Harry Potter Serisine Psikolojik Bir İnceleme

Harry Potter Serisine Psikolojik Bir İnceleme
  • 6
    0
    0
    0
  • Harry Potter, popüler kültürün bir numaralı figürlerinden biri. Durum bu şekilde olunca hem yediden yetmişe tanınıyor hem de seveni kadar sevmeyeni de oluyor. İnsanların sanki küçümsemek maksadı ile Harry Potter kitaplarına "çocuk kitapları" demelerini doğru bulmadık ve sizlere neden Harry Potter kitaplarının çocuk kitabı olamayacağını açıklamaya karar verdik. Irkçılık, sınıf farklılığı, cinsiyetçilik, cinayet, istismar, işkencehomofobi, ön yargı ve cahillik gibi konulara o kadar ustaca ve üstü kapalı bir şekilde değiniyor ki Rowling ancak yetişkinlerin anlayabileceği (ya da anlamasını beklediğimiz) ve her okumada farklı şeyleri fark ettirici bir şaheser yaratmış desek yeridir. Eminiz ki siz de küçükken bu seriyi okuduğunuzda verdiği asıl mesajları tam olarak anlayamamışsınızdır. İşte bunun nedeni Harry Potter kitaplarının bir çocuk kitabından çok daha fazlası olmasıdır. Harry Potter serisi her yaşa hitap eden bir klasiktir! Aslında Rowling bizlere, çocuksulaştırılmış olaylarla sadece bir yetişkinin anlayabileceği şeyleri anlatmış bu seride. Hadi şimdi kitap kitap bu seriyi biraz inceleyelim ve neden bir çocuk kitabından çok daha fazlası olduğunu anlamaya çalışalım.

    1. Harry Potter ve Felsefe Taşı

    Bu kitap yirmili yaşlardaki iki gencin vahşice öldürülmesi ve geriye bir yaşındaki erkek çocukları olan Harry'nin öksüz kalması ile açılıyor. Takdir edersiniz ki o an hiçbirimiz bunun üstünde çok düşünmemiştik. Hatta belki de büyüyüp, olgunlaştığımızda Rowling'in neden bu derece trajik bir durumu konu edindiğini merak etmişizdir. Oysa savaşta ölen askerlerin çocukları hep yetim büyür! Bu yetim çocuk Harry, kendisine kötü davranan bir ailede (annesinin kız kardeşi), kötü koşullarda, bildiğiniz hizmetçi gibi büyütülüyor. Bir Cinderella hikayesi. Sosyal hizmetler o sırada nerede belli değil. İnsan kendi kanından olan masum bir çocuğa neden böyle davranır belli değil. Harry büyürken evindeki bu zorbalar ile baş etmek zorunda kalıyor. Hatta durum öyle bir hal alıyor ki, Harry okula gidemesin diye bu aile bildiğiniz Azkaban’a benzeyen bir eve kapatıyor kendilerini. Lakin ne yazık ki bu durum sadece kitaplarda olmuyor, dünyada tonlarca çocuk bu koşullarda büyüyor. Okulda birtakım olaylar yaşanıyor, örneğin zengin ailenin oğlu hemen fakiri ezmeye başlıyor veyahut bir kız çocuğu zeki olduğu için dışlanıyor. Çocukken idrak edilemeyecek, gülünüp geçilecek konular olabilir bunlar ama bir yetişkinin bakış açısıyla bakınca Rowling bizlere aslında her okulda, her öğrencinin başına gelen gündelik, sıradan olayları anlatıyor. Bu yetim çocuk iki kişi ile tanışıyor. Destek, arkadaşlık, güven ve sevgi nedir işte o an öğreniyoruz. İşin acıklısı bu yetim çocuk da ilk defa öğreniyor, tadıyor bu duyguları.Bir insanın arkadaşları da ailesi olabilirmiş meğerse diyoruz büyüdükçe. Ayrıca kitabın sonunda on bir yaşındaki bir çocuk, anne ve babasını öldüren, az kalsın onu da öldürmeyi başaracak olan katilin yüzüne bakıyor… Biz küçükken bunu okuduğumuzda cesareti anlamıştık evet ama ya geriye kalan duygular? Tüm hayatını elinden alan biri ile karşılaşmanın verdiği hisleri belki de büyüyünce bile anlayamadık.

    2. Harry Potter ve Sırlar Odası

    Bu kitapta ırkçılık hiç olmadığı kadar yoğun desek yeridir. Göremedik diyenler '"saf kan" muhabbetine dikkat etsin. Rowling ustaca, nerede yaşarsak yaşayalım (büyücü dünyasında bile) dünyada ırkçılığın var olduğunu ve maalesef ki olmaya devam edeceğini vurguluyor bizlere. Zira büyücü dünyasında da çok uzun yıllardır süre gelen bir "saf kan ayrımı" var. Hatta saf kan olmadığı için dışlanan, avlanan, taşlaşan ve hatta öldürülen büyücüler var. Hitler döneminde de ari ırktan olmadığı için toplumdan dışlanan, avlanan, "sabunlaştırılan" ve öldürülen insanlar vardı, hatırlatalım istedik. Irkçılıkla özleştirilen Slytherin öğrencileri neden sarışın ve mavi gözlü sanıyorsunuz, tipik bir Alman vatandaşını ve Hitler Almanya'sını anlatabilmek için. Lakin çocuk aklımız ile okurken bunları fark edebilmemiz ne yazık ki mümkün olmuyor işte. Keza, yine bu kitapta yaşanan olaylar sırasında ortada makul bir şüphe bile olmaksızın, okul personellerinden biri okuldan kovulup hapishaneye yollanıyor. Hayatta ne yazık ki, her zaman adaletin masumun yanında olmayacağı gerçeği de böylece okuyucu ile buluşuyor. Tabi ki küçükken bu sırada tek yaptığımız Hagrid adına üzülmekti... Ayrıca on bir yaşındaki genç bir kız çocuğu, ondan yaşça büyük çekici, yakışıklı bir adamın büyüsüne kapılıyor ve bildiğiniz onun kölesi haline geliyor... Şu an bakınca herhalde hepiniz bu durumdaki sessizliğimizin nedenini fark edebiliyorsunuzdur.

    3. Harry Potter ve Azkaban Tutsağı

    Adaletten uzak olan bir adalet sistemi çıkıyor burada karşımıza. Ortada hiçbir delil yokken en yakın arkadaşını öldürmek nedeni ile katil olmakla suçlanmış, suçu kanıtlanmadan ömür boyu hapse mahkum edilmiş bir adam, bu hikayenin ana noktası. Aslında Rowling, günümüzün adalet sistemini tanımlamış burada. Masum içeride can çekişirken suçlunun rahatça dışarıda gezdiği bir dünya. Adaletsiz hayat. Hiç bu açıdan bakmış mıydınız Azkaban Tutsağı'na? Ayrıca toplumun kategorilerine uymadığı için, ara sıra nükseden "hastalığı" yüzünden işinden atılmış, toplumdan dışlanmış bir adam daha var. Remus'un, toplumdaki azınlığı temsil ettiğini fark etmiş miydiniz? Anlayacağınız bu kitap, tamamen güçlü ile güçsüz arasındaki dengesizliği konu alıyor.

    4. Harry Potter ve Ateş Kadehi

    Ayrıcalıklı olan kişinin, kendinden daha az ayrıcalıklı olan kişiye sadece yapabildiği için tepeden bakması ve onu ezmesi ile açılıyor bu kitap. Böylece de sınıf farklılığı sorunsalı bir kez daha öne çıkıyor. Belki de küçükken Draco ve ailesine sinir oluyordunuz ama Weasley'ler ile birlikte Malfoy'ların toplumdaki dengesizliği gösterdiğini fark etmemişsinizdir. Kitabın olay örgüsünü oluşturan, katılanlar için ölümcül olan bir turnuvaya sanki maç izler gibi tezahürat yapan ve birinin yaralanması üzerine bahis oynayan insanlıktan uzak robotlaşmış, sürü psikolojisi ile hareket eden insanları da fark etmemişsinizdir eminiz ki. Hatta küçüklüğümüzde bu kitabı okurken bunu normal bile bulmuşuzdur. Biri yere düşüp, yaralandığında ona yardım etmeyip de sadece bakıp gülmemizden ne farkı var bunun? Ayrıca kitabın sonunda soğukkanlılıkla işlenen anlamsız bir cinayet çıkıyor karşımıza. Sadece asıl hedefi ile arasında duruyor diye Cedric'i öldürüyor Voldemort. Tamam Cedric'e çocukken de üzülmüştük ama hiç düşünmüş müydük acaba bizlerde isteklerimize ulaşmak için neleri harcıyoruz diye. Rowling burada da bize maalesef ki toplumda çok sık karşılaşır olduğumuz bir durumu sunuyor. Asıl hedefimize ulaşmak için kaç kişiyi harcıyoruz? Yine kitabın sonunda işkenceye uğrayan, aşağılanan genç bir çocuk var... Fazla söze gerek yok, herhangi bir haber kanalını açın yeter.

    5. Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

    Bu kitapta Harry, aslında yaşadığı olaylar sonucunda bildiğiniz travma sonrası stres bozukluğuna yakalanmış ve kimse kendisine inanmadığı için yalnız kalmış bir halde çıkıyor karşımıza. Yine dışlanıyor. Gözlerinin önünde biri öldürülen herkesin başına gelebilecek bir olayı yaşıyor aslında. Buna en iyi örnek savaştan dönen askerlerdir. Bir süre o travmadan hiç çıkamazlar ve ne yazık ki bu travma sırasında da çevrelerindeki insanları kaybederler. Okula gelen yeni öğretmen, gücü eline geçirdiği anda "devlet işleri" adı altında öğrencilere bildiğiniz eziyet ediyor. Böylece bir kez daha güçlü ile güçsüz arasındaki dengesizliği ve egonun etkisini görebiliyoruz. Ayrıca Harry, Snape'in anılarında babasını gördüğü zaman idollerimizin aslında hayallerimizdeki gibi olmadığını ve her şeyin iyi ya da kötü olarak bir ayrıma tabi tutulmasının ne kadar yanlış bir şey olduğunu görebiliyoruz. Belki de en üzücüsü, Harry'nin en çok değer verdiği kişilerden birinin hayatını kurtarmak için girdiği yolun, o kişinin, kendi gözleri önünde ölümüne sebep olması... Ve onun getirdiği pişmanlık ile bir ömür yaşaması. Hayat böyledir işte bazen kendi eylemlerimiz bizi yanlış bir yola sokabilir.

    6. Harry Potter ve Melez Prens

    Bir kişiyi kendine aşık etmek için kullanılan iksirlerle birlikte özgür iradenin kayboluşunu görüyoruz bu kitapta. Hatta bunun sonucunda oluşan bir bebek bile görüyoruz. Aslında bildiğiniz tecavüz oluyor bu! Hiç bu açıdan bakmış mıydınız bilmiyoruz ama birine uyuşturucu hap içirip onunla birlikte olmaktan farksız bir durum bu. Rowling bu toplumsal soruna da üstü kapalı bir şekilde ustaca değiniyor. Ayrıca kalp kırıklıkları, sevdiğini başka biri ile gördüğünde o mideye yediğin yumruk gibi genç yaşta anlaşılamayan pek çok olay geçiyor burada, ancak büyüdüğümüzde anlayabileceğimiz. Belki de en önemlisi, hiç kaybetmeyeceğimize inandığımız, hep hayatımızda olup, en zor zamanlarımızda bize yardımcı olacağını sandığımız kişilerin bir anda yok olabileceği, aslında hayatın bir pamuk ipliğine bağlı olduğu ve ölümün hayattan daha güçlü ve kaçınılmaz bir şey olduğunu görüyoruz. Bir insan babasını kaybettiğinde ne yaşar Rowling bunu çok güzel anlamış doğrusu.

    7. Harry Potter ve Ölüm Yadigarları

    Kötü durumların daha da beter bir hal alabileceğini ve her şeyin, her zaman yolunda gitmeyeceğini gösteriyor bu kitap bizlere. Bir diğer deyişle, hayatın gerçek yüzünü. Kitabın her yerinde fedakarlık ve kayıplar var. Ölümü göze alıp savaşan ve sonunda çoğunluğun iyiliği için hayatını veren insanlarla dolu bu kitap. Bunu bir çocuğun anlamlandırmasını bekleyemezsiniz! Bu savaşı gören ya da savaşın ne olduğunu bilen bir neslin anlayabileceği bir durumdur. Ayrıca bu kitap bizlere her şeyin ve herkesin bir nedeni olduğunu da gösteriyor. Bazen bizlere göre kötü şeyler yapan insanların kendilerine göre haklı nedenleri olabilir. Önemli olan bu hayatta gerekli empatiyi yapabilmektir. Son olarak, hayatın bir döngüden ibaret olduğu da burada gösteriliyor bize. Yine bir savaş bitiyor ve bu savaşta hayatını kaybeden bir çiftin yeni doğmuş olan oğulları vaftiz babası yerine annesinin akrabasında yaşıyor. Tanıdık geldi değil mi? Biri doğar, biri ölür. Doğanın kanunu budur. Tüm bunlara ek olarak; nereden geldiğinin veyahut nasıl yetiştirildiğinin önemli olmadığını, önemli olanın insanın seçimleri olduğunu, tüm dünyanın yükünü omuzlarında hissettiğinde bile güçlü kalman ve doğru bildiğin şeylerden asla vazgeçmemen gerektiğini de söylemeye çalışmış Rowling bizce.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.