Başrollerini usta oyuncu Haluk Bilginer ve Cansu Dere'nin paylaştığı, yönetmen koltuğunda Onur Saylak'ın oturduğu Puhu Tv'nin yeni dizisi şahsiyetin altı bölümü yayınlandı. Hakan Günday tarafından yazılan senaryosuyla Türk dizi sektörü için büyük bir adım olan Şahsiyet, sıradanlaşmış hikayelerle dolu sektöre her şeyiyle yepyeni bir soluk getirdi. Sinematografisiyle kendine hayran bırakan dizinin görüntü yönetmeni ise Feza Çaldıran. Uzak çekimlerde tablo gibi sahneler yakalarken yakın çekimlerde karakterlerin duygularını çok başarılı biçimde seyirciye aktarıyor. Dizi karakterlerin, mekanların ve kostümlerin renk uyumları konusunda da oldukça başarılı.
Dizide birbirinden güzel ve içi dolu replikler geçiyor; bazen sisteme ince bir eleştiri, bazen öylesine söylenmiş bir söz, bazen ise karakterlerin hayatlarının içinden güzel bir anı. Özellikle Haluk Bilginer'in eşsiz sesiyle buluşan her replik kulaklara şiir gibi geliyor. Şahsiyet'te geçen bazı replikler şöyle:
''Dokuz yaşındayım, yıl 1961...Annem benim doğum günüm için pasta yapmış. İlk defa o zaman mum üfleyip bir dilek tuttum. Dileğim de şu; o sıralar Yuri Gagarin uzaya çıkan ilk insan olacak. Ben de dedim ki, ne olur beni de yanına alsın...O kadar inandım ki dileğimin gerçekleşeceğine, ben bir çanta yapıp beklemeye başladım. Güya Sovyet elçiliğinden gelip alacaklar beni. Ama sağdan soldan duyuyorum onlar komünist diye. Diyorlar ki amann komünist onlar. Olsun diyorum, ben de komünist olurum. O sıralarda, bizim giriş katında üniversite öğrencileri oturuyor. Annem onlara da komünist diyor. Biliyorum onlar bizim kömürlükte kitap saklıyor. Ben gittim, yürüttüm bir tane. Nazım Hikmet'in şiirleri...En kısasını buldum ezberledim. Dedim ki şimdi Ruslar gelirse, ben bu şiiri okurum onlara. Onlar da der ki tamam bu da bizden, götürürler beni. Neyse... Tarih 12 Nisan. Uzak mekiği fırlatılacak, Vostok 1...Ama hala gelen giden yok. Ben diyorum unuttular herhalde beni. Mekik fırlatıldı, herkes dua ediyor; mekik atmosferi geçsin, uzaya çıksın diye. Bir ben diyorum ki yarı yolda dursun dönsün beni alsın. Belki bir de Amerikalılar, Vostok'un uzaya çıkmaması için dua ediyordu. Neyse... Bütün gün radyonun başında içimden o şiiri okudum: Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,
budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında. Ne zaman bu şiiri okusam uzaya gitmiş kadar olurum. Altmış beş yaşıma geldim. Geçen doğum günümde yine bir dilek tuttum, çocuk gibi. Yine imkânsız bir dilek tabi. Ne diledim biliyor musunuz? İyi bir insan olmayı.''
''Ama er geç, ben de unutacağım, değil mi? Bütün hatıralarım silinip gidecek. Peki ben ne olacağım? Telefon numaraları bir şey değil de, benim şahsiyetim ne olacak, o da silinip gitmeyecek mi?''
''Ömür boyu unutmak, unuttuğunu bile unutmak...''
''Mesele o değil ya, insanlar adam gibi dinlemiyor birbirini. Cümleyi bitirmeden otomatik cevap. Her şey otomatik zaten. Sonra anlaşamıyoruz, anlaşamazsın tabi!''
''Ne güzel olurdu, değil mi? Yanlış bildiğimiz her şeyi unutsak, sadece doğrular kalsa.''
-Alzheimer çok ciddi bir hastalık. +Benim gibi ciddi bir adama da öylesi yakışır zaten.
''Sakın bana ben de sevdim deme. Seninki sevgi değil, hınç. Hınçla sevilmez. Yok haksız tahrik, yok iyi hal… İndire indire bir madalya takmadıkları kalmış sana. Her zamanki gibi gereği düşünülmüş de gereği yapılmamış o mahkemede.''
''Türkiye'de insanlar seri katil olmaz, Türkiye'de insanlar cinnet geçirir.''
''Merak etme, alışırsın. İnsan bir şekilde ölülere alışabiliyor çünkü. Ne de olsa kimseye bir zararları yok. Yani artık yok. Onun için mesele yaşayanlara alışmakta. Esas zor olan o.''
''Neden senin gibi üniversitede devrimcilik oynayıp sonrada zengin bir herif bulup hiç çalışmadan kıçımın üstüne oturmadım. Söyleyeyim, canım istemedi! Benim canım bir şeyler yapmak istedi, gerçek bir şeyler...''
-Belki bir taşla iki kuş vuruyorsundur, olamaz mı? +Asla, hala biraz da olsa idealist biri olduğum için her kuşa ayrı taşım var benim.
''Bu hayattaki bütün kötülükleri aslında hiç tanımadığımız insanlar yapar. Onun içinde her sabah uyanır uyanmaz yaptığımız ilk şey kendimizi kandırmak''
''Ve yalan söylemenin en kötü tarafı ne biliyorsunuz değil mi? Söylediğiniz yalanları hatırlamak''
''Ben ölmekten çok korkuyorum Münir Bey. Hatta sana bir sır vereyim; bu dünyada herkes ölse, bir tek ben kalsam ona bile razıyım. Düşün, o yalnızlığa bile razıyım. Ya öteki tarafta hatırlarsam her şeyi? Mahvolurum ben, mahvolurum...''
''...Vicdan denen şey bağırsak gibidir. Sen uyurken de çalışır. Köreltsen de insaniyetini; işlediğin o korkunç cinayet, çıktığın idam sehpasıdır. Sımsıkı düğüm olur boynunda, kurbanının yağlı urgan gibi elleri. Kimse katil olduğunu bilmese de, her gece kendin asarsın kabuslarında kendini. Bağırsak vicdan gibidir. Derdin boşaltmaksa içini, kendin çekersin ipini. İnsan dener ve yanılır...''
-Bence insanın adının bir anlamının olmasının hiçbir önemi yok. +Neden? -Kimse kendi adını kendi koymuyor da ondan.
-Aynı gün içinde streçlenmiş iki ceset görmek ne anlama geliyor acaba? +Kısmettir galiba.
''Buradaki bütün arkadaşlar ve bu yayını izleyen milyonlarca insan şunu biliyor ki; eğer bir devlet görevlisi gereken neyse yapılıyor diyorsa hiçbir şey yapılmıyordur.''
''...İnsana aşk lazımmış aşk! Aşk olmadan olmuyormuş. Aşk olmadan bülbül de yokmuş, gül de yalanmış...''
''Duydum ki maziden bir nağme kalmış kulağında, yoksa o ben miyim? Bir yudum rakı kalmış dudağında; bilemedim, önce hanginizden içeyim?''
''Bomba patlıyor elli kişi ölüyor panik olmuyorsunuz, teker teker ölünce mi panik oluyorsunuz?''
1- Kırmızı kalem al. 2- Nazif'i öldür.
''Bir romanda okumuştum, diyordu ki; insan yoksullaştıkça daha az yer kaplar, yani insan yoksullaştıkça sıkışabilme yeteneği de artar''
-Sen hiç birini tek soru sormayacak tek soru sormayacak kadar sevdin mi Nesrin? Ya da hiç herhangi bir şeye körü körüne inandın mı? +Tabiki hayır asla -Desene senin hiç ailen olmamış Nesrin.
Dizideki müzik seçimleri de en az replikler kadar başarılı. Karakterlerin o anki ruh hallerine ve genel kişiliklerine uygun biçimde seçilen şarkılar, verilmek istenen duyguyu güçlendirerek seyirciye sunuyor. Birbirinden tamamen bağımsız tarzda olan şarkılarla diziye daha da renk katılıyor.











Yorum Bırakın