Röportajımız, 01.07.2020 tarihinde Barkın Ünlüeroğlugil tarafından yapılmıştır.

"Bence bedenlerin ve duyguların evrensel bir dili var, böylece herkeste de aynı hissiyat dili olduğu için aslında dünyadaki hiçbir lisanın önemi yok."

 

Zaz, hiç şüphesiz ki Fransa'nın son 10 yılda çıkardığı en önemli müzisyenlerden biri. Hatta daha net bir dille ifade etmek gerekirse, Kanadalı Céline Dion'dan sonra, Fransa dışında bütün dünyada Fransızca dilinde en çok satan sanatçı.

Asıl adı Isabelle Geffroy olan yetenekli şarkıcı, hem okulda müzik eğitimi almış hem de Paris sokaklarında çıkıp şarkılar söylemiş bir yetenek. Şarkı sözlerinde kullandığı dil ise ne olursa olsun dünyada milyonlarca insanın kalplerine erişmeyi başarmış ve hatta ülkemizde bile çok iz bırakmış bir müzisyen.

Zaz, sorularımıza verdiği cevaplarla da tıpkı şarkıları gibi her daim samimi olduğunu bizlere bir kez daha kanıtlıyor.

D'ailleurs, vous pouvez trouver la version française du reportage ci-dessous.👇 (Röportajın Fransızca'sını aşağıda bulabilirsiniz.)

 
1) Öncelikle, kariyerinizin başında Tours ve Bordeaux’da burslu müzik eğitimi alıp işin pratiğini öğrendiniz. Daha sonra ise Paris’in ressamlar tepesi olan dünyaca ünlü Montmartre’da bir dönem sokak şarkıcılığı yaptınız. Burada çekilmiş videolarınız viral oldu ve işin pratiğini de burada kaptınız. Devamında ise “Je veux” ve ardından gelen ulusal ve global başarılar... Bu başarınızın esas sebebi, müzik sanatına hem teoride hem de pratikte aşık olmanız mıdır?

Beni müzik yaparken en çok mutlu eden şey, pratik olarak o aksiyonun içinde olmam. Yaptığım müziği müzisyenlerle paylaşmak beni acayip teşvik ediyor ve bundan mutlu oluyorum. Sokakta çektiğimiz ilk videolar ise özellikle yurt dışında oldukça ses getirmişti, oradaki insanları düşünecek olursak bu gerçekten çok etkileyiciydi.

İçi dışı bir karaktere sahip olduğumdan dolayı, eğer mutluysam ya da biraz bile üzgünsem bu hemen belli oluyor. Şarkı söylediğimde ise ait olduğum yerde ve tamamen mutlu hissediyorum. İnsanlarla sohbet etmeyi ve onlarla hislerimizi paylaşmayı da seviyorum. Biraz fazla konuşkan bir yapım var, işte tam bu nedenle de şarkı söylemeliyim!

Aslında ben de herkes gibiyim, kendimce hümanist değerlere değiniyorum ve bence dünyadaki çoğu insanı da bir araya getiren şey bu. Hatta bana söylenen en hoş sözlerden biri de hep yurt dışındaki Fransızca bilmeyen hayranlarımdan geliyor: “Onun şarkı sözlerinde ne dediğini anlamıyoruz ama anlatmak istediği mesajı alabiliyoruz.”

2) “Je veux”, hayatınızı tamamen değiştiren parça ve bu eser ile birlikte isminizi hem tüm Fransa’ya hem de tüm dünyaya duyurdunuz. Fransızca bilmeyen insanlar bile bu şarkının ve daha sonraki hitlerinizin büyüsüne kapıldı. Örneğin, bir zamanlar Türkiye’de bütün radyolar bu şarkıyı çalıyordu. Müziğin, dilin de ötesinde tamamen evrensel bir sanat olduğunu kanıtladınız. Bu konuda neler hissediyorsunuz?

Bu şarkının, insanları dağıtmasını izlemekten asla bıkmayacağım. Beni sadece “Je veux” parçasıyla tanıyanlarla her karşılaştığımda onlara hemen şarkıda da ağzımla yaptığım trompet sesini yapmaya başlıyorum, resmen deliriyorlar. Tıpkı bir elektrik düğmesini açar gibi, bu sesi yaptığım anda oradaki insanlar da çılgınca eğlenmeye başlıyorlar. Bu gerçekten de olağanüstü, insanları mutlu edebilen bir şarkı, hala çok hoş!

Dünyanın her yerinde, uğradığım her şehirde insanların “Je veux”nün sözlerini her seferinde ezbere bilmesi gerçekten de tüylerimi diken diken ediyor. Bu da evet, bana müziğin evrensel bir sanat olduğunu hissettiriyor. Bence bedenlerin ve duyguların evrensel bir dili var, böylece herkeste de aynı hissiyat dili olduğu için aslında dünyadaki hiçbir lisanın önemi yok.

Bununla birlikte, yabancı ülkelerde konser vermeye de bayılıyorum çünkü benim için oldukça içgüdüsel bir deneyim oluyor. Akıl yerine sadece daha çok hissetmeye ve paylaşmaya yönelik bir deneyim bu.

 
3) En son çalışmanız dünyaca ünlü Amerikalı şarkıcı Kelly Clarkson ile düetiniz oldu. Clarkson, “I Dare You” teklisini 5 farklı dilde yayımladı, siz de şarkının Fransızca’sı olan “Appelle Ton Amour”da ona eşlik ettiniz. Bu iş birliği nasıl ortaya çıktı? Gelecekte de böyle projeleriniz olacak mı?

Kelly Clarkson, bir şarkıyı -işaret dili de dahil olmak üzere- 6 farklı dilde icra etme projesini yapmayı uzun zamandır istiyordu. Ben de bunu sembolik olarak çok güzel buldum. Bir sürü dil, aşk hakkında konuşmak için bir araya geliyor. Sonuç olarak ise ülke sınırları aslında yoktur. Esasen hepimiz aynıyız, sevmek ve sevilmek istiyoruz.

Böylece o, bana bir mesaj atıp beraber iş birliği yapmak istediğini söyledi, ben de bunu orijinal bir fikir olarak buldum çünkü bu tamamen benim müziğimin hakkında değildi, yani bu fikir de böylece beni birden içine çekti. Daha sonra, Kelly ile aşırı spontane bir şekilde ve arkadaş canlısı bir ortamda bir araya geldik. Şarkının konusu da belliydi; Kendinizi sevin! Gerçekten de tıpkı şu an yaşadığımız dönem gibi, bu karantina da bizi kendimizi ve başkalarını daha da iyi tanımamız için bir süreç.

Gelecek projelerim için ise yeni türlere oldukça açığım ve yeni şeyler üzerinde deney yapmaya bayılırım. İçime doğduğunda ve gerçekten hissettiğimde yapabilirim.

4) Düetlerden bahsetmişken soralım. Fransa’daki listelerinin zirvelerinde çoğunlukla Fransız “rap” ve “trap” müzisyeni bulunuyor. Niska, Booba, Damso, Ninho ve Nekfeu gibi isimler piyasayı domine ediyor. İleride böyle isimler ile de çalışmayı düşünüyor musunuz? Ayrıca, rap müziğin dünyadaki yükselişini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rap müzik, daha önce de her zaman benim hayatımdaydı ve şu anda da bu müzik türünün sonunda hak ettiği değeri görmesi beni çok mutlu ediyor. Rap, günümüzde çok büyük kitlelere hitap ediyor ve kendi içinde de “yeni pop müzik” türünü oluşturan birçok stil ve türe sahip.

Bu müzik türünün ve şarkı sözlerinin arasından çıkan mesajın toplum için daha yapıcı, yükseltici veya yeri geldiğinde daha mizahi bir karakteri var gibi görünüyor.

Şahsen ben, yeni sanatçılara göre daha çok “Suprême NTM” ve “IAM” gibi eski rap gruplarının jenerasyonundayım. Bana ilham veren sanatçılar olarak da Oxmo Puccino, Kerry James, Tyler the Creator, Travis Scott, Keny Arkana, Diam’s, Yarah Bravo ve Lauryn Hill gibi isimleri söyleyebilirim. Öte yandan, bir gün Dr. Dre ile çalışabilmek de tabii ki benim bir hayalim!

5) Şimdiye kadar 4 stüdyo albümü yayımladınız. Hepsinin içindeki parçaların sizin için ayrı bir önemi vardır ama içlerinden birini seçecek olsanız en çok hangi eserinizin sizin karakterinizi tamamen yansıttığını düşünüyorsunuz? Ayrıca, gelecekte daha farklı tarzda kayıtlar yapmayı düşünüyor musunuz?

Bunu seçebilmek çok zor ama ben “Je veux” diyeyim. Bu, benim ilk parçam ve çok acayip bir hikayesi var. İkinci şarkı olarak da esasen Raphaël Haroche tarafından inanılmaz bir şekilde yazılmış olan “Éblouie par la nuit” diyebilirim. Daha sonra ise tamamen kendi kendime yazdığım “Ma Valse” isimli şarkımı söyleyebilirim, bu şarkı adeta 40 yıllık hayatımın bir özeti gibi.

Ayrıca, çok fazla tarzlarla da ilgilenmeyi seviyorum, bu yüzden her şey mümkün, zaman bize gösterecek!

6) Yeni albümünüz hakkında bir gelişme var mı? Ne zaman çıkacağı konusunda bize net bir tarih verebilir misiniz?

Evet evet, şu an yeni albümün hazırlıklarıyla uğraşıyorum. Aslında normal koşullarda bu yılın sonunda çıkacaktı. Yeni şarkılarımı keşfetmeniz için sabırsızlanıyorum! 

7) Koronavirüs yüzünden karantinada olduğumuz bu günlerde siz zamanınızı nasıl geçiriyorsunuz? Takipçilerimize karantinada dinlenecek 3 albüm önerebilir misiniz? 

Karantinanın başlarında, Covid-19 semptomları bende de ortaya çıktı. %100 emin değilim çünkü kontrol ettirmedim ama gerçekten de bir 3-4 hafta çok hastaydım. Daha sonrasında ise durumu ele almaya başladım ve kendime 3 günlük bir perhiz yaptım, bu uzun zamandır yapmak istediğim bir şeydi çünkü bunun avantajlarından biri de bağışıklık sistemini yenilemesiydi. Alkolü, sigarayı ve et yemeyi bırakıp kendimi spora ve özellikle de boksa verdim.

Evimde bir bahçem olduğundan bahar havasından faydalanabildim ve hatta orada birkaç tablo bile yaptım. Aslında kafamı boşaltmak ve biraz da kendimi salıvermek için bu süreçten faydalanıp gözlemler yaptım, çünkü bu yılın sonunda çıkacak olan albümüm için bir hazırlık süreci içindeydim.

Yani ilk başlarda komplike bir karantina süreci yaşasam da daha sonraki dönemde hem biraz kafamı boşalttım hem de bu süreci biraz da iyi şartlarda geçirdim. Ancak bu karantina sürecini hastalıkla ya da iş güvencesi olmadan geçiren, daha zor şartlar altında olan insanları düşünüyorum. Özellikle bu kesimin yaşadıklarından oldukça etkilendim. Komşularına ve ailelerindeki yaşlılara yardım edenler, hasta bakıcılar, özellikle de yardıma muhtaç insanların yanında olan gençler de beni etkiledi.

İşte zaten bu insanlar beni 2017 yılında açtığımız Zazimut isimli derneğimizi kurmaya teşvik etmişti. Derneğin amacı ise genç jenerasyonların eğitim hayatlarına yardımcı olmak ve onların yurttaşlık bilinçlerini uyandırmak. Bu dernek, gençlerimizin hayatlarında yol gösterici olmak adına beni oldukça motive ediyor.

(Bu arada Zazimut Derneği’ni merak edenler için resmi internet sitesi linkini bırakıyoruz: https://zazimut.org/en/)

Karantinada dinlemesi için önereceğim albümlere gelecek olursak, Emilie Nicolas’dan “Like I’m a Warrior”, India Arie’den “Acoustic Soul” ve Bjork’ten “Gling Gló”yu söyleyebilirim. Ayrıca, Chaka Khan, Ray LaMontagne ve Raging Fyah’ı çok seviyorum ve tabii ki de Bruce Springsteen’den “Nebraska” ile Lila Iké’den “The Experience”. 

 
8) Türkiye’ye birçok defa konser için geldiniz. İstanbul veya Türkiye için neler söylemek istersiniz? Pandemi sonrasında bir kez daha konser için ülkemize uğramayı düşünüyor musunuz?

En son konserlerimiz için geldiğimizde hepimizin süper bir şekilde ağırlandığını hatırlıyorum, süperdi! İnsanların tutkusu ise gerçekten çok çılgıncaydı.

Ayrıca yiyebileceğimiz kadar çok yemek yediğimizi hatırlıyorum, gerçekten çok iyiydi ve özellikle sokaklarda yürüdüğümüzde de orada oldukça özel bir ortam vardı. Bunun yanında, Boğaz’da bir tekne turu yapmıştık, gerçekten büyüleyiciydi... Ülkenize kesinlikle tekrar gelmek istiyorum.

9) Twitter hesabımızda sizinle bir röportaj yapacağımızı duyurduk ve takipçilerimiz arasında ufak bir soru sorma yarışması düzenledik. Kazanan Bartu Karayel (twitter: @bar2wavez) oldu. Onun size sorusu şu: Takip ettiğiniz bir Türk sanatçı var mıdır?

Sizden çok az sanatçı tanıyorum ama Türkiye’de oldukça zengin bir müzik kültürüne sahip olduğunuzu biliyorum çünkü müziğinizde çok fazla kültür karışımı var ve çok iyi müzisyenlere sahipsiniz. Keşfetmek isterim!

10) Listenary olarak “Songs to Discover Today” mottosuyla takipçilerimizle şarkılar paylaşıyoruz. Siz de ülkemizdeki hayranlarınız için mutlaka keşfetmemiz gereken 3 Fransız sanatçı tavsiye etmek ister misiniz? Ayrıca, hayranlarınıza buradan iletmek istediğiniz bir şey var mı? 

Bu aralar, Yseult’ün “Corps” parçasını çok seviyorum. Ayrıca, Black Lilys’den “Nightfall”, Swing’in  Angèle ile düeti olan “S'en aller”, Clara Luciani’nin “La greanade” eseri, Pomme ve Ben Mazué’den “J'attends”, Feu! Chatterton grubundan “À l'aube”, Tim Dup, Tété ve Auden... Aaaaaaaa seçmek çok zor!

Ülkenize de bir daha konsere gelmek için sabırsızlanıyorum, sizi seviyorum!

Bu samimi ve detaylı cevaplarınız için size çok teşekkür ediyoruz. Listenary ve Türkiye olarak sanatınıza bayılıyoruz!

La Version Française:

1. Au début, vous avez entré au conservatoire de Tours et après obtenu une bourse d'étude à Bordeaux, c’était les théoriques de la musique pour vous. Ensuite, vous avez performé comme une musicienne des rues à Montmartre, Paris et votre vidéo de performance étaient absolument “virals”, donc c’était les pratiques de la musique pour vous. Et après, “Je veux” et le succès régional et international... Est-ce que votre amour de la musique d’une façon théorique et aussi pratique est la raison de votre succès?

Ce qui m’anime le plus c’est de jouer, d’être dans l’action, dans la pratique. Partager la musique avec les musiciens, ça me stimule, ça m’anime.

Les premières vidéos dans la rue ont fait buzz un peu partout à l’étranger, c’était fascinant car ce sont vraiment les gens qui s’en sont emparés.

Je suis quelqu’un de très expressif, ça se voit tout de suite quand je suis heureuse ou quand ça va un peu moins bien et quand je chante je suis à ma place, je me sens heureuse. J’aime communier avec mon public et transmettre des émotions, j’ai une énergie très communicative, il faut que je chante!

Et je suis comme tout le monde, j’exprime aussi des valeurs humanistes et je pense que beaucoup de monde se retrouvent dans ses valeurs. L’une des plus jolies choses que l’on m’ait dites, à l’étranger, là où les fans ne parlent pas français, c’est « on ne comprends pas ce qu’elle dit mais on reçoit ce qu’elle donne ».

2. “Je Veux” peut être considérée comme la chanson de votre vie et grâce à ce morceau vous avez gagné un succès exceptionnel. Même le peuple qui ne sait pas parler du Français, ont adoré cette chanson et votre “hits” prochains. Par exemple, “Je Veux” a régulièrement joué à tous les radios en Turquie. Vous avez prouvé que la musique est un art universel. Que pensez-vous de cela?

Je ne pourrais jamais me lasser de voir les gens s’égaillent sur ce morceau. Dès qu’ils reconnaissent la chanson « Je veux » et que je commence à faire mon son de trompette sur scène, ce qu’il se passe est fou, c’est comme un interrupteur que j’active et hop les gens entrent dans une sorte de folie joyeuse, c’est juste incroyable, une chanson qui rend heureux, c’est quand même génial !!!!

De voir qu’aux quatre coins du monde dans chaque ville où je passe le public connaît les paroles par cœur, à chaque fois, ça me fait des frissons, en ce sens oui la musique est un Art universel ! Joe pense que les corps, l’émotion a un langage universel et peu importe la langue tout le monde a le même langage émotionnel.

Et en effet, j’adore jouer à l’étranger car c’est toujours très instinctif pour moi. Il n’y a pas l’intellect, simplement du ressenti et du partage.

3. Votre dernier projet est avec la célèbre chanteuse américaine Kelly Clarkson. Le single de Clarkson a publié dans 5 langues différents et vous avez le contribué avec la version française, “Appelle Ton Amour”. Comment cela s'est-il produit ? Avez-vous une idée des collaborations comme ça pour l’avenir ?

Kelly Clarkson avait envie de ce projet depuis longtemps ; c’est une même chanson, chantée en plusieurs langues (dont une 6ème version en langue des signes) avec d’autres artistes.

Je trouve que symboliquement c’est très beau, de réunir plusieurs langues pour parler d’amour, dire que finalement les frontières n’existent pas. Que nous sommes tous les mêmes, désireux d’aimer et d’être aimé.

Elle m’a donc envoyé un message pour me dire qu’elle souhaitait que l’on collabore et j’ai trouvé ça original parce que ce n’est pas du tout mon univers musical donc je me suis prise au jeu. Et puis je trouvais Kelly était très spontanée, très avenante. En plus le sujet m’a plu : Aimons-nous ! C’est vrai que c’est en phase avec ce qu’on vit actuellement ; cette période qui nous pousse à mieux nous connaître et à aller vers les autres.

Pour de futurs projets et bien je suis ouverte et j’adore expérimenter de nouvelles choses, je suis mon intuition et quand je sens, je fais.

 
4. On peut continuer avec les collaborations : Dans les listes musicales en France, il y a plusieurs artistes du “rap” et “trap” comme Niska, Booba, Damso et Ninho. Avez-vous une idée des “featurings” avec ces artistes pour l’avenir ? Et quelle est ton opinion sur l’ascension du rap dans le monde entier ?

Le rap a toujours été présent dans mon quotidien et je suis heureuse de voir que ce mouvement a enfin la place qu’il mérite, la reconnaissance. Le rap est très large aujourd’hui, il y’a plusieurs branches, les styles se mélangent ce qui créé la nouvelle pop.

Ce qui me parait important dans ce style musical et notamment à travers les textes, c’est que le message reste constructif pour tirer la société vers le haut, ou pour faire de l’humour.

Personnellement, je suis plutôt de la génération IAM, NTM. Des artistes comme Oxmo Puccino, Kerry James, Taylor the Creator, Travis Scott, Keny Arkan, Diam’s, ou encore Yarah Bravo ou Laureen hill m’inspirent. D’ailleurs, je rêve de travailler avec Dr Dre ! ;)

5.Vous avez publié quatre albums durant votre carrière ; bien sûr, toutes les chansons dans vos albums sont spéciales pour vous, mais quelle chanson est unique pour votre personnalité ? Et est-ce que vous pensez de faire un album dans un genre différent plus tard?

C’est difficile de choisir, je dirais « Je veux », c’est mon premier morceau et il y a toute une histoire autour et ensuite je dirais « Eblouie par la nuit », qui est extrêmement bien écrit (par Raphael) et dans lequel je me retrouve beaucoup mais aussi « Ma Valse » que j’ai écrite moi-même, qui est arrivée d’un coup comme une synthèse de mes 40 années de vie.

Encore une fois j’aime faire plein de choses, tout est possible, le futur nous le dira !

6. Il y a des nouvelles pour votre prochain album ? Est-que vous pouvez donner une date de sortie ?

Oui, oui, je suis sur la préparation d’un nouvel album qui sortira normalement à la fin de l’année, j’ai hâte de vous le faire découvrir !

7. Comme vous savez, nous sommes tous dans le confinement à cause du coronavirus. Que faites-vous dans ces jours ? Est-ce que vous pouvez recommander 3 albums pour écouter dans le confinement ?

Au début du confinement, j’ai manifesté les symptômes du Covid-19, je n’ai pas pu être dépistée donc je ne peux pas en être sûre à 100% mais c’est vrai que ça a duré entre 3 et 4 semaines et que j’étais dans un état de très grande fatigue. Ensuite j’ai décidé de me reprendre en main, j’en ai profité pour faire un jeûne de 3 jours, ça faisait longtemps que j’en avais envie et puis un des avantages c’est que ça régénère le système immunitaire. J’ai même arrêté de boire, de fumer, de manger de la viande et je me suis remise au sport, notamment à la boxe, seule chez moi.

J’ai un jardin donc ça m’a permis de profiter de l’expression de la nature au printemps et de peindre quelques tableaux, même si c’est vrai que j’en ai surtout profité pour faire le vide, pour lâcher prise et pour faire une sorte d’introspection avant de me lancer dans la préparation de mon nouvel album qui sortira en fin d’année.

Donc un confinement compliqué au départ mais qui m’a permis de lâcher prise et puis j’ai la chance d’avoir été dans de bonnes conditions pour vivre ce confinement. Je pense à toutes les personnes qui ont un confinement plus compliqué, qui vivent des conditions difficiles, que ce soit en lien avec la maladie ou la précarité et je vous avoue que j’ai été très touchée par toutes les initiatives solidaires entre particuliers, des personnes qui viennent en aide à leur voisinage, aux aînés, au personnel soignant, notamment des jeunes qui s’investissent pour venir en aide à ceux qui en ont besoin. C’est ce genre de choses qui me motivent et qui m’ont poussée à créer l’association Zazimut en 2017 dans le but de participer à l’éducation des jeunes générations, à l’éveil de leur citoyenneté et ça me conforte dans l’idée que les jeunes sont déjà engagés, ils n’ont pas tellement besoin qu’on les pousse à faire des choses mais plutôt qu’on les aide à réussir dans leur voie, qu’on leur donne les moyens.

Est-ce que vous pouvez recommander 3 albums pour écouter dans le confinement ?

Je dirais l’album d’Emilie Nicolas « Like I’m a warrior », India Arie « Acoustic Soul », « Gling-Glo » de Bjork et j’aime beaucoup Chaka Khan et Ray LaMontagne mais aussi Raging Fyah et «Nebraska » de Springsteen et Lila Iké « The expérience ».

 
8. Vous êtes déjà venu à la Turquie plusieurs fois pour les concerts. Est-ce que vous pouvez dire quelque chose pour Istanbul ou la Turquie ? Avez-vous une idée de venir encore après le virus ?

Je me rappelle que l’on a tous été super bien accueillis lors de nos derniers concerts, c’était super ! L’engouement des gens était dingue.

Je me souviens aussi que l’on a mangé à n’en plus pouvoir tellement c’était bon et qu’il y avait une ambiance particulière quand on marchait dans les rues par exemple. On avait même fait une balade en bateau sur le Bosphore, c’était magique… J’ai évidemment très envie d’y retourner.

9. Dans notre compte de Twitter, nous avons organisé un petit concours des questions. Le gagnant s’appelle Bartu Karayel (@bar2wavez). Et il a une question pour vous : Est-ce que vous suivez (ou connaissez) les musiciens Turcs ?

J’en connais très peu mais je sais que vous avez une culture musicale très riche, en Turquie, car il y a beaucoup de mélange et de très bons musiciens. Je ne demande qu’à découvrir !

10. Nous (Listenary) partageons les chansons à découvrir pour nos abonnés parce que notre devise est “Songs to Discover Today (Les chansons à découvrir aujourd'hui)”. C’est pourquoi, est-ce que vous pouvez recommander 3 artistes français ? Et pouvez-vous dire quelque chose pour vos fans turcs ?

En ce moment, j’aime beaucoup Yseult et son titre « Corps », Black Lilys et son projet « Nightfall », Swing avec le morceau « S’en aller (feat Angèle) », Clara Luciani « La grenade », Pomme et Ben Mazué dans « J’attends », Feu chatterton avec « à l’aube », mais aussi Tété, Tim Dup, Auden...rhaaaaaaaa difficile de choisir !

Hâte de revenir, vivement que ça joue ! Je vous aiiime!

Nous vous remercions encore pour vos réponses sincères et détaillées. Listenary et la Turquie adorent votre art!