Orhun Abideleri; Göktürk Yazıtları, Orhun Yazıtları veya Orhun Kitabeleri olarak da bilinir. Türk tarihinde büyük bir öneme sahip olan bu anıt eserler günümüzde Moğolistan sınırları içerisinde yer almaktadır. Detayları gelin hep birlikte inceleyelim.
1) II.Göktürk (Kutluk) Devleti’ne aittirler.
II.Göktürk Devleti, 50 yıllık bir Çin esaretinin ardından Kutluk İlteriş Kağan’ın başlattığı isyanla beraber 682 yılında kurulmuştur. En önemli hükümdarları; Kutluk İlteriş Kağan, Kapgan Kağan ve Bilge Kağan’dır.
2) Toplamda 6 anıttan oluşur fakat en önemlileri; Bilge Kağan, Kültigin ve Vezir Tonyukuk adına dikilenlerdir.
716 yılında tahta çıkan Bilge Kağan, devleti kardeşi Kültigin ile birlikte yönetmiş ve onların vezirliğini de Tonyukuk üstlenmiştir. Tonyukuk Abidesi'nde; Türklerin Çin esaretinden nasıl kurtulduğu, bağımsızlık savaşı ve Tonyukuk’un faaliyetleri anlatılır. Bu abideyi 716 yılında Tonyukuk bizzat kendisi yaptırmış ve kendisi yazmıştır. Bu nedenle ilk Türk tarih yazarı olarak kabul edilir.
Kültigin Abidesi, bir kaplumbağa heykeli üzerine açılan oyuk üzerine oturtulmuştur. Burada Türk-Çin ilişkilerinden bahsedilerek Türk İmparatorluğu ve Kültigin methedilir. Abide; Kültigin’in erken ölümü üzerine çok üzülen kardeşi Bilge Kağan tarafından 732 yılında yaptırılmış, yeğeni Yollug Tigin eliyle yazılmıştır.
Bilge Kağan Abidesi'nde ise devletin nasıl büyüdüğü, Kültigin’in ölümünden sonraki olaylar ve gelecek nesillere öğütler yer alır. Bilge Kağan’ın vefatından bir yıl sonra oğlu Tengri Kağan’ın isteğiyle yaptırılmış, yine yeğeni Yollug Tigin tarafından yazılmıştır (735).
3) Türk tarihinin bilinen ilk yazılı eserleridir.
Orhun Abideleri’nden önce dikilen, Yenisey Kırgızları’na ait yazıtlar da bulunmuştur. Ancak bunlar çoğunlukla mezar taşlarından ve birkaç satırlık ilkel yazılardan ibaret olduğu için pek kayda değer görülmemiştir. İçerikleri Orhun Abideleri kadar zengin değildir.
4) Siyasetname özelliği taşır ve öğüt verirler.
“Çin halkının tatlı sözlerine ve yumuşak ipekli kumaşlarına kanıp ey Türk halkı çok sayıda öldün! Ey Türk halkı öleceksin… Türk Oğuz beyleri, millet işitin! Üstten gök basmasa alttan yer delinmese Türk milleti, ilini töreni kim bozabilir?”
5) “Türk” adının geçtiği ilk metinlerdir.
Çin kaynaklarında Türkler’den “Tukue” şeklinde söz edilmiştir. “Türk” kelimesinin yer aldığı ilk belge ise Orhun Abideleri olarak bilinmektedir.
6) Orhun alfabesiyle yazılmışlardır.
Kültigin ve Bilge Kağan abidelerinin batı cephelerinde Çince kitabe bulunur. Diğer 3 cepheleri ise Orhun alfabesiyle Türkçe olarak yazılmıştır. Hitabet sanatının oldukça güzel kullanıldığı bu eserler, üslup bakımından da son derece zengindir. Öylesine yan yana getirilmiş kelimeler değil içli ve olgun satırlar neşredilmiştir. Cümleler yukarıdan aşağıya doğru okunur.
7) Türk milliyetçiliğinin temel kitabı olarak kabul edilirler.
“Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta ikisi arasında insan oğlu kılınmış. İnsan oğlunun üzerine ecdadım Bumin Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini töresini tutuvermiş, düzenleyivermiş. Dört taraf hep düşman imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tâbi kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş.“
8) Sosyal devlet anlayışı hakimdir.
“İçi aşsız, dışı giyimsiz, zayıf çaresiz millet üzerine oturdum (tahta çıktım). Küçük kardeşim Kül Tigin ile sözleştik: Babamızın, amcamızın kazandığı milletin adı sanı yok olmasın diye Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Küçüğüm Kül Tigin ve iki şad ile ölürcesine çalıştım.”
9) Abidelerle ilgili ilk bilgileri Cüveyni vermiştir.
13.yüzyılda yaşamış olan İlhanlı Devleti tarihçisi Cüveyni, “Tarih-i Cihangüşa” adlı eserinde Orhun Abideleri’nden bahsetmiştir.
10) Abideleri ilk okuyan kişi Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen’dır.
1889 yılında Rus tarihçi Yardintsev tarafından bulunan abideler, 4 yıl boyunca çözülememiştir. Ancak 1893 yılına gelindiğinde Vilhelm Thomsen Orhun alfabesini çözerek okumayı başarmıştır. İlk okuduğu kelimeler “Tengri” ve “Türk”tür. 1895 yılında ise başka bir bilim adamı Wilhelm Radloff, abidelerin tamamını okumaya muvaffak olmuş ve dönemin padişahı sultan II.Abdülhamid tarafından mecidiye nişanı ile ödüllendirilmiştir.
Yorum Bırakın