Afrika'nın Derinliklerinden: Karanlığın Yüreği

Afrika'nın Derinliklerinden: Karanlığın Yüreği
  • 2
    0
    0
    0
  • “İçinde nihai geçerliliği olan açıklamaların bulunmadığı bir dünyada, bir insanın davranış ve tutumu hakkında hüküm vereceksek, o nihai açıklanamaz olana hakkını vermek gerekir.”

         Joseph Conrad’ın ismi anıldığında, akla ilk gelen Afrika hakkında yazdığı uzun öyküsü gözümüzde canlanır. Conrad eseri 1899 yılında yazdıktan sonra eser büyük bir ses getirmiş ve yirminci yüzyıl klasikleri arasına girmiştir. Yazıldıktan sonra birçok yazar ve şair eserlerinde Karanlığın Yüreği’nden alıntılar yapmıştır. Conrad’ın Polonya asıllı olması ve İngilizceyi yirmi yaşından sonra öğrenmesi kitabın üslubunu ve derinliğini çok etkiler. Aslında Conrad bir bakımdan 16 yıllık denizcilik deneyimlerini kitabına aktarmıştır. Yıllar süren deneyiminin ardından Afrika’ da olan bitenleri tam anlamıyla gözler önüne sermiştir. Medeniyetten uzak olan bu karanlık yerlerde Batı Emperyalizmini gözlemleyip, insanların birbirleriyle dehşet içinde oldukları o korkunç dünyayı kitabına taşımıştır.

         Roman, sömürgecilik fikrini incelerken, romanın kahramanı Marlow’un karşılaştığı üç farklı karanlığı; insan eli değmemiş Kongo’nun karanlığını, Avrupalıların yerlilere yaptığı eziyetin karanlığını ve her insanın içinde gizlenmiş olan kötülük yapma isteğinin karanlığını ele alır. Romanda Avrupa sömürgeciliğinin karanlık, vahşice, insanlık dışı ve acımasız halini görürüz. Acının, kederin, zor şartlar altında çalışmanın ne kadar zor olduğunu gözler önüne seren, umutsuzluğun binbir türlüsünü görmüş o zavallı insanları yaşam mücadelesi kitabı okurken ruhumuzun derinliklerine işler.

         Marlow, heyecan ve para için bir şirketin gemi kaptanı olarak Belçika’nın sömürgesi Kongo’ya gider ve görevi bölgede en fazla fildişini toplayan “bir dahi” olan ancak hastalanan Avrupalı tüccar Kurtz’u bulup İngiltere ’ye geri götürmektir. Marlow’ un heyecan ve aksiyon için yaptığı bu Kongo macerası bir bakımdan Adem ve Havva’ nın cenneti kaybedişi ile özdeşleştirilebilir. Kurtz Kongo’ da sanki bir tanrı gibidir. Yerlileri çalıştırır, onlara köle gibi işler yaptırır ve hatta dilediği gibi de onları öldürür. Kongo ve Kurtz bir bakımdan bütünleşmiştir ve birbirinden kopamaz ve bu yüzden Kurtz Kongo’ dan ayrılmak istemez. Çünkü onun için en iyi seçenek orada kalıp yerlilere işkence etmek ve fildişlerini kazanmaktır. Ve bu tercihi Kurtz’ü ölüme götürür ve geri dönemeden Kongo’ da ölür. Conrad’ın eserinde yarattığı karakterler simgeseldir. Avrupalı şirket temsilcisi Kurtz, yalnızca sömürgeciliğin bir neferi değil, aynı zamanda aydın bir toplumun meyvesidir fakat Emperyalizm’ in sahtekar sloganlarına kanarak “ışık götürmek” gibi yüce bir görevle gittiği Afrika’nın karanlığında mânen iflas eder ve içindeki karanlık ortaya çıkar.

         Kitabı okurken dünyanın sömürgeci devletlerine karşı benliğinizde bir nefret oluşabilir. Kendilerine medeniyet taşıyıcısı ya da medeniyet timsali diyen bu beyaz insanların altın ve fildişi uğruna Kongo’ da yaşayan insanlara yapmadıkları işkence kalmamıştır. Değersiz buldukları ya da işlerine yaramayacaklarını düşündükleri yerli insanları acımasızca katlederler. Sömürgecilik parolasıyla yola çıkan bu insanların içinde öfke, nefret ve sahiplenme hırsı doluydu. Bu ölümsüz eserde Batı Emperyalizmi’nin kendi çıkarları uğruna istismar edici çirkin yüzleri ortaya konmuştur. Emperyalizm, Sömürgecilik ve Marlow’un kendi öz benliğini bulma çabası kitapta açık ve net bir şekilde görülür.

         Romanı bitirince ana karakter Marlow’un Kongo macerasından sonra İngiltere’ ye döndüğünde kendisini yine o mezar kentinde bulması gibi siz de yaşadığınız şehri sorgulayabilirsiniz. İnsanlığın ilerlemesi ve uygarlaşması sürecinde hala işlevsel olduğu ileri sürülen bir dinsel kurtarıcılık tezine dayalı, arka plandaki çıkarları saklamaya yönelik bu şişirilmiş olgular, Conrad romanının tarihsel fonunu oluşturur. Çoğu eleştirmenler ise kitabın psikolojik sembolizmle yüklü olduğunu düşünürler. Bu görüşü paylaşanlar beyaz adam Kurtz’ un ve roman kahramanı Marlow’ un bir eşi olduğunu ve Freud’un “id” veya Carl Gustav Jung’un “gölgesini” temsil ettiğini savunurlar. Eser bir başka boyutta ele alındığında ise Emperyalizm’ in eleştirisi olarak gözümüze çarpar. Eser Avrupa Sömürgeciliğinin uygarlık maskesi altındaki korkunç yüzü, yirminci yüzyılın insanının ahlak yönünden çöküşü gibi birçok anlamlarda da okunabilir. Bunlara ek olarak; Karanlığın Yüreği ünlü yönetmen Francis Ford Cappola’ ya “Apocalypse Now’” isimli sinema filmi için de esin kaynağı olmuştur. Emperyalizm üzerine yazılan en iyi kitaplardan biri “Karanlığın Yüreği” iken, Vietnam savaşının karanlık iç yüzünü anlatan en iyi filmlerden biri de “Kıyamet” tir.

    “Gördüğüm şeylere karşı, elimden bir şey gelmediği için kendimden nefret ettim, duyulmayan sesimden, delirmeyen aklımdan nefret ettim.”

    Kaynak: 1


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.