The Rime Of The Ancient Mariner: 13 Dakikalık Ruhani Bir Yolculuk

The Rime Of The Ancient Mariner: 13 Dakikalık Ruhani Bir Yolculuk
  • 14
    0
    2
    7
  • İngiliz heavy metal grubu Iron Maiden, beşinci efsanevi stüdyo albümleri Powerslave’i 3 Eylül 1984’te yayımladı. Albümün açılış parçası “Aces High”, “2 Minutes to Midnight” ve albüme adını veren “Powerslave” metal tarihine adlarını kazımalarını sağlayan parçalardan birkaçı oldu. Tüm bunların yanında elbette bu yazının konusu olan 13 dakika 35 saniyelik “The Rime of the Ancient Mariner”ı da unutmamak gerek. Peki ne anlatıyor bu adamlar 13 dakika boyunca?

    Parçaya adını veren ve esin kaynağı olan, İngiliz şair Samuel Taylor Coleridge’in 1798 yılında yazdığı 7 bölümden oluşan şiiri, The Rime of the Ancient Mariner, Türkçe adıyla Yaşlı Gemici. Fransız illüstratör Gustave Doré’nin muhteşem çizimleriyle zenginleştirilmiş eser, baktıkça bu 13 dakikayı daha da anlamlı kılıyor.

    Coleridge İngiltere’deki romantizm akımının öncülerinden sayılmakta ve bu sebeple eserlerinde doğanın tanrısallığı, ölüm, araf, acı ve haz gibi kavramlar sıkça görülmekte. Metafiziğin, soyut ve somutun iç içe olduğu romantizm akımında akli ve ruhani yükselişin getirdiği hüzün ve kişisel deneyim ön planda olduğundan, bu yönleriyle değerlendirildiğinde The Rime of the Ancient Mariner, romantik dönem edebiyatındaki en belirgin örnekler arasında yer almakta.

    Eser, gemicinin bir albatros kuşunu öldürmesiyle başlayan lanetli yolculuğunda, yaşam ve ölüm arasında savruluşunu anlatmakta. Yaşlı gemici, düğüne gitmekte olan bir adamın yolunu keser ve o yolculukta başından geçenleri adama anlatmaya başlar. Adam direnir ancak denizcinin kor gibi gözleri onu etkisi altına alır ve kendini dinlemekten alıkoyamaz. Bruce da başlar anlatmaya…

    Hear the rime of the ancient mariner
    See his eye as he stops one of three
    Mesmerizes one of the wedding guests
    Stay here and listen to the nightmares of the sea

    Gemici ve tayfası güzel bir havada yola çıkarlar ancak aniden kopan güçlü bir fırtınayla güneye sürüklenirler. Bir anda “iyi yürekli bir Tanrı kuluymuş gibi” çıkagelen bir albatros kuşu geminin buzulların arasından geçmesine yardımcı olur.

    Ancak gemici albatrosu vurur. Tayfa bunun onlara kötü şans getireceğini düşünür ve bu günahından dolayı kuşun ölüsünü gemicinin boynuna asar. Bruce da böyle devam eder hikâyeye…

    The mariner kills the bird of good omen
    His shipmates cry against what he's done…

    The albatross begins with its vengeance
    A terrible curse a thirst has begun
    His shipmates blame bad luck on the mariner
    About his neck, the dead bird is hung

    Şarkı sözlerinde şiirden birebir alıntılar da yapılmış elbette. Şiirde gemici, albatrosu öldürmesiyle lanetlenişini ve yaşadığı korkuyu betimlerken denizin duruluşundan, her yerin su oluşundan ancak içecek tek damla suyun olmayışından, güneşin kavururcasına yakışından, okyanusun çürüyüşünden, yaratıkların geminin etrafına doluşundan ve ölüm ateşlerinin etrafı sarışından bahseder. Maiden da sözlerinin arasına bu betimlemenin bir kısmını sıkıştırmış.

    "Day after day, day after day
    We stuck nor breath nor motion
    As idle as a painted ship upon a painted ocean
    Water, water everywhere and
    All the boards did shrink
    Water, water everywhere nor any drop to drink."

    Şiirin devamında aniden denizcilerin karşısında bir gemi belirir. Gemide bir adam formundaki “Ölüm” ve altın saçlı, soluk benizli, kızıl dudaklı bir kadın formundaki “Canlı Ölüm”, denizcilerin ruhları üzerine bahis oynarlar. Ölüm tayfayı alırken, Canlı Ölüm gemiciyi alır ve yaşam ile ölüm arasında savruluşu başlar gemicinin.

    Death and she life in death
    They throw their dice for the crew
    She wins the mariner and he belongs to her now
    Then, crew one by one
    They drop down dead, two hundred men
    She, she, life in death
    She lets him live, her chosen one

    Gemici bu esnada ölen tayfasının ruhlarının bir bir göğe yükselişine şahit olur. Ölü adamların yüzlerindeki acıyı ve gözlerinin içindeki laneti gören gemicinin betimlemelerini Bruce şarkının beşinci dakikasında başlayan kasvetli, tüyleri diken diken eden atmosfer eşliğinde okumaya başlıyor.

    "One after one by the star dogged moon
    Too quick for groan or sigh
    Each turned his face with a ghastly pang
    And cursed me with his eye
    Four times fifty living men
    (And I heard nor sigh nor groan)
    With heavy thump, a lifeless lump
    They dropped down one by one."

    Yaşadığı türlü zorluğun ve acının ardından, gemici yorgun ve tükenmiştir. Kurtuluşu ölümde görmeye başlar ve ölmeyi diler.

    The curse it lives on in their eyes
    The mariner he wished he'd die
    Along with the sea creatures
    But they lived on, so did he

    O esnada denizin açıklarında deniz yılanlarını görür, aniden büyük bir sevgi dolar içine, adeta onları kutsar, dua edebilmeye başlar ve ölü albatros boynundan düşer.

    And by the light of the moon
    He prays for their beauty not doom
    With heart he blesses them
    God's creatures all of them too

    Then the spell starts to break
    The albatross falls from his neck
    Sinks down like lead into the sea
    Then down in falls comes the rain

    Lanet kırılmaya başlamıştır ancak gemicinin lanetten kurtulması bu kadar kolay değildir elbette. Tayfasının cesetleri hala güvertede, gemicinin gözleri önünde öylece yığılıdır ve ölü adamların bakışları gemiciye acı ve korku vermeye devam eder.

    And revenge is still sought, penance starts again
    Cast into a trance and the nightmare carries on

    Ancak gemici sonunda bir kuş gibi hafifler, güzel bir uykuya dalar. Uyandığında denizcilerin cesetlerinin melekler tarafından bir bir toplandığını görür. Lanet nihayet kırılmıştır ve kara görünmeye başlar.

    Now the curse is finally lifted
    And the mariner sights his home
    Spirits go from the long dead bodies
    Form their own light and the mariner's left alone

    Gemici bazı sesler duyar. Bu sesler ona yaklaşmakta olan bir kayıktan gelmektedir. Kayıkta oğluyla bir kılavuz ve bir münzevi görür. Çaresiz gemici münzeviye başından geçenleri anlatır ve onu bu günahından kurtarmasını ister.

           

    Çektiği tüm acının ve zorluğun sonucunda gemici, ruhaniyetle yüzleşmiştir, hem lanet hem nimettir onun için yaşadıkları ve hikayesini sonsuza dek anlatmak zorunda kalacaktır. Şiir sona dini göndermelerle bağlanır ve ana fikrinin “Tanrı’nın yarattığı her varlığı sevmek” olduğu belirtilir. Maiden da şarkının son sözlerinde buna değiniyor.

    The mariner's bound to tell of his story
    To tell this tale wherever he goes
    To teach God's word by his own example
    That we must love all things that God made

    Şiirin sonunda davetli, düğüne gitmekten vazgeçer ve evine döner. Genç adam artık dünyevi zevklerden arınmış bambaşka bir insandır. Coleridge romantizm akımının en belirgin motiflerinden olan bilgeliğin hüznüne tam da burada değinmektedir ki Maiden da bu detayı es geçmemiş.

    And the wedding guest's a sad and wiser man
    And the tale goes on and on and on

     

    Kısaca, “The Rime of the Ancient Mariner” heavy metalin babalarından Iron Maiden’ın büyüleyici atmosferi ile Coleridge’in benzersiz ruhani ve dünyevi dengesinin başarılı bir sentezi. Eseri okumayanlara okutturun, parçayı dinlemeyenlere dinlettirin efenim…


    Yorumlar (2)
    • çok iyi eline sağlık

      • Keşke 15-16 yaşında bu muhteşem hazırlanmış içeriği okuyup dinleseydim bu şarkıyı🤟 Tebrikler CEMRE

        Yorum Bırakın

        Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.