Tolkien'in edebi eserlerinin çoğunun kökenlerinin İskandinav mitolojisinden ve Kuzey edebiyatından geldiği bir gerçektir. Bunun altında yatan sebep, Tolkien'in erken yaşlardan itibaren eski dillere ve mitolojiye olan ilgisi ve bunlar üzerine yaptığı çalışmalardır. Bu durumun kendisinin sıra dışı bir filolog olmasında ve oldukça başarılı fantastik eserler ortaya çıkarmasındaki katkısı büyük. Bu yazıda da J.R.R. Tolkien’ın, İskandinav mitolojisini, Eski İngilizceyi ve Edda gibi şiirsel destanları nasıl kaynak olarak kullandığını ve onlardan nasıl ilham aldığını Hobbit adlı romanı üzerinden gösterdim, keyifli okumalar. :)
Hobbit'teki ejderhalar, elfler, cüceler ve troller gibi ırkların çoğu İskandinav mitolojisinde de görülür.
Ejderhalarla başlayacak olursak, Völsunga Destanı’ndan “Sigurd ve Ejderha” olarak bilinen bir hikâyede göz ardı edilemeyecek bazı benzerliklerle karşılaşıyoruz. Efsaneye göre Sigurd, hazineyi koruyan Fafnir adında bir ejderhayı, zayıf noktasına bir kılıç sokarak öldürüyor. Hobbit'te de bildiğimiz gibi, altınla büyülenmiş Smaug adında bir ejderha, aslında kendisine ait olmayan büyük miktarda bir hazineyi koruyor. Ve bir gün Bard adında bir adam, son okunu Smaug’un zayıf noktasına atarak onu öldürüyor.
Tolkien mitolojisindeki troller ve İskandinav folklorundakiler sadece görünüşte değil, aynı zamanda karakteristik olarak da bazı ortak özelliklere sahip. İskandinav folklorundaki troller, mağaralarda yaşayan budala, tembel, açgözlü, devasa ve çok güçlü insan yiyiciler olarak bilinir. Ayrıca İskandinav folklorunda trollerin güneş ışığına maruz kaldıklarında taşa dönüştüğüne inanılıyordu. Tolkien'in Hobbit'teki üç trolü; Bilbo, cüceler ve Gandalf'ın yaşadığı olayları yazarken, bu açıklamaları bir ilham kaynağı olarak kullanmış olması muhtemel.
İskandinav mitolojisindeki cüceler de Tolkien'in ilham aldığı ırklardan biriydi. İskandinav mitolojisindeki cüceler, mağaralarda yaşayan usta zanaatkarlar ve madenciler olarak tasvir edilir. Bu usta zanaatkarlar, Odin'in sihirli yüzüğü Draupnir'i ve Thor’un çekici Mjölnir'i yapanlardır. Hobbit'teki cüceler de madencidir ve altın ve gümüşten kıymetli şeyler işleyen usta demirciler olarak bilinirler.
Eserdeki bazı karakterler İskandinav mitolojisindeki karakterlerle ilgili bazı nitelikleri paylaşıyor ve isimler açısından eski dillerin etkileri açıkça görülüyor.
Mesela Beorn, Hobbit'teki şekil değiştirebilen figürlerden biri. Sert, endişe verici ve tehlikeli. Adı, görünüşü, şiddetli intikam biçimlerine olan bağlılığı, onu İskandinavya veya Cermen Kuzeyine bağlıyor (Burns 33). 'Beorn' kelimesi Eski Alman diline dayanıyor ve 'ayı' anlamına geliyor (Wettstein).
İskandinav mitlerinde 'Berserker' adında savaşçılar vardır. (Buraya da sıkıştırmadan edemeyeceğim, Viking Metal severlere Amon Amarth’ın "Berserker" albümünü şiddetle tavsiye ederim.) Kelime, İskandinav savaşçılarının savaşlarda ayı postu giymesi nedeniyle "ayı gömleği" anlamına gelen Eski İskandinav kelimesi "Berserkr"dan türemiştir. İskandinav savaşçılar bir ayı gibi öyle çılgınca ve vahşice savaşıyorlardı ki, daha sonra modern İngilizcede 'berserk' kelimesine anlamını verdiler. Bu bakımdan Beorn, adı ve şeklini bir ayıya dönüştürmesi açısından bu savaşçılara oldukça benzer. Ayrıca şekil değiştirme kavramı da birçok mitolojide çok yaygın.
Bir diğer örnek ise Gandalf, görünüş açısından İskandinav mitolojisindeki bilgelik tanrısı Odin'in tasvirine çok benziyor. Odin, genellikle pelerini ve geniş kenarlı şapkasıyla, uzun sakallı yaşlı bir adam olarak tasvir edilir. Aynı şekilde Gandalf da pelerin ve sivri şapka giyen uzun sakallı yaşlı bir büyücü olarak tasvir edilmiştir.
Tolkien eserlerindeki bazı mekanlar da şiirsel Edda'daki mekanlar ile benzerlik gösteriyor.
Tolkien'in mitolojisinde orman elflerinin yaşadığı yerler olan "Mirkwood", Edda'daki "Myrkvith" ile ilişkilendirilir. "Myrkvith, kara elflerin (Dökkálfar) yaşadığı yerdir ve karanlık orman anlamına gelir" (Akbari ve Moosavinia 27). Tasvir açısından, Edda'daki Lay of Skirnir, Hobbit'teki "Dumanlı Dağlar" ile bazı nitelikleri paylaşıyor. Lay of Skirnir’de, Skirnir'in üzerinde gezindiği Dumanlı Dağlar, trol mağaraları ve devler nedeniyle tehlikelidir (Wettstein). Hobbit'teki Dumanlı Dağlar da tehlikelidir çünkü onlar goblinlerin meskenleridir.
Bilmecelerin önemini es geçemeyiz elbette.
Bilmece, eski çağlardan beri görülen edebi bir motif. Eski bir İskandinav şiiri olan Gestumblindi'nin Bilmeceleri’nde Odin, rakibi Kral Heiðrekr'i bir bilmece yarışmasında Gestumblindi kılığında alt etmeye çalışır. Edda'nın üçüncü şiiri olan Vafthrudnir’s Sayings de esin kaynağı olarak romana yansıyan şiirlerden biridir. O şiirde Odin, Vafthrundir'e karşı bir bilmece oyununda taraflardan biri olur. Hobbit'te de aynı olayları farklı şekillerde görüyoruz. Romanda, bu tür bilmece oyunlarına ilk olarak "Karanlıkta Bilmeceler" adlı beşinci bölümde rastlıyoruz. Bu bölümde Bilbo, bir çıkış yolu bulmaya çalışırken Dumanlı Dağlar’ın derinliklerinde yaşayan yaratık Gollum ile tanışır. Gollum, Bilbo'nun bilmece oyununu kazanması şartıyla dışarı çıkmasına yardım etmek için söz verir. Eğer kazanamazsa bu hayatına mal olacaktır. Oyunun sonunda Bilbo, Gollum'u hileli bir şekilde yener ve hayatını kurtarır. Şiirlerde Odin de aldatıcı bir şekilde rakiplerini mağlup eder ve hayatını kurtarır.
Bir başka göz ardı edilemeyecek ve belki de en önemli şeylerden biri de rünler.
Tolkien’in büyük bir filolog olması, yeni diller yaratma ve rünleri anlama konusundaki başarısının yolunu açtı. Bildiğimiz üzere Tolkien, edebi eserlerindeki dillerin çoğunu kendisi yarattı. Bunlardan biri, "Cirth" olarak da bilinen "Angerthas". Hobbit’teki Thror’un Haritası Angerthas'ta yazılmıştır. En eski runik sistem, Germen kabileleri tarafından kullanılan Futhark rünleri ile Angerthas rünleri arasındaki en önemli benzerlik görünüşleridir. Ayrıca Angerthas rünleri, büyülü olması açısından İskandinav rünleri ile oldukça benzer.
Ayrıca yüzükler, İskandinav mitolojisindeki en önemli nesnelerden biridir.
"Elfler tarafından altından dövülmüş ve efendilerine muazzam güç ve sonsuz şöhret getirebilen büyülü yüzükler olarak tasvir edilirler." (Akbari ve Moosavinia 33). En bilinenlerinden biri Odin'in büyülü yüzüğü "Draupnir"dir. İskandinav mitolojisindeki sihirli yüzük kavramı, pek çok eserinin ana nesnesini yaratırken Tolkien için bir ilham kaynağı olmuş olabilir. Hobbit'teki "Tek Yüzük"ün İskandinav mitolojisindeki yüzüğe benzerliği açıktır: Tek Yüzük altındır ve efendisine hayal bile edilemeyecek bir güç getirir (Akbari ve Moosavinia 33).
Son olarak, Hobbit'teki isimlerin çoğu eski İngilizce ve eski İskandinav dilinden geliyor.
Bir örnek vermek gerekirse, hem "kurt" hem de "kanun kaçağı" anlamına gelen eski İskandinav kelimesi “vargr”ın bir versiyonu Tolkien tarafından Hobbit'te "Warg" olarak kullanıldı. Kelime “kötü ve oldukça zeki kurt” anlamına geliyor (Robbins 71). Ayrıca Edda'nın ilk şiiri olan Völuspá'da Hobbit’teki on üç cücenin on üçünün de isimleri görülmekte (Wettstein). Bu benzerliği bozan küçük bir fark var. Aslında Gandalf ismi de Edda'daki bir cüceye ait ancak Tolkien bu ismi bir büyücüye uyarladı.
Ayrıca belirtmem gerekir ki, Tolkien’ın mitolojisine baktığımızda birçok mitolojik ve tarih öncesi öge görüyoruz, dolayısıyla bu yazıdaki benzerlikler Tolkien eserlerindeki İskandinav mitolojisi esintilerinden sadece birkaçı.
Çok sevdiğim bir yazarla çok ilgi duyduğum bir mitolojinin karşılaştırmasını yapmak benim için çok keyifliydi, umarım sizler de okurken keyif almışsınızdır. :)
Amon Amarth - "Berserker"
Bu yazıyı beğendiyseniz ayrıca bakabilirsiniz.
https://wannart.com/icerik/25607-iki-yuzuk-iki-eser-tolkien-ve-wagner
Kaynaklar
Görseller:
Akademik Makaleler:
Akbari, Rayan, and Sayyed Rahim Moosavinia. “Nordic Roots in Tolkien’s Writings.” Indian Review of World Literature in English, vol. 15.
Robbins, Susan. “Old English, Old Norse, Gothic: Sources of Inspiration and Creativity for J. R. R. Tolkien’s The Hobbit and The Lord of the Rings.” Man & the Word / Zmogus Ir Zodis, vol. 17.
Emeğinize sağlık, yazınız ilgi çekici.