Bir İstanbul Masalının Aşığı: Galata Kulesi

Bir İstanbul Masalının Aşığı: Galata Kulesi
  • 0
    0
    0
    0
  • Bir İstanbul masalının aşığı, asla ulaşamayacağı Kız Kulesi’ne sevdalı… Bu yazımızda görkemli sevdadan çıkan güzel sevdayı dillendirelim. Ancak başlamadan önce, Galata Kulesi'nin Kız Kulesi'ne olan derin aşkını ne de güzel dile getirmiş Bedri Rahmi Eyüboğlu "İstanbul Destanı" adlı şiirinde:

    “İstanbul deyince aklıma kuleler gelir. Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır. Ama şu Kız Kulesi'nin aklı olsa, Galata Kulesi'ne varır. Bir sürü çocukları olur.”

    Kız Kulesi şu koca boğazın ortasında yalnız başına, bütün zarafeti, afeti ve güzelliği ile insanı büyüleyen yüzyıllık şaheser. Güzelliği ve aşklara konu olan efsaneleri ile dillere destandır Kız Kulesi ama yapayalnızdır. Var olmuş nice aşklar görmüştür ama kendi hep yalnız kalmıştır yıllarca. Bu yalnızlık onu denizin karanlıklarını görmeye itmiş, ruhunu karartmıştır. Artık ne eski ışıltısı vardır ne de denizlerin dalga seslerine, martılara eşlik eden neşesi. Bütün bu yalnızlığı ile bunalırken bir gün neredeyse kendi inşasından 1300 yıl sonra, Cenovalılar inşaatını bitirip de külahını takınca İstanbul’un siluetinde dimdik yükselen, yakışıklı bir kule görür. Yüzyıllardır beklediği sevgilisi olacaktır bu kule. Hangi kule mi? Galata Kulesi tabii ki!

    İşte ben bir Kız Kulesi… İstanbul’un uyuyan prensesi… Ve sen Galata Kulesi… Bu dünyada bir deli aşık yani…

    Galata Kulesi bütün heybetiyle yükselivermiş bizim hoş Kız Kulesi'nin karşısında. İstanbul’un her bir köşesine hakim ve kudretli duruşuyla öyle yakışıklı gözüküyormuş ki, Kız Kulesi'nin ona vurulmaması imkansızmış. Galata Kulesi de ilk gördüğü gün aşık olmuştur denizin ortasında duran bu nazlı kıza. Ancak çok elde edilmezmiş Kız Kulesi onun için aslında. Acaba bilse ona sevdalandığını karşılık verir mi diye düşünüp dururmuş kendi lisanınca. Çaresizdir Galata Kulesi. Tarih içinde kimi zaman aşkından yanar kavrulur. Kimi zaman çaresizlikten yıkılır durur. Her seferinde söndürdüler yangınını. Tekrar tekrar inşa ederler. Her yükselişinde bir daha görür Kız Kulesi'ni, bir kez daha aşık olur hiç bıkıp usanmadan. İki aşık yıllarca bakarlar birbirlerinin güzelliğine ama nasıl kavuşur nasıl dile getirirlermiş ki aşklarını, arada kocaman bir deniz… Kız Kulesi aşık olduğu heybetli adama hislerini anlatamadığı için günden güne daha bir solgunlaşmış, üstelik onun hislerini de merak eder olmuş, ya o sevmezse beni diye kahrından deli olmuş. Galata Kulesi de aynı merak ve endişe ile büyütüyormuş her geçen gün ona olan aşkını… Yıllar yılları kovalamış yüzyılları doğurmuş. Galata Kulesi dayanamamış sevdiğini bu halde görmeye ve bir gün ulaştırırım umuduyla anlatmış ona hissettiklerini sayfalara şiirlere, mektuplara… Yazarmış yazmasına ama ne sesini ne de yazdıklarını hiç ulaştıramamış sevdiğine… Düşünüp dururmuş, nasıl ulaştırabilirmiş ki bu sayfaları aşkına…

    Galata Kulesi kara kara düşünürken Hezarfen Ahmet Çelebi çıkıvermiş bir gün tepesine ve Galata Kulesi'nden Üsküdar'a uçacağını anlatmış bu kudretli kuleye. Galata Kulesi yalvaran sözcüklerle rica etmiş Hezarfen Ahmet Çelebi'den, Kız Kulesi'ne yazdığı mektupları, şiirleri ulaştırmasını. Galata Kulesi'nin aşkının gücüne dayanamayan Hazerfan Ahmet bu istediği kabul etmiş.

    Almış mektupları ve bırakmış kendini koca kuleden boğaza doğru. Ama çılgın esen rüzgar ile bir o yana bir bu yana savrulurken denize düşürmüş mektupları, Kız Kulesi merakla izlerken bu çılgın adamı, savrulan kağıtları Galata Kulesi'nin yolladığını hissetmiş ve martılarla şarkılar söyleyerek keyiflenmiş. Olan biteni uzaklardan çaresiz izleyen Galata Kulesi ise üzüntüden ne yapacağını şaşırmış. Ama görmüş ki dalgalar yardım ediyor aşkına ve mektuplarını tek tek bırakıyormuş meğer Kız Kulesi'nin kucağına…

    Hezarfen Ahmet Çelebi’nin Galata Kulesi’nden uçması, memlekette hiç görülmemiş bir şeydir aslında. Bir insanı uçuran tabii ki aşktır başka ne olabilir? Bu arabuluculuk Hezarfen Ahmet Çelebi için iyi olmamıştır çünkü durumu duyan Padişah Cezayir’e sürer Hazerfen Ahmet Çelebi’yi. Aşıklara inanmanın bedelini öder ve 31 yaşında Cezayir de hayata gözlerini yumar kıymetli Hezarfen Ahmet Çelebi. O günden sonra Galata Kulesi hem esirlere hem de kendine zindan olur. Kız Kulesi de hem bazı devlet adamlarının hem de kendinin zindanı olacaktır. Kaderleri birdir artık. Kız Kulesi aşkına karşılık bulmanın sevinci ile içine güneş gibi doğan bu haşmetli kulenin karşısında günden güne güzelleşir... Aşkının karşılıksız olmadığını gören Galata Kulesi de yıllara rağmen daha bir kudretli daha bir sağlam süzer olur sevdiğini… İşte bu aşk sayesinde ikisinin de yıllardır güzellikleriyle insanlığı büyülediğine inanılıyor. Yolunuz düşünce mutlaka uğrayın, hissedin bu büyülü efsanenin atmosferini.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.