Çekilmez Kadınlar

Çekilmez Kadınlar
  • 1
    0
    0
    0

  • 20 yaşındayım ve ailelere baktığımda çoğunda bir güç gösterisi görüyorum. Birçok ailenin çocuğunda kendini kabul ettirme çabası görüyorum. Panik halinde olan anneler, otoritesini kaybetmekten korkan ve bu korkuyla tüm aileyi korkutarak otorite sağlamaya devam eden babalar görüyorum. Özgürlük kavramlarının ailelerinin izin çerçevesinde var olduğu gerçeğini kabullenemeyen ve kaçış yolu arayan ailelerinin tabiriyle çekilmez kız çocukları görüyorum. Bu kız çocukları, erkek kardeşlerinin sınırsız özgürlüklerinin tadına bakma şansını yakalarlarsa ve toplumdaki ahlak bekçilerinin yargılarına maruz kalırlarsa diye korkan ve o kız çocuklarının yaşları kaç olursa olsun üzerlerinde hak sahibi olduğunu düşünen anne-babalar görüyorum. Çocuğu öğrenmeli, kendini keşfetmeli diye çırpınan anne babayla, çocuğunun psikolojik durumunu hiçe sayarak ona cezalar vererek ya da sürekli önünü kapatarak onun kafasını öğrenmeye verebileceğini sanan anne baba arasında çok büyük farklar olduğunu görüyorum. Bitmek tükenmek bilmeyen ev işlerinden midir, aşağılanmalardan, ezilmekten ya da gördükleri şiddetten midir bilmiyorum; kocalarının sert çehrelerini almaya başlayan ve kocalarından gördükleri muameleyi çocuklarına aktaran kadınlar görüyorum. Cinselliğin kocaman bir tabu olduğu ve belki hayatları boyunca hiç cinselliğini yaşayamayan, bunu sadece kocalarına karşı bir görev olarak gören ve hizmet etmekten kendi varlıklarını unutan kadınlar görüyorum. Korkuyla dolu kadınlara anlatılan hikayeler, üstlerine toplumun yüklediği zorunluluklar, bu kadınların içlerine öylesine işlemiş ki; kendi varlıklarından ve kendilerine kadın diye hitap edilmesinden rahatsızlık duyan kadınlar görüyorum. Aldatıldıklarında bile kendilerini suçlayan kadınlar görüyorum. Bir kadınla yaşayacağı her şeyde sert olmak zorunda kalan ve kadına bakma yükümlülüğü yüklenmiş, para kazanıp cömertlikler yapmak zorunda olan erkekler görüyorum. Sert davranmazsa ve otorite kurmazsa hakaretler yiyecek olmaktan korkan ve üstlerine yüklenen ağır yüklerle boğuşan erkekler görüyorum. Erkeklik kavramı öyle büyük ve kutsal gösterilmiş ki onlara, uğruna düğünler yapılan cinsel organları sayesinde güç onlara verilmiş ve bu gücü tepe tepe kullanıp, asla kaybetmemeliler. Dediklerinin önemi büyük, yapabileceklerinin sınırı yok... Bir kadına normal davranmak mı? O zaman sinirini nereden çıkaracak? Sonuçta doğduklarından beri baskılanmış olan, korkutulmaktan ezilip büzülmüş ve kendisine hizmet edebilecek bir sürü kadın var. Bu yüzden çekilmez kadınlar var ya, şu seslerini çıkarıp özgür olabileceklerini iddia eden kadınlar, işte o kadınlarla geçinemezler. Onların para kazanmasını, onların toplumda üst noktalara gelmesini, aile içinde dahi söz sahibi olmasını, büyük paralarla ilgilenmesini kaldıramazlar. Kendi fikirleri her zaman kadının fikrinden değerli olduğu için, fikirlerini öne sürebilecek kadınları baskılamaları ve o çekilmez kadınları uslandırmaları gerekeceğinden bununla uğraşmak da pek akıl karı değildir onlar için. Böyle kuruluyor işte aileler. Bu gördüklerimiz bir hiç, çünkü ailelerin içine girmek bence korkunç bir olaydır. Neler neler çıkar o ailelerden. Neler neler çıkar da bir sevgi çıkmaz, saygı çıkmaz. Çünkü bunların çıkmasını beklerseniz bana denildiği gibi, hayata toz pembe baktığınız söylenir. Herkesin kendisine uydurduğu kılıflar vardır. Ben bir kadının hayatında söz sahibi olabilirim çünkü babasıyım, kocasıyım, ağabeyiyim, nişanlısıyım... Çünkü din bana bu izni veriyor... Çünkü hayatın gerçekleri bunlar... Çünkü kadınlara böyle davranılmazsa, dünya büyük bir bozguna uğrar... Asıl olay şudur ki; işlerine öyle geliyor. Sevgiden yoksun hayali güç sürdükleri mutsuz bir hayat sürüyorlar. Yanlarında da üzerlerinde hakimiyet kurabilecekleri kim varsa sürükleyip, o hayata mahkum bırakıyorlar. Değişmesi gereken bakış açılarına öncelikle aile kurumundaki tutumlardan başlanmalıdır. İnsan burada görür hayatı. Hayatın gerçekleriyle aile içinde yüzleşir. Ve en büyük yaraları aile açar. Yetişkin olduğunda da yaşlandığında da görecektir bu yaraların etkisini. Yüzyıllarca böyle süregelmiş olan bu düzen, insanların genlerine öyle bir işlemiş ki, ne de rahat uyum

    sağlıyorlar bu kalıba ve ne kadar da zorlanıyorlar bu kalıptan çıkmaya. Öyle ki; köle sustukça efendisi devam edecektir. Öyle ki; konuşmak, kendilerine ördükleri ve kadınları da erkekleri de içlerine hapsettikleri o kılıflarını yırtmak gerekmektedir.
    Kadınlara ve aile kavramına bakışınızı değiştirmezseniz, mutluluktan epey uzak bir aileniz olacaktır. Otoritenizin peşinde sürekli nöbet tutarsanız, sevgi göstermeye de sevgi görmeye de zamanınız olmayacaktır ve o sert çehreniz, çok sevdiğiniz çocuklarınızın kalplerinde ömürleri boyunca başlarına bela olacak yaralar açacaktır. İlgilenmek, saygı göstermek, sevgini ailene yaşatmak çok da zor olmasa gerek. Belki biraz toz pembe bakmalısınız. Belki toplumun üzerinize yüklediklerinden kurtulmalısınız. Ahlak bekçiliği yapan onlarca insandan uzak durmalı ve hayatınızı şekillendirmelerine izin vermeyi bırakmalısınız. Böylelikle çekilmez olanın hakkını savunan kadınlar değil, toplumun size biçtiği ve kabullenip yaşatmaya devam ettiğiniz bu düzen olduğunun farkına varabilirsiniz


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.