Benny Goodman 1962'de Kızıl Meydan'da klarnet çalmış, Louis Armstrong 1961'de Kahire'de hasta çocuklarla buluşmuş, Duke Ellington Irak'ta nargile içmişti. Hepsi de Amerikan devletinin anti-Sovyet harekatının gizli birer silahı olarak...

Hüzünlü Palyaço Puddles Pity Party; Mike Geier adında bir Youtube şarkıcısı... Sosyal medyada çıkış yakalayan, America's Got Talent yarışmasındaki performansıyla hafızalarda yer edinen bu hüzünlü palyaçomuzu, buyurun hep birlikte tanıyalım...

80’lerde Gary Moore dinlemiş kişileri oldukça şanslı görüyoruz. Çünkü 1990’dan itibaren üstadın ismi blues ile özdeşleşmeye başlayınca yeni gelen heavy metal nesilleri Moore’un kendilerine hitap eden geçmişinden bihaber büyüdüler. Moore aramızdan ayrıldı, bize yine kaçırdığımız sanatçıları onlar öldükten sonra tanımak ve anlatmak kaldı.

“İnsanlar bana sinema okuluna gidip gitmediğimi soruyor. Ben de onlara hayır sinemaya gittim diyorum.” Bu sözlerin sahibi başta Reservoir Dogs, Pulp Fiction ve Kill Bill olmak üzere birçok unutulmaz işin altına imzasını atan Quentin Tarantino’dan başkası değil.

Bazı filmleri tanımlayabilmek için güzelliğinden bahsederiz. Bazı filmler ise güzelliği tanımlar, güzellik onlara göre şekillenir, onlarla anlam bulur, onlarla yaşar ve bu filmlerin zirvesinde kocaman batık bir gemi yer alır.

Efsaneleşmiş ABD yapımı komedi dizileri olan South Park ve How I Met Your Mother'da da hep gördüğümüz bir durum olan Amerikalıların Kanadalıları neden sevmediğine değineceğiz.

Durum komedisi (situation comedy) anlamında kısa süreli televizyon dizi konsepti olan sitcom, Amerika’da ortaya çıkan ve dünyada da örneklerini gördüğümüz bir tür. Her ne kadar şu sıralar eski bereketini kaybetmiş olsa da sitcomlar 80’lerin sonundan beri oldukça ilgi görüyor.

Japon sanatçı Riusuke Fukahori, kendine has yöntemi ile harika ötesi yağlı boya çalışmalarına imza atıyor.

Efsanevi gitar üstadı B.B. King'in blues müziğinin en büyük isimlerinden oluşu kimsenin itiraz etmeyeceği bir gerçek. Özellikle son yarım yüzyıla bakıldığında onun eline su dökebilecek bir başka isim bulmak hayli güç.

Bağımsız sinema ortaya çıktığından beri ona birçok misyon yüklendi. Kimilerine göre politik olmalıydı, kimilerine göre düşük bütçelerle yapılmalıydı, kimilerine göre ise sinema öğretmen rolünü alarak yeni akımlara yön vermeliydi.