Yaptığı işler ve bıraktığı her mirasla hem kendi dönemindeki sanatçılara hem de sonraki nesillere ilham olmayı başarmış olan Leonardo Da Vinci için dönüm noktalarından biri Son Akşam Yemeği’dir. Mona Lisa kadar adı duyulmuş ve popüler olmuş bu eser birçok sanatçıya bakış açısı kazandırmakla birlikte başına gelen talihsiz olaylarla da yıllarca gündemde kalmayı başarmıştır.
Rönesans için dini konular ve İsa’nın hayatı sanatın en temel kaynaklarıydı. Sanat eserleri genel olarak bu konular çerçevesinde yaratılırdı. 1495 civarlarına gelindiğinde, Milano’daki Santa Maria delle Grazie Manastırı yemekhanesi için Leonardo’ya bir duvar resmi siparişi verilmiştir. Siparişi verenin ise Ludovico Sforza olduğu düşünülmektedir. Bir manastırın duvar resmi olması sebebiyle konusunun İsa olması şaşırtıcı bir durum değildir. Leonardo eşsiz perspektif tekniği sayesinde resme kazandırdığı derinlikle odaya giren ziyaretçiye resmin içindeymiş gibi hissettirmeyi başarmıştır. İsa’nın ve havarilerinin konumlanması, masanın şekli, pencereler ve arkadaki manzara tesadüfen oluşturulmuş detaylar değildir.
İtalyan yazar Matteo Bandello Leonardo’nun Son Akşam Yemeği üzerine çalışmasıyla ilgili şöyle der: “… belki üç ya da dört gün resme dokunmuyordu; ama hep oradaydı, bazen bir iki saat hiçbir şey yapmadan öylece bakıyordu, sanki kendi yaptığı figürler üzerine düşünerek onları eleştiriyordu.” Leonardo’nun hem İsa hem de diğer havarilerin yüzleri için detaylı eskiz çalışmaları yapmasından da anlayacağımız üzere; Son Akşam Yemeği, üzerine yoğun çalışmalar gerçekleştirdiği ve yeteneğinin sınırlarını yeniden keşfettiği bir başyapıttır.
Son Akşam Yemeği, duvara yapılmış bir resim olmakla birlikte aslında bir fresk değildir. Kelime kökeni olarak İtalyanca “fresko (taze)” sözcüğünden türeyen; yeni sürülmüş ıslak sıva üzerine boyalarla resim yapma tekniğine ve bu teknikle oluşmuş resimlere fresk denmektedir. Çok katlı sıva, açık fon üstüne boyama gibi çeşitli uygulama biçimleri olan fresk tekniğinin öncelikli amacı duvara sürülen sıva kurumadan resmi bitirmektir. Son Akşam Yemeği’ni fresklerden ayıran özellik ise Leonardo’nun kullandığı tekniktir (tempera). Normalde bir duvar resminin ıslak zemine yapılması yani sıva yeni atıldığı zaman boyanmaya başlaması gerekir. Ressamlar boyadıkça da renkler duvara zamanla işler. Leonardo ise sıva atıldığında ıslaklığın kurumasını bekledikten sonra resmi yapmaya başlamıştır, bu teknikse Son Akşam Yemeği’nin hem eşsizliği hem de celladı olmuştur. Daha yapıldığı ilk yıllarda yıpranmaya başlayan resim, zamanla çok daha kötü duruma gelmeye başlamış ve gördüğü restorasyonlarla neredeyse özgün halini kaybedecek noktaya gelmiştir.
Resmin içeriğinden ve hikayesinden bahsedecek olursak; Son Akşam Yemeği, İsa ve 12 havarisinin İsa Kudüs’te Romalı askerlerce yakalanıp çarmıha gerilmeden önce yediği son yemekten esinlenilmiş bir eserdir. Resimde İsa’nın havarilerinden birinin (Yahuda İskariyot) ona ihanet edeceğini açıkladığı an her bir havarinin tepkisi Leonardo tarafından detaylıca resmedilmiştir. Eserin en dikkat çekici özelliklerinden biri İsa’nın yüzündeki huzur ve sakinlikle zıtlık içinde olan havarilerin aldıkları haber karşısında şaşkınlık içindeki yüzleridir.
Leonardo havarileri üçerli gruplara ayırarak resmetmiştir. Sıralama sol baştan: Bartolomeus, Küçük Yahya, Andreas, Petrus, Yahuda İskariyot, Yuhanna, İsa, Tomas, Büyük Yakup, Filipus, Matta, Yahuda Taddeus ve Gayur Simon şeklindedir. İsa’yı masanın merkezine oturtan Leonardo, resmin dikey çizgileri İsa’nın başında kesişecek şekilde merkezi bir perspektif yaratmıştır.
Aynı dönemde yaşamış olduğu Raffaello’yu sanatsal anlamda etkilediğini bildiğimiz Leonardo, Son Akşam Yemeği’nde kullandığı kusursuz perspektif ve orantılarla hem kendisi hem de sanat tarihi için bir dönüm noktası yaratmıştır.
Perspektif açıdan eşsiz bir fresk olan Raffaello’ya ait Atina Okulu yazımı buradan okuyabilirsiniz.
Yorum Bırakın