumuşlar, korumaya devam ediyorlar. Bina dikmiyorlar, yollar yapmıyorlar, eski olanı yıkıp yenisini dikmek için uğraşmıyorlar, sadece koruyorlar.

    2016 yılında dünyanın "en sürdürülebilir" ülkesi seçilen Slovenya’nın en büyük şehri başkent Ljubljana da aynı yıl Avrupa Birliği tarafından "Avrupa’nın en yeşil başkenti" seçilmişti.

    Tabii yukarıda da bahsettiğimiz gibi Slovenya’ya gidiyorsanız amacınız sadece başkent Ljubljana olmamalı ama biz de başkentten başlayalım. Yaklaşık 300 bin nüfusu ile belki de Avrupa’nın en küçük başkentleri arasında yer alan Ljubljana eski ama bir o kadar da renkli yapıdaki binalarıyla sizi büyüleyebilir. Başkenti tepeden gören ve tarih boyunca birçok farklı amaçla kullanılan Ljubljana Kalesi de, şehrin en önemli noktalarından biri. Kale başkentin en çok turist çeken yeri olarak gösteriliyor.

    Bir de şehrin simgesi var, Dragon BridgeLjubljanica Nehri’nin üzerinde yer alan Dragon Bridge, kalenin ardından şehrin en popüler yeri. Son halini 1901’de alan Dragon Bridge öyle çok büyük ya da daha doğrusu sizi büyüklüğü ile etkileyebilecek bir köprü değil. Bu nedenle gidip hayal kırıklığına uğradıklarını söyleyenler çoktur. Ancak yine de şehrin kuruluşundaki efsane ve onun simgelerini barındıran bu mistik köprüyü görmekte yarar var.

    Avrupa’nın farklı yerlerinde bu tür inanışlar vardır ki Ljubljana için de bu geçerli. Nedir peki bu inanış? Eğer köprüdeki ejderhalara dokunursanız günün birinde yeniden Ljubljana’ya geleceğinize inanılır.

    DOĞA İLE KUCAKLAŞMA, İLK DURAK BLED

    Başkente bu kadar yer ayırdıktan sonra asıl bahsetmek istediğimiz nokta olan Slovenya’nın doğasına geçebiliriz.

    Öncelikle en popüler yerlerden olan Bled Gölü… Başkente çok uzak olmayan Bled Gölü ve Bled Adası’nı tam olarak nasıl tarif edilir, aslında doğru kelimeleri bulmak zor. Yemyeşil dağlarla çevrili bir alanın ortasında, bir göl ve bu gölün ortasında yine yeşillerin içinden size göz kırpan bir kilise. Tam da yarattığı Orta Dünya ile bizleri bambaşka bir dünyaya götüren Tolkien tasvirlerine uygun…

    17. yüzyıldan kalma bu kilise artık bir turizm merkezi haline dönmüş. Muhtemelen Slovenya’yı ve Ljubljana’yı ziyaret edip buraya gelmeyen insan yoktur denecek kadar azdır. Kiliseye giriş 1655 yılından kalma 99 basamaktan oluşan bir merdivenle yapılıyor. Ada ve kilise sezon içinde düğün organizasyonları için de kullanılıyor.

    Bled Gölü’nün kenarında yaklaşık 100 metre yüksekliğe yapılmış Bled Kalesi de atlanmamalı. Genellikle insanlar Bled Adası’ndaki yapıyı Bled Kalesi olarak düşünüyor ancak durum öyle değil. Adada yer alan yapı kilise, kale ise göl kenarında adayı da çok güzel gören bir noktaya inşa edilmiş. Zaten göl kenarında ya da adadayken kalenin ne kadar çekici bir havası olduğunu görüyorsunuz. Kalenin, Slovenya’nın en eski kalesi olduğu da kabul edilir.

    SÖZÜN BİTTİĞİ YER, TRIGLAV MİLLİ PARKI

    Alp Dağları’nın güneydoğu kesiminde yer alan Triglav Milli Parkı, Slovenya’nın belki de en değerli yeri… Birkaç kez kesintiye uğrayıp sorun yaşansa da 1920’lerden bu yana korunmaya çalışılan ve son olarak 1981’de resmen bugünkü halini alan milli park içerisinde görülmeye değer birçok farklı nokta var. Tabii burada görülmeye değer bölümünün bir kez daha göreceli olduğunu belirtmekte fayda var. Doğa ve fotoğraf tutkunları için görülmeye değer olduğu kesin…

    Belki Bled kadar popüler olamadı ama ülkenin en büyük doğal gölü Bohinj Gölü de bu alanın içindedir. Bohinj Gölü su sporlarının merkezi olmasının yanı sıra çevresi nedeniyle kayak tutkunlarını da çeken bir adres.

    Yine milli park sınırları içerisinde yer alan Trenta Vadisi ve Suca Nehri’nin oluşturduğu manzara da Slovenya’nın neden bir doğa ülkesi olduğunu ispatlıyor.

    Sosyal medyada karşınıza çıkmış olma ihtimali çok yüksek olan Saint Tomas Kilisesi ve Kriz Gölü de Triglav Milli Parkı içinde görülmeye değer yerlerin başında geliyor.

    Aslında Slovenya ile ilgili yazacak daha çok şey var. Hemen hemen her köşesinde doğal güzellikleriyle sizi büyüleyen bu ülkeyi yazarak anlatmamızın ardından Slovenya Turizm Kurulu tarafından hazırlanan video ile sizi biraz daha büyülemek istiyoruz.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.