Yunan mitolojisinde “Ay tanrıçası Phoebe” olarak bilinip daha çok avcılık ile özdeşleştirilen Artemis; Zeus ve Leto’nun kızıdır. Annesinin kendisini ve ikiz kardeşi Apollon’u doğururken 9 gün boyunca büyük acılar çekmesine bizzat şahit olduğu için bekaret yemini ederek iffetine göz dikenleri öldürmesiyle ünlüdür.
Fakat bir gün verdiği bütün o büyük sözlere rağmen genç ve yakışıklı avcı Orion’a aşık olur Artemis. Öyle şiddetli duygular besler ki, artık bekaret yeminini bile bozmaya kararlıdır. Ancak bu aşkın önüne oldukça ciddi bir engel çıkar: Apollon! Artemis’in ikizi, Orion’u kız kardeşine uygun bulmadığı için onu bu kara sevdadan vazgeçirmek adına var gücüyle mücadele eder. Her ne yaparsa yapsın Artemis’i yolundan döndüremez ve hatta genç tanrıçanın Orion’a daha fazla bağlanmasına sebep olur.
Artık başka çaresi kalmayan Apollon, kurnazca bir plan yaparak kardeşini en zayıf noktasından yakalamaya karar verir. Orion bir gün denize girer ve fazlasıyla ileri gittiği için kafası kıyı tarafından küçük bir nokta olarak görülür. Bu sırada Artemis’i yanına çağırır Apollon. Çok iyi bir nişancı olduğunu bildiği kız kardeşine; “Okunu o noktaya kadar fırlatabilir misin?” diye sorar. Avcılık ve atış konusunda fazlasıyla yetenekli olmasından dolayı çocuksu bir heyecana kapılan Artemis, okunu hazırlar ve sevdiği adamı vurduğunun farkında bile olmadan hedefe doğru gönderir. Gerçeği öğrendiğinde ise Orion çoktan ölmüştür.
Bu ölüm kahreder Artemis’i. Bir daha asla eskisi gibi olmaz, gülmez ve günden güne bir çiçeğin yok oluşu gibi solmaya başlar. Hatta onun içindeki acı bir türlü dinmediği için ayın bu denli soğuk ve kasvetli olduğu söylenir. Sevdiği adamın cansız bedenini gümüşten yapılmış bir ay arabasına koyarak kendi elleri ile gökyüzüne taşır hüzünlü tanrıça. Onun parlak bir yıldıza dönüşebilmesi için gökyüzünün en karanlık yerini seçer ve hayatının geri kalan bütün gecelerinde parıl parıl parlayan Orion’u seyreder. Günümüzde varlığını sürdüren Orion takımyıldızının da buradan geldiği rivayet edilir.
Bütün bunların yanı sıra Artemis fazlasıyla sevilen bir tanrıça olduğu için Efes kenti kendisini ona adar. Hatta zekasıyla nam salan üvey kardeşi Athena’dan daha barışçıl ve daha merhametli bir mitolojik kahraman olarak da bilinir. Bununla ilgili bir efsanede anlatılanlara göre; Miken kralı Agamemnon, Artemis’in çok sevdiği geyiklerinden bir tanesini öldürür. Bu duruma çok sinirlenen Artemis, halihazırda Truva Savaşı’na gitmekte olan Agamemnon’un donanmasının Ege Denizi’ni geçmesini önlemek adına bütün rüzgarları keser. Çaresiz kalan kral Agamemnon ne yaparsa yapsın ne kadar özür dilerse dilesin güzel tanrıçanın öfkesini dindirmeyi bir türlü başaramaz.
Jean-Baptiste Tuby tarafından 1687 yılında yapılan Artemis heykeli. Günümüzde Los Angeles County Museum of Art'da yer alıyor.
Artemis’in tek bir şartı vardır: Agamemnon’un kızını kendisine kurban etmesi! Önce büyük bir tepki gösterir kral. Ancak biraz düşündükten sonra binlerce askerinin Ege Denizi’nde telef olmasını göze alamaz ve bağrına taş basarak Artemis’in teklifini kabul eder. Tam kızının boğazına bıçağı dayadığı sırada ise Artemis onu durdurur. Böylesine büyük bir dersin onun için yeterli olacağına karar verir. Rüzgarları yeniden faaliyete geçirmesinin ardından da Agamemnon’un donanması başarılı bir şekilde Ege Denizi’ne ulaşır.
Kendisine gösterilmeyen merhameti başkalarına gösteren Artemis, kalbindeki o tarifi olmayan acıyla yeniden baş başa kalır.
Yorum Bırakın