Cephanesi Satırlar Olan Çağrı Sinci İle Röportaj.

Cephanesi Satırlar Olan Çağrı Sinci İle Röportaj.
  • 7
    0
    2
    3
  • Bu röportajımız yazarımız Fatmanur BAYINDIR tarafından gerçekleştirilmiştir.

    1. Öncelikle merhaba. :) Sorularıma içerisinde bulunduğumuz zamandan başlamak istiyorum. Salgın süreci hepimiz için aynı veya farklı anlamlarda zorluklarla geçti. Müzik piyasası da bu sürecin zorluklarından fazlasıyla etkilendi. Müzik anlamında ve bireysel anlamda nasıldı sizin için süreç?

    Merhaba,  tabii sosyal ve ekonomik olarak hiç beklemediğimiz sıkıntılı günlerdi, zorlanmadığımı söyleyemem. En kötüsü sahneden uzak olmak oldu. Aynı zamanda öğretici ve dingin bir süreç olduğunu da söyleyebilirim, kendi içimize dönüp düğümlerimizi kısmen çözebildik. Umarım daha fazla can kaybı olmadan ikinci dalgayı da atlatıp asla normal olmayan normalimize dönebiliriz.

    2. İlk albüm "Sıfırdan Başlamak"dan son albümünüz "Çığ"a kadar sizin gözünüzden Çağrı Sinci ve rap müzik arasında neler yaşandı? Müzik anlamında teknik olarak da yeni birliktelikleriniz oldu. O günden bugüne nasıl değişimler oldu? 

    "Sıfırdan Başlamak" albümü yaptığım dönem itibariyle benim için çok önemliydi. Şarkılarımı makale ciddiyetiyle çok uzun sürelerde yazardım. Lise ve üniversite yıllarım boyunca yaptığım belki de yüzlerce beat içinden seçtiklerime, yıllardır sürekli yazıp kaydetmediğim verselerden bazılarını okudum. Yeşil Oda stüdyosunun Ejder Pasajı’nda olduğu zamanlardı, kayıtları İndigo aracılığı ile tanıştığım Anıl ve Cato aldılar. "Akvaryum" şarkısının girişindeki etnik vokalleri dinleyen herkes sample zanneder ama o vokaller Cato’ya ait. Hepsiyle yeni tanışıyordum. İzmir’de olduğum sürede görüştüğüm hip-hop camiasından arkadaşlarımın çok azıyla irtibatım kalmıştı. İndigo’nun o dönemki desteği ve Nomad’ın albüm yapacağımı duyar duymaz "Beat gönder." demesi benim için çok değerliydi çünkü müzikal anlamda benim için tam anlamıyla sıfırdan başlamaktı.  Herkes elinden geleni yaptı, raplerimi ve teknolojisini pek beğenmesem de hala dinlenen şarkıların olduğu ve söylediğim birçok şeyin geçerliliğini koruduğu bir albüm oldu. Sonra o stüdyoyu Dilkeş Kardar devraldı ve onun stüdyosunda "İnsan Terbiyecisi"ni kaydettik. Kayıtları Dilkeş ve De Chaux aldılar. Mixleri yine Ouz Baydar yaptı. Daha sonra "Argo İzmir" ve "Yeraltı Sakinleri…" Çoğunu Gaziantep’te bir dağ köyünde yazıp Üsküdar Zadex’te kaydettiğim ve mix-masteringini Argo İzmir’den Deniz Sungur’un üstlendiği "Modern Zamanlar". Bu albümlerde bana yardım ve eşlik eden herkes şu an aktif olarak müzik sahnesinde ve ben bu süreçte İzmir – Sakarya – Eskişehir – Gaziantep ve İstanbul’da ikamet ettim. Çoğunlukla çalıştığım stüdyoda çalışan başka arkadaşlarla iş birlikleri yaptım. Onlardan birçok şey öğrenip onlara da birçok şey kattım.  Bundan çok memnunum. O günden bugüne rap ile aramızda eskiden beri olan aşk ve nefret ilişkisinde şöyle bir fark oldu ki eskiden belli aralıklarla bir şeylere kızıp ya da alınıp müzikle uğraşmayı bırakma kararı alırdım. Beton Orman ekibiyle yaptığımız "Hip Hop Meets Reggae" etkinlikleri ve Savaş Ceyhan ile yaptığımız "Çığlık" albümü sürecinde, yapabildiğim müddetçe bu işi yapmak zorunda olduğumu kabul ettim. Sonra gerisi geldi.

    3. "Sıfırdan Başlamak" ve "İnsan Terbiyecisi" albümlerinizi herhangi bir dijital platformda yeniden yayımlamayacağınızı duyurmuştunuz. Bu müziğinizle ilgili belirlediğiniz bir krokiyle mi alakalı yoksa tamamen bireysel bir tercih mi?

    O iki albümün benim güncel şarkılarımı bilen ve bildikleriyle yetinmeyen insanlar tarafından araştırılıp bulunmasını istiyorum çünkü içerik olarak belki hala yeterli ama teknik ve teknolojik anlamda yetersiz albümler olduklarını düşünüyorum. Şu anda sadece YouTube'da oldukça düşük kaliteyle varlar. Kısa süre içinde SoundCloud ya da ReverbNation'a yükleyebilirim.  İçlerinde telifsiz sample kullanılmış çok fazla şarkı var ayrıca öyle olmayanlardan bazılarını "Kayıp Şarkılar" adı altında derlediklerim gibi ikinci bir derlemede yükleyebilirim. Müziğimle ilgili pek kroki belirlediğim söylenemez. Keşke belirleyebilsem…

    4. 2018 Aralık'ta aldığınız karardan sonra yoğun bir üretim dönemi geçirdiniz. Gerek solo çalışmalar gerek iş birlikleri çok sevildi. Bu çalışmalar arasında göze çarpan bir isim var o da Karsu. Şimdiye kadar çalışmalarınızda sizinle aynı alanda müzik yapan isimleri görüyorduk fakat son zamanlarda farklı alanlardan isimler de oldu. Bu isimlerden biri olan Karsu ile birliktelik fikri nasıl ortaya çıktı ve farklı bir müzik icra eden birileriyle çalışmak nasıl?

    Bildiğin gibi zaten şarkılarımda ister istemez toplumsal sıkıntılara değinmeye çalışıyorum hatta bazen bir şarkı sadece tek bir sorundan bahsedebiliyor. "Kadın cinayetleri" denilen toplu gözü dönmüşlük yaşadığım ülkede en fazla canımı sıkan şeylerden biri. Bir gün bir telefon geldi ve bir farkındalık projesi için şarkı yapma teklifi aldım. Sözleri yazarken ilk kısmı bir başkasının okuyacağını biliyordum fakat bu kişinin Karsu olacağını bilmiyordum. Doğrusu Karsu’yu bu proje sayesinde tanıdım. Benim projeyi kabul etmemdeki birinci etken Tibet Ağırtan’dı. Karsu’nun yaşadığı ülkede yaptığı ve YouTube'da da yayınladığı konser videosunu benim yazdığım sözleri bambaşka bir formda icra ederek açması beni çok mutlu etti. Umarım kendisiyle tekrar çalışma şansımız olur.

    5. "Modern Zamanlar" albümünüz listelerde kendine çok özel bir varlık edindi ve albümün duyurusunda "Modern Zamanlar albümü fiyatını sizin belirlediğiniz bir albümdür." demiştiniz. Bu şekilde bir satıştan geriye size nasıl tecrübeler kaldı?

    Şöyle ki sıfır bütçeyle sıfırdan bir albüm yaratacak kadar donanımımız olsa da ilgi çekici bir klip çekmek ya da tanıtımını yapmak zor oluyor. Belki yeteri kadar odaklansak onun da çözümünü bulabilirdik ama tüm beat, söz ve vokallerini yaptığın bir albüme artık daha fazla kafa yoramıyorsun. Ben de artık ya albümü hiç yayınlamamaya ya da mutlaka bir kliple yayınlamaya karar verdim. Ama o dönem açıkçası CD'ye bastırmak bile ekonomik olarak beni zorluyordu. Bu işe ekonomi yaratamıyordum. Daha önce "İnsan Terbiyecisi" ve "Yeraltı Sakinleri" albümlerini az sayıda da olsa bastırıp satmıştım. Aynı kişiler alsa bile işimi görüyordu ☺ Aklıma böyle bir şey geldi ve albümü YouTube'a yükleyip  dinleyicilerime: "Dinleyip beğenirseniz şu hesaba uygun gördüğünüz parayı yollayın. Eğer istediğim rakamı denklersem 20 Lira ve fazlasını yollayana imzalı CD yollayayım ve bir de klip çekeyim." dedim. İnsanlar dalga geçecek diye beklerken çok kısa süre içinde ihtiyacım olan rakamdan fazlasını topladım. Herkesin adresini tek tek elimle yazıp, her kutuya da kişiye özel bir not yazıp yüzlerce CD kargoladım. Şimdi düşününce hakikaten inanılmaz geliyor. Türkiye’de underground müzik kolektifinin oluşması ve gelişmesi sürecinin önemli bir ayrıntısı olduğunu düşünüyorum.

    6. Biraz da "Çığlık" ve "Çığ" albümlerinizi sormak istiyorum. Çığlık albümü bir intro ile başlıyor ve "Teşkilatsız eşkıyayım cephanem satırlarım" sözleriyle bitiyor. Sonrasında Çığ albümünde de kaldığımız yerden devam edip " Ben Çağrı Sinci, 2001 Kuva-yi İzmir" sözleriyle albümleri sonlandırıyoruz. İki albüm de Çağrı Sinci çizgisini bize yeniden hatırlatan albümlerdi. Bir albüm konseptinin üzerinden yıllar geçmişken sizin için de dinleyiciye ya da piyasaya bahsettiğimiz o çizgiyi yeniden hatırlatma tavrı taşıyor muydu bu albümler?  Bunun yanında dinleyiciyle aranızda nasıl bir ivme kazandırdılar?

    "Beni Kendimden Koru" ve "Kartopu" şarkılarını aşağı yukarı aynı dönemde yazdım, birine klip çekecektim ama hangisine çekmem gerektiğine karar veremiyordum. Bu kararsızlığın temel sebebi Beni Kendimden Koru’nun sound itibariyle daha ilgi çekici olması ama Kartopu şarkısının da benim stilime daha uygun olduğu ortada. Arkadaşlarım Beni Kendimden Koru'ya öncelik vermem konusunda beni ikna ettiler. Sonra DJ Aslansütü ile yaptığımız "Mızraklar Tüfekler"i ve Nosta ile "Kabus" şarkısını yaptık. Bu üçü müzikal anlamda benim stilimden en uzak şarkılarım  ve bu anlamda ilkler. Bu şarkılardaki içerik ve biçim uyumsuzluğu yıllar sonra müzik kritikleri için ilgi çekici olabilir ama günümüzde bir karşılığı yok.  Kendi üslubundan ve tavrından taviz vermeden güncele ayak uydurmak oldukça zor olabiliyor. Sonrasında baştan sona boom bap olan son albümümü yapmaya karar verdim. "Çığlık" ve "Çığ" albümlerini iki parçada yayınlanmış tek bir albüm olarak da değerlendirebilirsin. Baktığında şimdiye kadar yaptığım tüm albümler baştan sona boom bap stilindedir. Sadece Çığ’ın outrosu ile bunu bozdum. Bu da bundan sonrası için bir mesajdı. 

    7. Son dönem parçalarınızdan birkaç tanesini klipli olarak çıkardınız. Hatta klip olunca dinlenme konusunda da değişiklik olduğunu birkaç paylaşımınızda belirttiniz. Bu anlamdaki tavrı nasıl yorumluyorsunuz? Rap müzik -bence- klibe çok da ihtiyaç duymayan bir müzik çünkü rap dinlemekteki etkenler beat ve lirik. Bu konuda görselliğin nasıl bir etkisi olabilir sizce?

    Sadece klip çekmek yetmiyor anlaşılan, insanların ilgisini çeken videolar yapabilmek gerek. Ben küçüklüğümden beri şarkıları albüm olarak dinlerim. CD, kaset, plak ya da mp3 fark etmez, müziğin tadını çıkarabilmek için bir yandan video izleme ihtiyacı hissetmem. Keyif aldığım şey senin de dediğin gibi stil, lirik, flow , sound ve tracklerin birbiri ile olan uyumudur. Ama içinde bulunduğumuz görsel çağ içinde hangi disiplin olursa olsun tüm eserler, ilgi çekici bir görselin yanında sunulan eşantiyon işlere dönmüş durumda. Cypress Hill yıllar sonra 21 şarkılık “Elephants on Acid”’i yayınladı. Benim albümdeki favorim klip çekmedikleri “Stairway to Heaven”. Ayak uyduramadım, uydurmuş gibi yapıyorum. Belli oluyordur.

    8. Sizin parçalarınız dinledikten sonra geçebildiğimiz parçalardan değil. Kalıp da irdeledikçe yeni bir öğreti niteliği taşıyan parçalar. Biraz da bu öğretiler için referanslarınızı sormak istiyorum. İçinde yaşadığımız zamanlar ve durumlar kadar müzikte ve liriklerinizde etkili olanlar nedir?

    Teşekkür ederim böyle düşünmene çok sevindim. Her MC’nin fark yarattığı bir özelliği olmalı ise benimkisi de sözlerim sanırım. Zaman zaman anlaşılmaz geliyor olabilir. Bir şarkının edebiyatı ne kadar güçlü olursa o kadar uzun süre yaşayacağına inanıyorum. Öğretilerimin kaynağına gelirsem,  8 sene öğretmenlik yaptım. Güneydoğu’da bir dağ köyünde ya da büyükşehirde bir kenar mahallede, doğrudan gerçek insanların gerçek öykülerini tecrübe ettim. Şarkılarımı yazarken de öncelikle bu deneyimlerimden faydalandım. Şimdiki rapçi arkadaşların çoğu içinde yaşadıkları toplumu Twitter ya da Instagram'dan öğreniyorlar. Söylemleri de doğal olarak tweet derinliğinde oluyor. Oysaki bir hafta önce sendika toplantısında beraber çay içtiğiniz bir arkadaşınızı bir hafta sonra bombalı eylemde kaybeder ve onu toprağa gömebilmek adına işe gitmeyip bir de üzerine ceza alırsanız, o zaman toplumun gerçeği neymiş anlarsınız. Bunun dışında okuduğum ve izlediğim eserlerin, kurgusal karakteri ile değil doğrudan bu karakterleri oluşturan anlatıcı ile duygudaşlık (empati)kurmaya çalışırım. Böyle yaparsanız sayfadaki her kelimenin, ya da sahnedeki koltuğun renginin bile bir maksadı olduğunu anlayabilir ve siz de işlerinizi benzer titizlikle örebilirsiniz.  

    9. Parçalarınızda hikaye anlatıcılığı da yapan birisiniz. Mesela  "Modern Zamanlar" albümünden "Masum" veya "Çığlık" albümünde "Hep Biz Öldük" bu anlatımdaparçalar. Bu iki parça da nesilleri aşan ve her zamana uyan parçalar . Zamansal uyumu da aslında bazı değişimlerin gerçekleşmediğini anlatıyor bize. "Neden hep biz öldük?" sorusu da birçok insanın cevabını bildiği halde kaçtığı bir soru. Sizde bu soruyu sormaya neden olan neydi ve bulduğunuz cevaplar size neler bıraktı?

    "Hep Biz Öldük" şarkısını sevgili arkadaşım ve ağabeyim Pikapçı Erdener’in ricası üzerine yaptım. Eşi ekonomi alanında bitirme tezi sunmalıydı ve tez konusu olarak Marx’ın artı değer kavramını bir sanat eseri aracılığı ile anlatması istenmişti. Erdener yapıp yapamayacağımı sordu ve iki gün sonra şarkı tamamıyla hazırdı. AA ile geçtiği bir ödev oldu..  Sanırım hep güncelliğini koruyacak çünkü ülkemizde uzun süre daha işçilerin canının ve hakkının kıymeti olacak gibi görünmüyor.  Kendini yakan işçilerden, önce çocuklarını ve eşini sonra kendini vuran işçilerden haberiniz var mı? 

    10. Biraz da Argo İzmir'e dönelim. Çok isimli çalışmalara baktığımızda, bu çalışmalar arasından "Yerin En Dibine" parçası kemik kitlenin geriye döndüğünde ilk sarıldığı parçalardan biri oluyor. Deniz Sungur ile çıkardığınız ve adı gibi bir etki bırakan "Çarpıntı" albümü de bu anlamda Argo İzmir'in yeniden bir araya gelip bir albüm çalışması yapmasıyla ilgili planlarına işaret olabilir mi?

    "Argo İzmir" ekibi için aslında birkaç yeni transferle birlikte eski Yalı MC’s Family’nin devamı diyebiliriz. Başından beri bu ekipte olan; Gazapizm, Zeze, Deniz Sungur aka Zorba ve Sivo Argo İzmir’in de kemik kadrosu ve çocukluklarından beri zaten bir arada olan arkadaşlar. Ben içlerinden önce Gazapla sonra diğerleri ile tanıştım ve sanki hepsini yıllardır tanıyormuş gibi anlaştım çünkü aynı şehrin farklı yerlerinde benzer hayallerle büyümüş çocuklardık. Bir zamanların Kuvai İzmir ekibinden Yener Çevik, Cashflow ve ben ayrıca sosyalist tutsaklar için düzenlenen bir konserde tanıştığımız Boykot ve neredeyse müzik stüdyosunda doğmuş olan Ateş Berker Öngören’in de katılımıyla bir rüya takım kurduk. Yeniden bir araya gelmemiz doğru bir ifade olmayabilir çünkü kuruluş sürecindeki kadar görünür olmasak da zaten hep bir aradaydık, hepimizin fiziksel olarak bir araya gelip müzik yapması oldukça zor ama zaten bir şekilde sürekli paylaşım halindeyiz. "Çarpıntı"yı her ne kadar albümde sadece Deniz ve ben mevcut bulunsak da Argo İzmir’den bağımsız düşünemeyiz.

    11. Yıllardır protest rapin ustaları deyince her zaman Saian ile birlikte anılıyordunuz ve "Berhava" albümünde "Göğe Bakmak İçin" parçası son zamanlardaki iş birlikleriniz arasında en dikkat çekenlerden biriydi. Bu birliktelikle ilgili nasıl geri bildirimler aldınız ve Saian ile çalışmak nasıldı sizin için?

    Saian benim Türkçe rap yapan MC'ler içinden uzun zamandır birlikte müzik yapmak istediğim ama kendisine bunu iletmediğim birkaç MC'den biriydi. Bunu kimse bilmez ama “Göğe Bakmak İçin”  şarkısının nakaratı aslında benim yıllar önce Saian'la yapmayı planladığım sonra kendisine teklif bile etmeden iptal ettiğim bir şarkımın nakaratıydı. Söz konusu şarkıyı yazdıktan yaklaşık 5-6 sene sonra Saian beni albümüne konuk etmek istediğini söyledi , severek kabul ettim ve bu şarkıyı yaptık. Pek beğenmeyen olmadı , ikimizin dinleyicilerinin de tatmin olduğu bir track oldu. Saian ile her zaman müzik yaparım. İyi ki var. 

    12. İçerisinde bulunduğumuz düzende üretim ve tüketim çok hızlı gelişiyor. Müzik dinleyicisi de bu anlamda doyumsuz davranabiliyor ve sevdiği müzisyenin üretiminin yoğun olmasını bekliyor. Bu anlamdaki bir beklentinin sizde nasıl bir yansıması oluyor?

    Sürekli üretmemiz isteniyor, bunlar vahşi kapitalist ahlaka doğmuş,  çiftliklerde 20 günde yetişen hormonlu tavuklarla beslenen çocuklar o yüzden sürekli yeni şarkı istemeleri normal. Eskiden sürekli şarkı yapar sadece en güzellerini yayınlardık, bu beklentinin bendeki yansıması yaptığım her şeyi yayınlamam oldu, şimdilik iyi gidiyor. Zannedersem "Terbiye"den sonra bir müddet bir şey yayınlamayacağım o zaman iyi mi yaptım kötü mü yaptım anlaşılır.

    13. Son olarak Türkçe rap müziğin doğup büyüme sürecine dinleyici olarak da müzisyen olarak da tanık olmuş birisiniz. Uzun yıllar insanların rap müziğe yaklaşımında önlerinde tuttukları bariyerleri son zamanlarda kaldırdığını görüyoruz ama bu da bir anlamda çok da rap müzik diyemeyeceğimiz parçalarla oldu. Bir yandan bu durum piyasadaki rapçi artışına ve varolan rapçilerin üretimini hızlandırmasında da etkili oldu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sizce bu durum zamane bir patlama mı yoksa kalıcı etkilerini de kendinde tutabilecek hakikatli bir zincir kırma mı?

    Nicelik arttıkça nitelik azalıyor bu kaçınılmaz. Ama hip-hopun toplum nezdinde çok daha kabul edilmiş ve içselleştirmiş bir hale gelmesi küçüklüğümüzden beri en büyük hayalimizdi. Nefret’in "2. Şok" şarkısında Erci E'in de dediği gibi. “Uzun ince yollar insanları bazen zorlar/ Ama umut bizde bol var/ Hip hop çalacaklar bir gün müzikhollar” Evet zincir kırıldı, bunda dünyada güncel hiphop soundunun ana akım müziği olmasının ve ülkemizde doğan gençlerin sistematik olarak baskılanan kendini ifade etme ihtiyacının daha fazla baskılanamıyor olması da etkili oldu. Daha nitelikli , saygılı ve kültürlü hiphopçuların yetişmesi en büyük temennim. 

    Teşekkür ederim. ÇS

     

    Listenary ailesi olarak Çağrı Sinci'ye bu röportajı için teşekkür ederiz.

     


    Yorumlar (2)
    • Ne kadar güzel ve aydınlık bir röportaj aman allahım süpersin Çağrı abi teşekkürler antipatiklogos 👍🏻

      • Sorular ve cevaplar son derece güzel ve dolu. Bizim istediğimizde bu şekilde hip hopu ve hayatın içindeki sıkıntıları kendine dert edinmiş insanların sesinin daha fazla çıkması.

        Yorum Bırakın

        Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.