Eşsiz Sanatı Sayesinde Hepimizi Uyandıran Hayko Cepkin İle Röportaj

Eşsiz Sanatı Sayesinde Hepimizi Uyandıran Hayko Cepkin İle Röportaj
  • 4
    0
    0
    2
  • Röportajımız, 29.05.2020 tarihinde Barkın Ünlüeroğlugil tarafından yapılmıştır.

    "Başarımı maalesef Türkiye müzik piyasasındaki özgünlüğüm ve harikulade müziğimdir diye tanımlayamıyorum; çünkü müziğim, ilk dinlendiği an kabul görebilen basitlikte ve türde değil. Zamanla ve alışma arzusu olan insanlarda can buluyor."

    Hayko Cepkin, eşi benzeri olmayan sanatıyla yıllardır ülkemizin en önde gelen müzisyenlerinden biri oldu. Şu an kariyerinin en olgun döneminde ise üretkenliğini sürdürmeye devam edip insanlığı uyarmayı ihmal etmiyor: “Uyan, uyansın içindeki hayvan!” diyerek gözümüzü açmaya çalışan Cepkin, sorularımıza verdiği oldukça samimi cevaplarla da bizi bir kez daha “uyandırmayı” başarıyor.
     
    1. Öncelikle, kendinize özgü tarzınıza cidden hayranlık duyduğumuzu belirtmek isteriz. “Sakin Olmam Lazım” dediğiniz ilk günden beri, yaptığınız müziğin özgünlüğünün dayanmış olduğu çeşitlilik, ufkumuzu açmaya devam ediyor. Keza, daha önce bizzat “İyi ki farklı müziklerin lezzetlerinden tutam tutam almışım.” açıklamasını yapmıştınız. Endüstriyel metal’den Gomidas bestelerine ya da gotik rock’tan arabesk nağmelerine uzanan bu alternatif tarzınızın, ülkemizdeki alışılagelen pop-rock piyasası kalıplarına rağmen, “mainstream” olabilme başarısını en çok neye bağlıyorsunuz?


    Başarıları tesadüflere dayandırmam. Mutlak sebepleri olduğu kanaatini taşırım. Benim başarımın sırrı, tamamen kişiliğimin sevilmesi, çalışkanlığım ve tetikleyici hırsım merkezlidir. Başarımı maalesef Türkiye müzik piyasasındaki özgünlüğüm ve harikulade müziğimdir diye tanımlayamıyorum; çünkü müziğim, ilk dinlendiği an kabul görebilen basitlikte ve türde değil. Zamanla ve alışma arzusu olan insanlarda can buluyor. Bir tercih sanatı yapıyorum. Tüm bu standart alışkanlıklara maruz kalmış üretiminize karşı, anti negatif' potansiyelin içinde, ancak kişiliğiniz, duruşunuz, disiplininiz, çalışma temponuz ve istikrarlı hırsınız ile ayakta durabilirsiniz.


    2. İki farklı versiyonla çıkan son çalışmanız “Hayvaaağ1n”, prodüksiyonun muazzam bir titizlikle yapıldığı her saniyesinden belli olan ve sert melodilerin akıcılığı sayesinde 7 dakikaya yakın süresine rağmen bir çırpıda dinlenebilen bir eser. Bize şarkı hakkında daha fazla detay verebilir misiniz? Parça hakkında, “İnsanlığınızdan ne hayır gördünüz, içinizdeki hayvanı serbest bırakın, belki vicdanınıza faydası olur.” demiştiniz. Bu cümleyi biraz daha açabilir misiniz?


    İnsan, dünya üzerinde pek çok canlıdan daha az ömrü olup da kibri sebebi ile “benmerkezci” dünyayı kendisine hak görmüş bir mahluk. Fazladan bilinçsiz üremenin 3 kuruşluk zekasına da artık zarar verdiği kanaatindeyim. Övündüğü bi zekası vardı. Onu da yitirdi. Geri kalan hiçbir özelliği, zaten doğadaki hiçbir şeyden daha üstün değil. Bildiği ama unuttuğu halini hatırlaması lazım. Birlikte yaşayabilme hali.
     
    3. “Hayvaaağ1n”ın, Adem ve Havva metaforu ya da cehennem tasviri gibi bariz göndermelere sahip müzik videosu da sizin çoğu klibiniz gibi yine görsel bir şov. Hatta klibin ilk kısmı, alevleri ve agresifliğiyle Rammstein, ikinci bölümü ise karanlık kan banyolarıyla Marilyn Manson videolarını andırıyor. Klibin ardındaki hikayeyi ve çekimin yaratılma sürecini bizimle paylaşabilir misiniz? 


    Her alev kullananı Rammstein, her kan kullananı Marilyn Manson, her brutal yapanı Lamb of God her symphony ile rock metal çalanı Dimmu Borgir’e benzetirsek, bir klipte g*tüm yarı açık sallaya sallaya dans etmeye karar verdiğimde bi Beyoncé, bi J.Lo, bi Shakira denmesini beklenti olarak kendimde hak görürüm. Klibimizi şarkının sözel içeriğini yazarken neyi hayal ettiysem video formatı olarak da ekrana imkanlarımız doğrultusunda yansıtabildiğimiz kadar yansıtmaya çalıştık. Çok emekli çok zor bir çekim süreciydi. Biz de isterdik yukarıda saydığımız isimler gibi bütçesi milyon dolarlık euroluk destekli projelerde ekrana soğuk hissi yansıtılan havuzlarda ılık ılık yüzmeyi. Ama biz soğuktan dona dona çektik. Bu sebeple de her karesi yine unutulmaz ve rönesans tablosu gibi kıymetli bir işe imza attık.


    4. Malum, karantina günlerindeyiz. Sizin de bu süreçteki zamanınızı kaliteli bir şekilde harcadığınıza tanık olduğumuz YouTube’daki “Karantina Günlüğü” çalışmalarınızı takipteyiz. En son “Alef” dizisi müziğinin neylerini çalan ney sanatçısı Burak Malçok ile birlikte gerçekleştirdiğiniz bu seri, resmen şarkılarınıza ayrı bir hüzün katıyor. Söz konusu günlük fikri nasıl ortaya çıktı? Bu süreci ve konu hakkındaki planlarınızı anlatabilir misiniz? 


    50’lerimde yapmayı planladığım projemi sürecin getirisi ile birlikte öne almış oldum. 2005’ten beri dediğim bir cümle var: “Melodiler şarkılarımda gizli bir gün onları tek tek duyulur kılacağım, ve belki o zaman anlayacaksınız bir sözün bir bestenin aranjesi ve düzenlemesinin farklı bir müzik türünde sunulması neden tercih edilir”. Her şeyimin en başımdan beri tamamını vermiyorum. Zamana yayıyorum ve bir hikaye kitabı gibi elimdeki süre boyunca anlatmaya çalışıyorum. Yukarıda ne demiştik, alışma arzusu olanlara, bir tercih sanatı yapıyorum.
     
    5. Yaklaşık 8 yıldır Selçuk’taki çiftliğinizde ikamet ettiğinizi biliyoruz. Evde kaldığımız bu malum süre boyunca, müzikle birlikte başka nelere zaman ayırmayı tercih ediyorsunuz? Paylaşımlarınız sayesinde kedi ve köpek dostlarınızın yanında, dağ keçileri ve tilkiler ile bile zaman geçirdiğinizi görüyoruz. Herhangi bir günlük rutiniz var mıdır? Ayrıca takipçilerimiz için bu karantina günlerinde dinleyebilecekleri 3 albüm tavsiye edebilir misiniz?


    2010’da paraşütçü olma sevdası ile Selçuk'a ilk adımımı attım. 2 sene sonra da taşınma kararı aldım. Hem Kuşadası hem Selçuk bölgesinde ikamet etmekteyim. Doğa ile zaman geçirme şansı ve imkânı yakaladığım için sonsuz mutluyum. Doğru bir karar aldığımızı her gün yineleyerek yaşıyoruz. Sabit rutinim yoktur. Bedenimi daha aktif ve güçlü hissettiğimde doğa ile, bedenimi daha dingin ve oturaklı hissettiğimde ise stüdyoda vakit geçiririm. Karantinada insanlar eskiden sevdikleri detayları, sevdikleri müzikleri, filmleri, hatırlama fırsatı buldu. Yeni dünya diye bize yutturulan sahtekarlığı da analiz etme şansını buldular aslında. Bu sebeple tavsiye olarak sevdikleri arşivleri karıştırsınlar.


    6. En son yayımladığınız albüm olan “Beni Büyüten Şarkılar Vol.1” isimli cover derlemesi sayesinde, önceden bildiğimiz eserleri bir hayli ilginç tattaki yorumlarınızla dinleme fırsatı bulduk: İbrahim Tatlıses’i brutal vokalle, Edip Akbayram’ı 2000’ler nu-metali tarzında dinledik... Bu yaratıcı albümün tasarlanmasındaki ilhamı nereden aldınız? Albümün “Vol. 2” kısmı yakın zamanda çıkacak mı? Bize bir tarih verebilir misiniz?


    Geçmiş 15 yılın sosyal gelişim ve farklılaşım sürecini analiz edip tarttığımda sert bir beste albümünün kariyerime fayda sağlamayacağına kanaat getirip daha stratejik bir albüm yapma kararı aldım. Bu sayede tarihsel mana yüklü ve nesilden nesle mutlak taşınması gerek bazı hassas parçaları da nesle ulaştırma şansını yakalamış olup görev edindim.
     
    7. Kariyeriniz boyunca, albümlerinizde her zaman bir konsepte odaklanarak baştan sona bir bütünselliğe önem verdiğinizi biliyoruz: “Korku”, ”ölüm”, “aşk” gibi temaları işlediğiniz albümlerinizden bir sonraki durağınız neresi olacak? Yeni albümünüzün yayımlanması için kısa bir süre mi bekleyeceğiz yoksa yine “Hayvaaağ1n” gibi tekli çalışmaları mı göreceğiz?


    Bundan sonra beste olarak tekli ikili üçlü gibisine metotlar ile ilerlerim.. Çok sevdiğim ürettiğim bir besteyi özene bezene hazırlayıp sunmam 1-1,5 yılımı alıyor zaten. Kabul Olur gibi Dans Et gibi Hayvaaağ1n'daki gibi sound’larına ve kliplerine ekstra özen göstermeyi daha yapıcı buluyorum. Bizim müziğimiz anlık değil çünkü. Kült kalacak. Geride bırakacaklarımın kariyer hedefi hep bu yönde.


    8. Ülkemizin müzik camiasındaki birçok değerli isim ile çalışma fırsatı buldunuz. Kariyerinizde sizin için ayrı bir yeri olan, geçmiş bir ortak projeniz var mı? Daha sonrası için yerli ve yabancı hangi sanatçılarla birlikte çalışmak istersiniz?


    Çalıştığım tüm dostlarımın mutlak üzerimde emekleri ve öğretileri vardır; ama en büyük öğretileri takdir edersiniz ki Moğollar'ın yanında var olabilmem ile edindim. Yerleri apayrıdır.
     
    9. Başarılarla dolu müzik kariyerinizde neredeyse 20 yılı geride bıraktınız. Artık her “Hayko Cepkin” denildiğinde de insanların aklında mutlaka sert, iddialı ve cesur bir imaj geliyor. Buna rağmen, bir balık burcuna yakışır şekilde, “Ölüyorum”, “Fırtınam” ve “Melekler” gibi balad sayılabilecek birçok duygusal hite de sahipsiniz. Sizin için ayrı bir anlam ifade ettiği belli olan bu tarz şarkıları nasıl bir hisle kaleme alıyorsunuz? Ayrıca, slow ile sert müzik arasındaki o dengeyi nasıl kuruyorsunuz?


    Yukarıda da belirttiğimiz karantina günlüğünde teker teker kaydedip sunduğum parçaların aslında nerden baksanız yüzde 90’nının bir balad, ağır bir içeriği olduğu ortaya çıkıyor. Sadece sunumumu daha hacimli ve daha kudretli sunup dinleyenlerin keşfetmesini, zorlanmasını ve tercih edip, anlayıp, sıkı sıkıya bağlanmasını bekledim. Başardım da. En başından beri bu şarkıları bu formlarında da yayınlayıp derhal anlaşılır ve sevilir olabilirdim; ama bu yolu değil zor olanı tercih ettim. Ayrıca konserlerimizde bir ritüeldir en sert şarkılarımızda dahi sözel ve duygusal yapısı sebebi ile gözyaşları eksik olmaz... Yani sert gözükse de balık burcuna yakışır sulu gözlülükte geçer konserlerimiz. Sadece bir konser değildir.


    10. Son dönemde, müzik ve edebiyat dahil çoğu sanatın dijitalleştiğine tanık oluyoruz. Bununla birlikte, sosyal medya da hayatımızın oldukça hayati bir parçası haline geldi. Hatta sizin de sosyal medya mecralarında aktif bir kullanıcı olduğunuza şahit oluyoruz. Sizce sanatın dijitalleşmesi ve “streaming” tabanlı müzik paylaşımı, müzisyenlerin kariyerleri açısından için ne kadar faydalı oluyor? Ayrıca, teknolojinin müzikteki yeri hakkında neler söylemek istersiniz?


    Analog düzenin virüs konuları sebebi ile toplu alanlardaki buluşma ve sosyalleşme konularına sekte vuracağı aşikar. Bu sebeple dediğiniz gibi dijital platformlarda herkes kendi sosyal medyalarından bir televizyoncu bir radyocu bir tiyatrocu bir programcı gibi varlığını ispat etme çabasında. Yeni keşifler yaratacağı gibi, aşırı yüklenmeden çirkinleşmelere de tanık olacağız. Medya kolu bazında da büyük bir evrim bizi bekliyor.


    Hayko Cepkin’e hem yıllardır bizi büyülediği sert ve duygusal eserleri için hem de sorularımıza verdiği muazzam yanıtlar için tekrardan teşekkür ediyoruz. Tekdüzeleşmiş bu müzik piyasasının kalıplarını defalarca yıktığınız için size ayrıca minnettarız, iyi ki varsınız!


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.