Türkiye Cumhuriyeti'nin İlk Anayasası: Teşkilatı Esasiye

Türkiye Cumhuriyeti'nin İlk Anayasası: Teşkilatı Esasiye
  • 8
    0
    0
    2
  • Milli Mücadele dönemini ilk etapta protesto mitingleri yoluyla daha sonrasında kongreler ve Kuvayı Milliye’den alınan güçle birlikte sürdüren Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, düzenli bir ordu kurarak seferberliği çok daha başka bir boyuta taşıdılar. 23 Nisan 1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi ise bir yandan halkın iradesine dayalı bir sistem oluşturmak isterken bir yandan da olağanüstü şartlar altında çalışıp güçlü bir karar mekanizması oluşturmayı amaçlıyordu. Sonuç itibariyle bu bir savaş meclisi idi ve Türk halkının en taze umudu olarak görülüyordu. 

    Düzenli ordunun ilk ciddi mücadelesi olan I.İnönü Savaşı (6- 11 Ocak 1921), İtilaf Devletleri tarafından; Yunan askerlerinin Batı Anadolu’da esaslı bir başarı elde ederek hem moral bulması hem de saygınlık kazanması amacıyla hayata geçirildi. Ani bir taarruz başlatıp Türk ordusu bastırılmak isteniyor, halihazırda Çerkez Ethem isyanıyla uğraşan kuvvetlerin bozguna uğrayacağı düşünülerek hareket ediliyordu. Ancak yeni kurulan genç ordunun da bir B planı bulunmakta idi. Hızlı bir Yunan atağı beklenildiği için İsmet Paşa çoktan hazırlıklarını yapmıştı bile. 

    Gerçekleşen büyük çarpışmalar sonucunda iki taraf da kesin bir sonuca ulaşamamasına rağmen, toprak kaybı yaşanmaması ve ciddi bir savunma kabiliyeti gösterilmesi nedeniyle Türk kuvvetlerinin daha kazançlı çıktığı söylenmektedir. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa da bu dirençten memnun kalarak I.İnönü Savaşı’nı zafer olarak ilan etmiştir. Yunan ordusunun planları ise hiç tahmin etmedikleri bir şekilde suya düşmüş ve kendileri kaybetmediklerini öne sürseler dahi tarihi süreç Türklerin başarılı olduğunu kanıtlamıştır. 

    Düzenli ordunun ilk zaferi olarak kabul edilen I.İnönü Savaşıyla beraber TBMM’nin hem morali yükselecek hem de dışarıdaki itibarı önemli ölçüde artacaktı. Rusya ile Moskova Antlaşması ve Afganistan’la dostluk antlaşması imzalanmasının ardından Ankara Hükümeti İtilaf Devletleri tarafından Londra Konferansı’na davet edildi. İçerideki gelişmelere baktığımızda ise Teşkilat-ı Esasiye’nin ilan edildiğini görüyoruz (20 Ocak 1921). Türk devletinin ilk anayasası olma özelliğini taşıyan Teşkilat-ı Esasiye, güçler birliği ilkesine (yasama, yürütme, yargı) dayanarak karar mekanizmasını hızlı ve kuvvetli bir hale getirdi. Din işlerinin de TBMM’ye bağlanmasından dolayı bu anayasanın laik olmadığını söyleyebiliriz. 

    Teşkilat-ı Esasiye’nin ilk 9 maddesi yönetim ve rejimle alakalıdır. Diğer maddeler ise idareye yönelik olmakla birlikte; vilayet, kaza, nahiye ve bölge genel valiliği gibi yerel yönetimlerden bahseder. Ayrıca anayasanın içerisinde yargı konusunda herhangi bir madde bulunmamasına rağmen TBMM bu gücü “İstiklal Mahkemeleri” aracılığı ile kullanmayı tercih etmiştir.

    İlk 9 madde şöyledir:

    1) Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Yönetim şekli, halkın mukadderatını bizzat ve fiili olarak yönetmesi ilkesine dayanır.

    2) Yürütme kuvveti ve yasama yetkisi, milletin tek ve gerçek temsilcisi olan Büyük Millet Meclisi’nde belirir ve toplanır.

    3) Türkiye devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare edilir ve hükümeti “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti” adını taşır.

    4) Büyük Millet Meclisi, iller halkınca seçilmiş üyelerden oluşur.

    5) Büyük Millet Meclisi’nin seçimi iki yılda bir yapılır. Seçilen üyelerin üyelik süresi iki yıldır ve yeniden seçilmek mümkündür. Eski meclis, yeni meclis toplanıncaya kadar göreve devam eder. Yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmediği takdirde, görev süresi yalnız bir yıl uzatılabilir. Büyük Millet Meclisi üyelerinden her biri, yalnız kendini seçen ilin ayrıca vekili olmayıp aynı zamanda bütün milletin vekilidir.

    6) Büyük Millet Meclisi’nin Genel Kurulu, Kasım başında, davetsiz toplanır.

    7) Şeriat hükümlerinin uygulanması, bütün kanunların yürürlüğe konması, değiştirilmesi, yürürlükten kaldırılması, antlaşma ve barış imzalanması ve vatan savunmasıyla ilgili savaş ilanı gibi temel haklar Büyük Millet Meclisi’ne aittir. Kanun ve tüzüklerin düzenlenmesinde, halk için en yararlı ve zamanın ihtiyacına en elverişli fıkıh ve hukuk hükümleriyle, örf ve adetler ve teamüller esas olarak alınır. Bakanlar Kurulu’nun görev ve sorumluluğu özel kanunla belirtilir.

    8) Büyük Millet Meclisi, hükümeti oluşturan bakanlıkları, özel kanun gereğince seçtiği bakanlar vasıtasıyla yönetir. Meclis, yürütme ile ilgili işlerde bakanlara görev tayin eder; gerekirse bunları değiştirir.

    9) Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından seçilen başkan, bir seçim dönemi süresince Büyük Millet Meclisi Başkanıdır. Bu sıfatla, meclis adına imza atmaya ve Bakanlar Kurulu kararlarını onaylamaya yetkilidir. Bakanlar Kurulu üyeleri içlerinden birini kendilerine başkan seçer. Ancak Büyük Millet Meclisi Başkanı, Bakanlar Kurulu’nun da tabiî başkanıdır. 

    Bu maddeler, Osmanlı anayasal düzeninden ayrılışın net bir tezahürü gibidir. Özellikle 1.maddeyle birlikte egemenliğin yalnızca millete ait olduğu belirtilerek padişah veya halife konumundaki saltanat öğelerine bu sistemde yer verilmeyeceği açık bir şekilde ifade edilmiş, I.Meşrutiyet zamanında olduğu gibi göstermelik bir güç paylaşımı yerine monark tamamen çember dışına itilmiştir. Burada bir çeşit demokrasi işleyişinin ayak seslerinin duyulduğundan ve adım adım cumhuriyetin ilanına doğru yol alındığından bahsetmek hiç de hatalı bir çıkarım olmayacaktır.

    Teşkilat-ı Esasiye sayesinde TBMM’nin bir anlamda kurucu meclis görevini de ifa ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Osmanlı’dan kalan Kanun-i Esasi ile birleştirilen bu anayasa, ayrılıkçı fikirlere karşı kadim ve modern olanı aynı anda kucaklamak noktasında adeta bir tampon vazifesi görmüştür.

     

    Kaynak: 
    Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk
    Rıdvan Akın, “1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun Hukuk Tarihimizdeki Önemi”

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.