Eserlerinden Alıntılarla Nobel Ödüllü Yazarımız: Orhan Pamuk

Eserlerinden Alıntılarla Nobel Ödüllü Yazarımız: Orhan Pamuk
  • 10
    0
    0
    6
  • "Dünya güzeldi, içim de güzel olsun istedim. İçimde bir suçluluk, hatta kötülük yokmuş gibi yaparsam, yavaş yavaş kötülüğü unuturdum. Böylece hiçbir şey olmamış gibi yapmaya başladım. Hiçbir şey olmamış gibi yaparsanız ve gerçekten de hiçbir şey olmuyorsa, hiçbir şey olmaz sonunda.”

    Kırmızı Saçlı Kadın

    Pamuk. 7 Haziran 1952 tarihinde İstanbul’da doğdu. Nişantaşı semtinde büyüdü ve ortaöğrenimini İstanbul Robert Koleji (1970)’de bitirdi. Bir süre İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde okuduktan sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü (1977)’den mezun oldu. Bitirdiği enstitüde yüksek lisans öğrenimi gördü. Yirmi üç yaşında diğer uğraşılarını bırakarak yalnızca yazarlığı uğraş edindi. Edebiyata 1970’li yılların başlarında “Yeditepe” dergisinde yayımladığı şiirlerle girmişti. Sonra ağırlıklı olarak öykü, roman ve deneme yazarlığına yöneldi.  

    Antalya Film Festivali kapsamında düzenlenen bir yarışmada “Hançer” adlı hikâyesiyle üçüncülük kazanmıştı. “Karanlık ve Işık” adlı roman dosyasıyla 1979 Milliyet Roman Yarışmasında birincilik ödülünü Mehmet Eroğlu ile paylaşarak adını duyurdu. “Cevdet Bey ve Oğulları” (1982) adı ile yayımladığı aynı romanla 1983 Orhan Kemal, 1984 Madaralı roman ödüllerini kazandı. “Sessiz Ev”in Fransızca çevirisiyle 1991 Prix de la Découverte Européene’i kazandı. 1985’te yayımlanıp 1990’da pek çok dile çevrilen “Beyaz Kale” romanı  ile uluslararası bir üne kavuştu. 1985-88 yılları arasında New York’ta Columbia Üniversitesinde “visiting scholar” olarak bulundu. “Kara Kitap”ın (1990) Fransızca çevirisiyle Prix France Culture (ödülünü) aldı. 1991’de yazdığı tek senaryo filme çekildi. “Benim Adım Kırmızı” (1998) romanı ile Fransa’da ödüller kazandı. Pamuk’a Dublin şehri adına bir belge ile birlikte yüz bin Euro’luk para ödülü verildi.

    “Sessizlerin, anlatmayı bilmeyenlerin, kendini dinletemeyenlerin, önemli gözükmeyenlerin, dilsizlerin, o iyi cevabı hep olaydan sonra evde düşünenlerin, insanların hikayelerini merak etmediği o kişilerin yüzleri diğerlerinden daha anlamlı, daha dolu değil mi?”

    Kara Kitap

    Orhan Pamuk’un romancılığı “postmodern roman” kategorisinde değerlendirilmektedir. Eleştirmen Yıldız Ecevit “Orhan Pamuk’u Okumak” adlı kitabında onun avangard (öncü) romancılığını değerlendirmektedir. Özellikle “Beyaz Kale”, “Kara Kitap”, “Yeni Hayat”, “Benim Adım Kırmızı” romanlarından yola çıkarak, bize kendisini ve olayların gelişimini anlatır. Aynı şekilde edebiyat tarihçisi Jale Parla da “Don Kişot’tan Günümüze Roman” adlı kapsamlı çalışmasında, “Benim Adım Kırmızı”dan hareketle Orhan Pamuk’un eserlerini karşılaştırmalı edebiyat bağlamında irdeledi. Parla’ya göre Pamuk, Türk romanının aldığı önemli dönemeçlerin sahibi olan bir yazardır. Doğu-Batı sorunsalıyla estetik düzeyde hesaplaşmaya yönelen Ahmet Hamdi Tanpınar ve Oğuz Atay gibi önemli yazarlardan birisidir. Bu sorunsalı kültürel ve felsefi içerimleriyle edebiyatına taşımış, özellikle “Kara Kitap”ta bu tema bağlamında önemli, çok katmanlı bir edebi metin örneği sergilemiştir.

    Orhan Pamuk’un eserleri toplam otuz iki dile çevrildi. 2005 yılında Ermeni ve Kürt sorunu konularında verdiği demeçler tartışma ve eleştiri konusu oldu. “Das Magazin” adlı haftalık İsviçre dergisiyle yaptığı bir söyleşide; “Bu topraklarda 30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni öldürüldü. Benden başka kimse bundan bahsetmeye cesaret edemedi” açıklamasında bulununca, 2005 yılında hakkında ‘Türklüğe hakaret’ davası açıldı. Davanın ilk duruşmasında ertelenme kararı çıkması üzerine Avrupa birliği (AB) yetkililerinden tepkiler geldi. Dava günü Şişli Adliyesi önünde Pamuk ve yabancı yetkililere yönelik olarak yapılan protesto gösterileri, Türkiye ve dünya basınında önemli yer tuttu. Sonraki duruşmada davanın düşmesine karar verdi.

    “Aynaya bakarken nasıl görünüşünü seyrediyorsa insan, kendi düşüncesinin içine bakarak da özünü seyredebilirdi.”

    Beyaz Kale

    Yine 2005 yılında “Kar” adlı romanıyla Fransa’da her yıl en iyi yabancı romana verilen “Le Prix Medicis Etranger” ödülünü aldı.  Orhan Pamuk 12 Ekim 2006 tarihinde Nobel Edebiyat Ödülü’nü alarak Nobel Ödülü kazanan ilk Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak tarihe geçti. İsveç Akademisi yayımladığı ödül gerekçesinde şöyle demekteydi: “2006 Nobel Edebiyat Ödülü ‘Kentinin melankolik ruhunun izlerini sürerken kültürlerin birbiriyle çatışması ve örülmesi için yeni simgeler bulan’ Orhan Pamuk’a verilmiştir.” Pamuk, 7 Aralık 2006’da, İsveç Akademisi’nde “Babamın Bavulu” başlığı altında hazırladığı Nobel konuşmasını Türkçe yaptı, Türkçe bilmeyen izleyiciler ellerindeki çeviri metinden konuşmayı takip etti, birçok televizyon kanalı konuşmasını canlı yayınladı. Orhan Pamuk ödülünü 10 Aralık 2006 günü Stockholm Konser Salonu’nda düzenlenen ödül töreninde İsveç kralı XVI. Carl Gustaf’ın elinden aldı. Orhan Pamuk, edebiyat alanında yirmi kadar uluslararası ödülün sahibidir ve dünya üniversiteleri tarafından kendisine on iki fahri doktora payesi verilmiştir.

    Orhan Pamuk, niçin yazdığı sorusuna: "Benim yazdığım gibi kitaplar yazılsın da okuyayım diye yazıyorum. Bir türlü mutlu olamadığım için yazıyorum, demek ki mutlu olmak için yazıyorum." diye cevap vermiştir. Pamuk, bir söyleyişisinde ise kendi romancılığı için: "Ben edebi ilhama inanıyorum. Bir akşam uyurum, bir sabah kalkarım ki bir roman gelmiş, yukarıdan bana yollanmış. Hop, üç günde yazı yazıp verebilirim" ifadelerini kullanmıştır.

    “Onu kollarımın arasına alır almaz hissettiğim huzuru, nasıl anlatmalı? Kalabalığın kafamın içinde dur durak bilmeden dolanan uğultusu, orkestranın tangırtısı ve şehrin iniltisi sandığım amansız gürültü, ondan uzak olmanın huzursuzluğuymuş yalnızca. Gözyaşları ancak tek bir kişinin kucağında dinen bebeklerde olduğu gibi, içimi derin, yumuşacık kadifemsi bir mutluluk sessizliği sarmıştı.”

    Masumiyet Müzesi

    Elde etmek için “kaşındığım”, sonunda hak ettiğim hüzün, yenilgi ve ezilmiş, aşağılanmış olma duygusu beni, öğrenilmesi gereken bütün kurallardan, çözülmesi gereken matematik problemlerinden, Karlofça Anlaşması’nın ezberlenmesi gereken maddelerinden ve hayatın zorunluluklarından kurtarır, her şeye boş verebilirdim.

    İstanbul: Hatıralar ve Şehir

    “Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti. Daha ilk sayfalarındayken bile, kitabın gücünü öyle bir hissettim ki içimde, oturduğum masadan ve sandalyeden gövdemin kopup uzaklaştığını sandım. Ama gövdemin benden kopup uzaklaştığını sanmama rağmen, sanki bütün varlığım ve her şeyimle her zamankinden daha çok sandalyede ve masanın basındaydım ve kitap bütün etkisini yalnız ruhumda değil beni ben yapan her şeyde gösteriyordu. Öyle güçlü bir etkiydi ki bu, okuduğum kitabın sayfalarından yüzüme ışık fışkırıyor sandım.”

    Yeni Hayat

     

     

     

     

    Kaynakça

    Wikipedia

    Biyografya

    1000Kitap

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.