Virginia Woolf, Bilinç Akışı ve Feminizm: Deniz Feneri

Virginia Woolf, Bilinç Akışı ve Feminizm: Deniz Feneri
  • 4
    0
    1
    2
  • Bu içerik yazarlarımızdan Emircan Demir tarafından seslendirilmiştir. [audio mp3="https://cdn.wannart.com/production/post/2020/01/Virginia-Woolf-Bilinç-Akışı-ve-Feminizm-TAM.wav.mp3"][/audio] Fon: target="_blank" rel="noopener noreferrer">Gaze - Moux Deniz Feneri; Virginia Woolf’un aile yaşamını, kadının toplumdaki konumunu irdeleyen, bunu yaparken de okuyucuyu kendi çocukluğuna konuk ettiği, her yönüyle çarpıcı bir yapıt. Woolf’u 20. yüzyılda geleneksel edebiyata karşı bilinç akışı tekniğinin İngiliz edebiyatında en büyük temsilcilerinden biri olmasıyla tanıyoruz. O, romanlarında serim-düğüm-çözüm unsurlarına, somut bir hikaye anlatmaya önem vermedi. Çünkü, olayların yanıltıcı olabileceğine, okuyucunun karakterleri tanıyıp anlaması için yeterli olmayacağına ve pek çok farklı noktaya çekilebileceğine inanıyordu. Onun yapıtlarında asıl önemli olan, karakterlerin olaylara verdiği tepkiler, zihinlerinden geçenler, bilinçaltlarında yatanlardır. Üstelik romanlarında düşünceleri tıpkı zihnimizden geçenleri rasyonel bir sırayla değil, olduğu gibi karmaşık döşer. İşte Deniz Feneri de aynen bu şekilde, somut bir hikayeye sahip değil. Deniz Feneri’nin konusu, sekiz çocuklu Ramsay ailesinin 5-6 yaşlarındaki çocuğu James’in evlerinin karşısındaki adada duran deniz fenerine gitmek istemesi. Annesi, ertesi gün hava güzel olursa gidebileceklerini söylerken; babası havanın güzel olmayacağına dair argümanlar sunuyor. Mr. Ramsay ile Mrs. Ramsay’i böyle tanıyoruz. Mr. Ramsay, değeri bilinmemiş, belki de evliliğin ve çocukların da etkisiyle kendini yenileyememiş bir felsefeci iken; karısı Mrs. Ramsay ona ve zekasına büyük bir hayranlık duyuyor. Ona hizmet ederek mutlu oluyor. Veriyor, verdikçe kendini tüketiyor. Etrafındaki insanları, kiracılarını ve çocuklarını da yalnızca kendi kaderine yönlendiriyor: Evlenmek. Erkek zekasının kutsallığına ve böyle bir kutsallığın yanında kadının yalnızca ona hizmet için var olabileceğine inanıyor. Ona göre kadın zihninin bulanıklığı, güzelliğinin kaynağı oluyor. Bu düşünce yapısıyla Mrs. Ramsay’nin gelenekselci zihniyeti temsil ettiği aşikar. Woolf, Mrs. Ramsay’e bir alternatif yaratıyor: Lily Briscoe. Lily karakteri, Ramsaylerin kiracılarından biri. Bağımsız bir karaktere, bir sanatçı ruhuna sahip. Evlenmek aklının ucundan geçmiyor. Bu bakımdan herkesin sevdiği, güzelliğine bağlandığı Mrs. Ramsay onun için hayli itici biri. Onu yadırgıyor, evliliğin kutsallığına dair inancını yargılıyor. Birscoe, bir ressam. Etrafındakilerin “Kadınlar bir şey yazamaz, çizemez.” yorumlarına aldırmadan sevdiği işi yapıyor. Her yönüyle modern bir kişilik olan Lily, kitabın özünde Mrs. Ramsey’le olan mücadelesiyle Woolf’un gelenekselci 'maskülizme başkaldırısı' olma niteliği taşıyor. Kitabın okuyucuyu Woolf’un çocukluğuna konuk ettiğine değinmiştim. Deniz Feneri’nin kişisel boyutu, her sayfada kendini hissettiriyor. Woolf, kendini ailede spesifik bir karaktere sabitlemek yerine anılarını karakterlere serpiştiriyor. Bunlardan en belirgin olanları Lily ve James karakterleri. James’in deniz fenerine gitmek isteyişi, yıllar sonra babasının zoruyla götürüldüğünde ise yaşadığı hayal kırıklığı kuşkusuz mühim bir anının izdüşümü. Mr. ve Mrs. Ramsay karakterleri, Woolf’un anne ve babasını temsil ediyor. Woolf, babasına karşı soğukluğunu, onun daima despot, talepkâr tavırlarına karşı isyanını çocuklardan James ve Cam’in son bölümde zorbalığa karşı direnişlerinde açıkça belli ediyor. Mrs. Ramsay karakteri ile de annesine karşı sevgisiyle onun gelenekselci tutumuna karşı tepkisini sentezleyişi ise, tıpkı Woolf gibi ona ve kalbine karşı o derin sevgiyi hissederken bakış açısından tiksinmemize olanak veriyor. Retoriksel olarak da Woolf’un bu yapıtı kendini kanıtlamayı başarıyor. Somut bir hikayenin var olmayışı, uzun vadede hikayenin sürükleyiciliğini güçleştirmesi gereken bir durum. Woolf ise bu güçlüğü ustaca aşıyor ve hikaye şiirsel bir boyut alıyor. Hikayenin toplumsal olayları ele alış biçimine dikkat edilmese bile, yalnızca estetik mükemmeliyeti itibariyle haz almak pekala mümkün. Woolf’un romanını okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor, kendinizi hiçbir şeyin ve pek çok şeyin olduğu evin bir parçası olarak görüyorsunuz. Her yönüyle ustaca işlenmiş bir bilinç hikayesi, başarılı toplumsal referanslar, sıra dışı bir teknikle dilin başarılı kullanımı, detaylı karakter tasarımları ve felsefi duruşu ile Deniz Feneri, bir başyapıt.

    Yorumlar (1)
    • Şahane yazılmış ellerinize sağlık Toplumun dayatmalarının kadın üzerine etkileri ve bu etkinin başka kadınlara karşı önyargı oluşturması ve bilinçaltında mrs.ramsay'ın aslında evlenmemiş olan lily briscoe yu küçük görmesi ve onun üzerinden kendi evliligini yüceltmesi.

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.