Eski Yunan Mitolojisine göre Pygmalion adında bir heykeltıraş varmış. Bir gün zihninde canlandırdığı ve aşık olduğu kızın heykelini yapmaya karar verir. Hayalinde ve rüyalarında kız o kadar güzeldir ki eşi benzeri ve onun kadar güzeli dünyada yoktur. Pygmalion, heykeli yapacağı için çok heyecanlıdır çünkü hayalindeki kadının figürü onun gerçekten görebileceği,dokunabileceği ve canlı olmasa bile seveceği kişinin gerçek bir nesne halini alması fikri onu çok mutlu etmeye başlamıştır. Uzun ve meşakkatli olan heykeli yapmasından bir süre sonra birden heykel canlanır. Heykeltıraş çok şaşırır ama şaşkınlıktan çok, mutlu olmuştur. Aşık olduğu kadın ile gerçekten vakit geçirebilecektir. Ve bu Pygmalion'un hayal ettiğinden daha da fazlasıdır. Daha sonra heykeltıraş fark eder ki,aslında canlanan heykel kendisini aşık olduğu kadının fikri kadar mutlu edememekte,rüyasında ve hayallerindeki kadar eşsiz olmamaktadır. Ve Pygmalion büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştır. Bir nevi hayal edilen gerçekleştiğinde beklentiyi karşılayamaması da denilebilir. Ve bu durum bizim zamanımıza Pygmalion Etkisi olarak gelmiştir.
İngiliz Tiyatrosu denilince akıllara ilk gelen isim Shakespeare'ın da dediği gibi, ''..çünkü kimseden bir şey ummam, beklentiler daima yaralar.''
'Pygmalion' adlı tiyatro oyunu George Bernard Shaw tarafından yazılmış ve ilk kez 1913'te sahnelenmiştir. Ana karakteri Eliza Doolittle,hayattaki tek amacı çiçek satmak olan çiçekçi bir kızdır. Oyundaki tüm karakterler onun kötü bir İngilizce konuştuğunu düşünürler. Oyunda Pygmalion olarak göreceğimiz karakter ise Henry Higgins'tir. Dilbilim profesörü olan Mr.Higgins Eliza'ya nasıl doğru ve güzel bir şekilde İngilizce konuşabileceğini ve bir kadının sahip olması gereken tüm adab-ı muaşeret kurallarını öğretmekte yardımcı olur. Ancak Higgins genel olarak Eliza da buna dahil olmak üzere herkese saygıdan yoksun ve kaba bir şekilde davranmaktadır. Diğer bir karakter ise Colonel Pickering. Kendisi bir yazardır ve Mr.Higgins ile tanışmak için şehre gelmesi üzerine oyuna ve olaylara dahil olur. Mr.Pickering de Eliza'ya nasıl bir düşes gibi konuşabileceği konusunda yardım eder. Ancak Pickering, Mr.Higgins'in aksine Eliza'ya her zaman saygın bir şekilde davranır. Oyundaki neredeyse tüm karakterler ne kadar eğitilirse eğitilsin ve ne kadar değiştirilirse değiştirilsin,bir çiçekçi kızın özünde her zaman çiçekçi olarak kalacağını düşünür. Peki ya sizce de öyle mi? Daha fazla detay vermemek üzere sizlere sadece oyunun sonunda Mr.Higgins'in neden bizim Pygmalionumuz olduğu konusunda bir karara varacağımızı belirtir ve iyi okumalar dileriz.
Yorum Bırakın