Bugün Nazım Hikmet'in aramızdan ayrılışının 55. yıl dönümü. Edebiyata sayısız eser sığdıran dünya şairimiz Nazım Hikmet'i, hayatına dokunan kadınları anlattığı şiirleriyle anıyoruz. Hazırsanız birbirinden anlamlı Nazım Hikmet şiirleriyle sizi baş başa bırakıyoruz.
Nazım Hikmet’in “şiiri”, Nazım Hikmet’in “politikası”, Nazım Hikmet’in “komünistliği”, Nazım Hikmet’in “hapisliği” denilip dururken; “Nazım Hikmet’in aşkları” hiç de görmezden gelinecek bir olgu değildir. Zaten şiirin ve şairin, kadınlara duyulan aşk, sevda ve muhabbetten uzak olduğunu kim iddia edebilir?
Bir şairi anlamak için yaşadıklarına da bakmak gerekir. Tıpkı Nazım Hikmet gibi. O komünist oldu. O vatan haini oldu. O çok sevdiği memleketinden sürgün edildi. Ama bir şeyi unuttular; o Nazım Hikmet'ti. Hepsinden daha değerli, hepsinden daha çok tanındı. Dünya'da bir olay olunca hep onun dizeleri söylendi. O aşk adamıydı.
Nazım Hikmet’in vazgeçemediği, en önemli tutkusuydu kadınlar. Uzun yıllarını hapiste ve çeşitli baskılarla yaşayan romantik komünist, tutkulu aşık Nazım’ın hayatına bir çok kadın girdi. Yaşamına yön veren, onun sanatını besleyen, Celile’si, Nüzhet’i, Piraye’si, Münevver’i, Galina’sı ve son eşi Vera şiirlerine konu olan kadınlardır. Belki de onlar olmasaydı, “Mavi gözlü dev” olarak tanıdığımız şairin yaşamı bu kadar heyecan verici, duygulu, anlamlı olabilir miydi? Nazım Hikmet’in yaşamında kadınların büyük ve önemli yerinin tanığı, çocukluk ve gençlik arkadaşı Vâlâ Nurettin, şu saptamayı yapıyor: “Aslında, Nazım monogamdı. Birini severse ona sadık kalmak isterdi. Sevemediği sıralarda da, sevilecek birini daldan dala arardı. Bunu bilinçle mi, içgüdüsüyle mi, can sıkıntısıyla mı yapardı? Daha ziyade kadınların ayartma çabasına kurban gittiğini, tanıdığım kadınların sözlü ve yazılı itiraflarından öğrenmiş bulunuyorum.”
“Nâzım Hikmet’in Aşkları”, ünlü şairin “Gövdesindeki kurt” Nüzhet Hanım, “Kalbinin kızıl saçlı bacısı” Piraye Hanım, “Dayı kızı” Münevver, “Saçları saman sarısı kirpikleri mavi” Vera’yla fırtınalı evliliklerinin anlatan şiirlerini derledik, keyifli okumalar.
Çocukluk ve İlk Gençlik Aşkları
Nazım Hikmet’in çocukluk çağında ilk aşık olduğu kadınlardan birisi Sultan Hamid Devri’nin ünlü valilerinden birisinin kızı Sabiha’dır. Sabiha’ya “ Gözleri siyah kadın, o kadar güzelsin ki” nakaratlı şiirini yazar.
“Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki
Çok sevdiğim başına yemin ediyorum ben
Koyu bir çiçek gibi gözlerin kapanırken
Bir dakika göğsünün üstünde olsa yerim
Ömrümü bir yudumda ellerinden içerim
Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki.”
Derken, evlenir mi yoksa bir yerlere mi çekip gider Sabiha Hanım, şairin sevda şiirlerinin menzili dışına çıkar. Bu kez de ünlü bir doktorun kızı baldızı olan Azize’ye aşık olur. On yeni yaşında bir genç olan şairimiz bu kez şiirlerini Azize’ye yazmaya başlar.
AZİZE
Bir ilahi gibi içten duyulur
Seven gönüllere aşina sesin:
Başında halenur gözlerinde nur
Sevda mabedinde bir azizesin…
Sihirinle dolarken boş muhayyelem
Gözlerinle telkin edilen dinin
Kitabı ne kadar olsa da elem
En zahit kuluyum ben mabedinin
Rüyaya daldıran şarabını sun
Önünde gönlümle gelirken dize
Şu yanan alnıma bir kere dokun
Azize ! Gözleri nurdan Azize!..
Bir yabancı ile evlenip Avrupa'ya giden Azize, 1940'larda Türkiye'ye döndüğünde, şairin bir arkadaşına telefon ederek, " Nazım'ın hapiste olduğu için yandığını" anlatır.
Şairimiz, Azizeden sonra daha pek çok kadına aşk şiirleri yazacaktır.
Doğu Emekçilerin Komünist Üniversitesi'nde İlk Evliliği Nüzhet Hanım
Nazım Hikmet'in evlenme önerisine Nüzhet Hanım'ın henüz "evet" demediği günlerden birinde şaire "Gövdemdeki Kurt" şiirini yazdıracak kıskançlık olayını yaşarlar.
en
benim
minare boyunda çam gövdeme,
yumuşak
beyaz
bir kurt gibi girdin,
kemirdin!
Ben
barsaklarında solucan Makdonaldı besleyen
İngiliz amelesi gibi taşıyorum
seni içimde!
Biliyorum
kabahat kimde!
Ey ruhu lordlar kamarası kadın!
Ey uzun entarili tüysüz Puankare!
Karşımda:
demirleri kıpkızıl
bir şimendifer ocağı gibi yanmak
senin en basit hünerin;
yine en basit hünerin senin
buzun üstünde bir paten gibi kıvranmak!
Soğuk!
Sıcak!
Kaltak!
dur!
Yumuşak
beyaz
kıvrılışlarınla
beynime giriyorsun
kemiriyorsun!
Oraya giremezsin!
Onu kemiremezsin!
Yumuşak
beyaz
kıvrılışlarıyla
beynime giren kurdu
çürük bir diş çeker gibi söktüm!
Epeyce ter döktüm!
Bu sonuncuydu
bir daha olmayacak!
Profesyonel Devrimci'nin Evlenme Kararı'nı Değiştiren Kadın: Piraye Hanım
1930 yılında, kız kardeşi Samiye Hanımın arkadaşı olan Piraye Hanım'la tanıştı. Piraye Hanım kocasından ayrı yaşayan iki çocuk sahibi dul bir kadındı. Nazım Hikmet, Türkiye koşullarında her an hapse girebilirdi kesinlikle evlenmemeyi düşünüyordu. İki aşık günlerden bir gün evlenmeye karar verdi. Nazım'in Piraye'ye ilk yazdığı şiir "Mor Menekşe, Aç Dostlar ve Altın Gözlü Çocuk"
Abe şair,
bizim de bir çift sözümüz var
«aşka dair.»
O meretten biz de çakarız
biraz..
Deli çığlıklar atıp avaz avaz
burnumun dibinden gelip geçti yaz
sarı
tahta vagonları
ter, tütün ve ot kokan
bir tren gibi.
Halbuki ben
istiyordum ki gelsin o
kırmızı bakır bakracında bana
sıcak süt getiren gibi...
Fakat neylersin,
yaz böyle gelmedi,
yaz böyle gelmiyor,
böyle gelmiyor, hay anasını... şey!..
EEEEEEEEEY...
kızım, annem, karım, kardeşim
sen
başında güneşler esen
altın gözlü çocuk,
altın gözlü çocuğum benim;
deli çığlıklar atıp avaz avaz
burnumun dibinden gelip geçti de yaz,
ben, bir demet mor menekşe olsun
getiremedim
sana!
Ne haltedek,
dostların karnı açtı
kıydık menekşe parasına!
Bursa Kalesi'ndeki Mahkumun Dayısının Kızı Münevvere Olan Aşkı
Fransa’dan dönen Münevver ile kısa bir yakınlaşma yaşansa da Münevver ressam Nurullah Berk’le evlenmiş, bir kızı olmuştu. Kendisinden 15 yaş küçük kumral saçlı, yeşil gözlü kadınla yazışmalar, gidip gelmelerle tutkulu bir aşk başlamıştı.
Ona yazdığı ilk şiiri "Sen" şiiridir
“sen esirliğim ve hürriyetimsin,
çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin,
sen memleketimsin.
Sen ela gözlerinde yeşil hareler,
sen büyük, güzel ve muzaffer
ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin…”
Kendinden 30 yaş küçük sarışın bir genç kız, 1955’te hazırladığı bir film için yardım istemişti. Vera… “Saçları saman sarısı, kirpikleri mavi, kırmızı dolgun dudaklı bu kız” İlk görüşte Nazım’ın kalbine girmişti. Evliydi ve bir çocuğu vardı. Ayrıldı. 18 Kasım 1960’ta Nazım’la evlendiler. Artık tüm şiirleri Vera içindi.
Ve işte Vera'ya yazdığı son şiiri
Gelsene dedi bana
Kalsana dedi bana
Gülsene dedi bana
Ölsene dedi bana
Geldim,
Kaldım,
Güldüm,
Öldüm…
Dünya Şairi'mizi sevgi saygıyla anıyoruz...
en
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin...
Fedakârlığımı anlıyorsun:
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak:
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım.
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
İçimden bir şey:
belki diyor.
18 ŞUBAT 1945
PİRAYE NAZIM HİKMET.
Kaynakça: Emin Karaca - Nazım Hikmet'in Aşkları Kitabı
Yorum Bırakın